*Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Haberin İngilizcesi için tıklayın
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 17-25 Aralık soruşturmalarında adı geçen Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın, "Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip, doğrudur" sözlerinin soruşturulmasına yer olmadığına karar verdi.
Başsavcılık, 27 Eylül tarihli kararında "aynı olayla ilgili daha önce soruşturma yapıldığını" belirtti. Bayraktar'ın açıklamalarıyla ilgili suç duyurusunda bulunan Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), bu sözlerin "yeni delil" niteliğinde olduğunu belirtip karara itiraz etti.
İtiraz dilekçesinde, "Savcılığın, ikrar ve itiraflara dair maddi gerçekliği araştırmaya lüzum görmediği ve göz ardı ettiği" ifade edildi. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi ve eski Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in de tanık olarak dinlenmesi istendi.
İtiraza ilişkin açıklama yapan HKP Genel Sekreter Yardımcısı Avukat Tacettin Çolak, "Yeni delille birlikte o soruşturma dosyalarının yeniden açılması gerekiyordu. Bu dosyayı kapatan savcılar da suç işlemişlerdir" dedi.
HKP, Bayraktar'ın yanı sıra eski bakanlar Egemen Bağış, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan hakkında "suç işlemek için örgüt kurmak", "zimmet", "irtikap", "görevi kötüye kullanma" ve "kamu görevlisinin suçu bildirmemesi" gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuştu.
Bayraktar ne demişti?
17-25 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarında adı geçen, dosyası bulunan dört bakandan biri olan Erdoğan Bayraktar, 29 Ağustos'ta Diken'den Altan Sancar'a verdiği söyleşide şu ifadeleri kullanmıştı:
"Biz 17-25 Aralık operasyonu içinde bulunduk, oradaki operasyonda bize de dosya yaptılar, benim dosyam var. Suçlu olanın cezasını çekmesi lazım, ama şu anda geldiğimiz noktada Allah beni kayırdı ve kurtardı. Şu anda çok iyiyim, atmaca gibiyim.
İşin siyaset tarafına beni fazla sokma. Dosyam var, dosyada ne varsa kabul ediyorum, benim suçum. Telefondaki konuşmalar bana aittir, tapeler bana aittir, renkli çekilen kameralar, teknik takiptekilerin hepsi bana aittir.
"Benim çocuklarımdan tutuklanan olmadı. Benim dosyamdan kimse tutuklanmadı. Dosyamda Cemil Çiçek (eski başbakan yardımcısı), yalvardı onlara. Çiçek de beni sevmez, Erdoğan'ın adamı olduğum için. Çiçek, 'Erdoğan dosyasını buna sokmayın, bu ayıptır. Onların dosyası başka, bunun dosyası başka' dedi. Ama beni de o dosyanın içine soktular."
17-25 Aralık süreci17-25 Aralık soruşturması, 2013 ve 2014'te yürütüldü. Soruşturma kapsamında, bazı kamu kurum ve kuruluşlar ile aralarında dört eski bakanın yer aldığı kamu görevlileri "görevi kötüye kullanma" ve "rüşvet" ile suçlandı. Soruşturma, 17 Aralık 2013'te Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın gözaltı talimatları ve ilgili mahkemelerin arama kararlarını yerine getirmesiyle kamuoyunca duyuldu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele ve Mali Şube Müdürlüğü ekipleri; aralarında bürokratlar, banka müdürleri, çeşitli düzeyde kamu görevlileri ve dört bakan ile üç bakan çocuğunun olduğu kişilerin gözaltına alınmasına yönelik operasyon yaptı. 16 Ocak 2014'te Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) soruşturmayı başlatan Savcı Kara'nın görev yerini değiştirdi. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, soruşturmayı yürüten yargı ve emniyet mensuplarının Gülen Hareketi'nce yönetildiğini ve "paralel devlet" yapılanmasında yer aldığını öne sürdü. Soruşturmaların ardından Egemen Bağış, Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise bakanlık görevlerinden istifa etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 5 Ocak 2015'te yapılan oylamada, dört eski bakanınYüce Divan'a gönderilmemesine karar verildi. |
(DŞ)