Erdin, Rektörlere tanınan denetimsiz yetkinin ve bunun sonucu olan keyfi yönetimin üniversitede yarattığı sorunların aşılması için kamuoyu daha katılımcı ve demokratik bir yasa beklentisi içindeyken, rektörlerin mevcut yetkilerini daha da artıran ÜAK taslağı tam bir düş kırıklığı oldu diye konuştu.
Bu hafta peş peşe yapılan ÜAK ve YÖK Genel Kurulu toplantılarından bir uzlaşma çıkmadığını hatırlatan Erdin, YÖK, ÜAK ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında bir üniversite reformu gerçekleştirmeye çalışmanın verimsiz bir kutuplaşma ortamı yarattığını söyledi.
Erdin, ÜÖÜDnin Anayasanın ilgili maddelerinin değiştirilerek reform yapılmasını önerdiğini vurguladı; Ancak Anayasa değişikliği olmadan da öğretim üyelerinin katılımcı olmasını sağlamak mümkün dedi.
Rektörlerin demokrasiye tahammülü yok
Görüyoruz ki, üniversitelerde katılım ve demokrasiye kesinlikle tahammül yok. Rektörler yetkilerinin kurullara devredilmesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Bu üniversitelerde katılıma karşı hiyerarşik yapıdan yana bir tavır diyen Erdin, sözlerini şöyle sürdürdü:
* ÜAK'ı daraltıp sadece rektörlerden oluşan bir kurula dönüştüren rektörler taslağı, üniversite içinde dekan hariç tüm yöneticileri rektörün atamasını öngörüyor. Senatonun çoğunluğu mevcut yasadaki gibi atanmışlardan oluşacak, fakülte kurulu katılıma kapalı halini sürdürecek, rektör üniversitenin tek ve mutlak hakimi olacak.
* Buna karşın yeni YÖK Başkanı Teziç ve arkadaşlarının hazırladığı taslak, senatoda atanmışların hakimiyetini korurken hiç olmazsa bölüm ve fakülte düzeyinde demokrasi ve katılımı sağlıyor.
* Zaten rektörlerin de Sayın Teziç'in girişimiyle hazırlanan taslağa itirazları tam bu noktada; taslağa gösterdikleri şiddetli tepki, üniversite içinde katılımcı ve karar alma yetkisi olan hiçbir kurula tahammülleri olmadığını gösteriyor.
Rektörler, öğretim üyesi olduklarını unuttular
* ÜAK taslağında görebildiğimiz tek olumlu açılım, öğretim üyeleri dışındaki akademik elemanların ve öğrencilerin birer temsilci ile kurullara katılmaları ki; bu açılım gerek diğer taslakta gerekse Derneğimizin taslağında zaten var.
* Ancak bu olumlu açılım ÜAK taslağının öngördüğü kurulların uysal ve göstermelik kurullar olmaları nedeniyle kozmetik bir yaklaşımdan ibaret. Tıpkı taslağın Ana İlkeler bölümünde yer alan ama maddelere yansımayan "demokrasi", "katılım" ve "çoğulculuk" kavramları gibi!
* ÜAK taslağını hazırlayan rektörlerin, kendilerinin de birer öğretim üyesi olduklarını ve rektörlüğün belirli bir süre yapılıp başka meslektaşa devredilen bir görev olduğunu unuttukları endişesini taşıyoruz.
* Biz öğretim üyeleri ise, yıllardır savunduğumuz ilkelerin arkasında durmaya devam edeceğiz. Dernek olarak esas tercihimiz Anayasanın ilgili maddelerinin değiştirilerek bir reform yapılmasıdır. Ancak Anayasa değişikliği olmadan da, akademik yöneticilerin seçimle göreve gelmesini, senato düzeyinde temsili demokrasiyi, fakülte düzeyinde ise katılımcı demokrasiyi sağlamak, karar alabilen kurullar oluşturmak mümkün.
Güçlü rektör, mutlak yetkiyle donatılmış rektör değildir
* Sayın Teziç'in girişimiyle hazırlanan taslak, beklentilerimizi bir ölçüde karşılıyor; ancak Senato düzeyinde ciddi sorunlar içeriyor. ÜAK taslağı ise, maalesef yürürlükte olan 2547 sayılı yasanın bile gerisine düşüyor. Bu haliyle öğretim üyeleri ve üniversitenin diğer paydaşları açısından kabul edilmesi söz konusu olamaz.
* Rektör meslektaşlarımıza hatırlatırız: Gerçek anlamda güçlü rektör, mutlak yetkilerle donatılmış rektör değil, liderlik vasfı ile öne çıkan, meslektaşlarının karar süreçlerine katılmasını teşvik eden, üniversitenin hiyerarşik bir kurum değil, bir meslektaşlar topluluğu olduğunu gözardı etmeyen rektördür. (BB)