Şöyle ki, 2001'in aynı döneminde yüksek aylık fiyat artışları gerçekleşmiş olduğundan, geçen yılın yüksek aylık enflasyon rakamları yıllık endeksten düşülüp yerine daha düşük olacağı bilinen yeni yılın mart-mayıs rakamları eklendikçe, yıllık enflasyonda hızlı bir gerileme eğilimi yaşanıyor.
Gerçi haziran ve izleyen yaz aylarında enflasyondaki gerileme eğilimi yavaşlayacak, bu arada 12 aylık ortalama enflasyon rakamlarında,istatistiksel bir eğilim olarak, düşüş değil artış yaşanacak ama mart ve nisanda yıllık enflasyon rakamları her ay neredeyse 10'ar puan civarında düşüşlere konu olduğu için, programı uygulayan ve destekleyenlerce büyük bir "başarı" söylemi canlı tutuluyor.
Fiyat enflasyonu istatistikleri konusunda bu basit teknik bilgiye sahip olmayan geniş halk kitleleri, iktidar ve medya tarafından, programa daha fazla destek vermesi için yeniden kuşatıldılar. Ama kimsenin düşen enflasyonun tadını çıkaracak hali yok. Çünkü toplumun geniş kesimleri açısından, enflasyon değil hayat pahalılığıdır aslolan.
İşçisi, memuru, emeklisi, üreticisi şu soruyu sormakta haklıdır. Fiyat artışları aylık yüzde 2'ye düştü ama bakalım benim gelirim bu ay yüzde 2 arttı mı?Ya geçmiş aylardaki kayıplarımın telaffisi.
Bu haber sitesinde de okudunuz, 2001 boyunca sanayi işçilerinin reel ücretleri yüzde 15 gerilemiş durumda.Reel geliri yüzde 15 gerileyen biri için ayda yüzde 2 fiyat artışı henüz bir telafi anlamına gelmez, her ay yüzde 2'lik gol daha yemektir bu aslında.
Sevinme vesilesi aranıyorsa, belki eskiden ayda yüzde 5-6 yerken şimdi yüzde 2'ye indi tesellisi bulabilir.
Özetle, enflasyon düşüş eğilimine girdiğinde, nominal geliri daha hızla gerileyen birisi açısından, enflasyon düşerken hayat pahalılığı artmış olmakta, yani satın alma gücü düşmektedir. Bu örneğe konu olanlar bugün toplumun neredeyse tüm ücretlilerini ve tarımsal gelir sahiplerini kapsıyorsa enflasyonun düşmesi toplumu mutlu edebilir mi? Üstelik, erozyon en azından 2004 sonuna kadar devam edecekse...
Mart'tan sonra Nisan'da da gözlenen fiyat artışında beklenenden hızlı gerileme, aslında ve -ne yazık ki- ekonomik büyüme cephesinde beklenenden de kötü sonuçların alındığının bir yansıması.
Tüketici fiyat artışlarının beklenenden daha hızlı yavaşlaması, öngörülenden daha önemli bir tüketim azalışı ve daha önemli bir ekonomik durgunluk işareti değil de nedir?
2001'deki yüzde 9.4'lük çöküntünün ardından 2002'nin durumu da parlak değildir. Önümüzde duran mesele, ekonomik büyüme yolunun tıkanmakta olup olmadığıdır.
Türkiye için 1989 sonrası Rusya veya 1994 sonrası Arjantin deneyiminde görülen uzun dönemli bir ekonomik çöküntü içine yuvarlanma riski atlatılmış değildir.
Böyle bir ortamda enflasyon geriletilebilir; ama bu marifet midir? Tıpkı Arjantin'de olduğu gibi, daha büyük bir kriz bedelini ödemek pahasına enflasyonu tek haneye indirebilirsiniz.
Üretim krizini atlatamayan bir ülkede , parasal krizin atlatılmış olması geçici bir durumdur. Ekonomi canlanmadıkça, mali sistem yeni krizlere gebedir. Yeni bir krizin dalga boyu ise, eskileriyle kıyaslanmayacak şiddette olabilir. (FA)