Bir grup kadın kitapları, minderleri ve sıcak çay bardaklarını gölgeli bir verandaya yerleştiriyorlar. Endonezya’nın Yogyakarta şehrindeki İslami bir okul olan Pondok Pesantren Waria’da Arapça ders zamanı.
Endonezya’da “pesantren” olarak adlandırılan bu tür geleneksel okullardan 13 binden fazla var. Ancak burada temel bir fark var: öğrencilerin tümü transseksüel kadınlar.
Transseksüel kadınlar, Endonezya’da Pondok Pesantren Waria İslami okulunda Arapça dersindeler. Fotoğrafın ortasında yer alan ve başında bir takke olan Banda Benti , “inancını tedirgin olmadan yaşaması için okulun ona bir imkan sunduğunu” söylüyor.
Öğrencilerin büyük bir bölümü, hafta sonları işten sonra dini eğitim için okula gelen yetişkinlerden oluşuyor. Transseksüel kadınlar, Endonezya’da “waria” olarak biliniyorlar. “Waria”, kadın ve erkek anlamına gelen “wanita” ve “pria” kelimelerinin birleşiminden oluşan bir terim.
Yıllardır burada azimle çalışan “waira” Bunda Yeti, Arapça kitapların yer aldığı küçük bir rafı verandaya taşıyor.
Yeti, erkek çocuğu olarak büyütülmüş fakat gerçekte bir kız olduğunu çok küçük yaşlarda fark etmiş. Lisedeyken bu durumu arkadaşlarıyla da paylaşmış ve makyaj yapmaya başlamış.
Bu kararı vermek kolay olmamış. Endonezyalılar transsekseül kadınlar söz konusu olduğunda nispeten daha hoşgörülüler fakat ayrımcılık hâlâ yaygın. Birçok waria, oy kullanmak için gereken kimlik kartlarını almak için mücadele veriyor. Sağlık yardımına erişimleri de zor olabiliyor.
Yeti başka bir sorunla da boğuşmuş: Nasıl ve nerede ibadet etmeliydi? Endonezya’nın camilerinde kadın ve erkekler ayrı olarak ibadet ediyor ve farklı dini giysiler giyiyorlar. Yeti, her iki kategoriye de uymuyordu.
“Normalde erkeklerin bölümüne katılmalıydım fakat elbise giyiyordum ve makyaj yapıyordum. Ve kadınlarla birlikte ibadet edebilir miydim? Elbette hayır” diyor Yeti.
İnsanların dikkatli bir şekilde kendisine baktıklarını hissetmiş ve varlığıyla diğer ibadet edenlerin dikkatlerini dağıtacağından endişe duymuş. En sonunda camiye gitmeyi tamamıyla kesmiş. Evde ibadet etmeye başlamış.
“Fakat evde ve camide ibadet aynı değildi Önemli bayramlarda diğer insanlarla ibadet etmek için şehir meydanına gidebilirdim fakat Cuma namazlarını camide kılamazdım” diyor Yeti. Bundan dolayı, kendisini Tanrı’dan uzak düşmüş gibi hissetmiş.
Daha sonra 2008 yılında bir arkadaşı Pondok Pesantren Waria’yı açmış. Okul küçük ve notun, mezuniyetin olmadığı yaklaşık yirmi öğrenciden oluşan gayrıresmi bir kuruluş. Fakat Yeti yıllar içinde ilk kez inancını uygulamak için bir yere sahip olduğunu hissetmiş.
Tüm öğrencilerin burada kadın olarak tanıtılmalarına rağmen kılık kıyafetleri çok çeşitli. Yeti, atkuyruğu ve kırmızı tırnak ojesi ile birlikte sarong ve peci başlığından oluşan geleneksel erkek kıyafeti giyiyor. Diğerleri başörtüsü ve bedenin büyük bir bölümünü saran ve kapalı bir esvap olan mukena adlı parlak renkli daha geleneksel kadın giysilerini tercih ediyorlar.
Öğrenciler akşam yemeğinden sonra misafir İslam aliminden bir sunuş dinliyorlar. Misafir din bilgini “Transseksüeller kimdir?” temalı Power point slaytlarını hızlı bir şekilde geçiyor. Kuran-ı Kerim ve Hz.Muhammed’in sözlerine atıf yaparak İslam’da transseksüeller için de bir yer olduğunu öğrencilere anlatıyor. Öğrenciler coşkuyla kendisini alkışlıyorlar.
Okul müdürü Shinta Ratri’ye göre bu dersler iki şekilde faydalı oluyor: dersler öğrencilerin inancını derinleştiriyorlar fakat aynı zamanda hocaları eğitmek için de bir fırsat sunuyorlar.
Bir transseksüel de olan Ratri’ye göre, “Günümüzün toplumu dini kurumlar dışında transseksüeller hususunda daha açık fikirli… Dini düşünce ise her zaman olduğu gibi sabit”.
Ratri, nüfuzlu din hocalarını okula davet etmenin bazı fikirleri değiştirmeye katkıda bulunabileceğini düşünüyor fakat Endonezya’daki LGBT topluluğu bundan pek emin değil. Bu fikre kuşkuyla yaklaşanlardan biri de topluluk aktivistlerinden Anggarista Apriyanto. Din karşıtı olmadığını, aksine dindar bir Müslüman olduğunu hızlı bir şekilde söylüyor. Ancak dini liderlerin desteğini kazanmaya çalışmanın kendilerine zaman kaybettirmesinden endişe ediyor.
Endonezya’da nispeten az sayıda radikal Müslüman var fakat Apriyanto “bunların büyük bir etkiye sahip olduklarını ve devlet yönetiminde önemli bir rol oynadıklarını” ileri sürüyor. Daha ılımlı, LGBT dostu İslami kuruluşların radikallerle mücadele etmesinin en azından şimdilik pek mümkün olmadığını ve kısa vadede insan hakları mesajına odaklanmanın daha iyi olacağını düşünüyor ve ekliyor, “Eğer insan hakları yaklaşımıyla çalışırsak uluslararası toplumdan ve İslamla aynı görüşte olmayan insanlardan da daha çok destek alırız”.
Okul müdürü Shinta, dini liderlerin pek çoğunun görüşlerinin bir hayli yavaş değiştiğini fakat küçük okulunun Endonezya’nın en geniş İslami topluluğu Nahdlatul Uleması’nın idare ettiği üniversite gibi beklenilmedik bir yerden destek gördüğünü söylüyor. Üniversite okula hoca ve destek vermeyi kabul etmiş. İşbirliğini ana hatlarıyla belirleyen belge şu anda okulun duvarına asılı duruyor.
Shinta, anlaşmanın günlük bazda birçok şeyi değiştirmeyebileceğini fakat formüle etmenin hâlâ önemli olduğunu kabul ediyor. (JE/DÖ/ÇT)
* Didem Özalpat, Jess Engebreston’un Public Radio International’de yayınlanan haberini bianet için Türkçeleştirdi.