27. Metin Göktepe Jüri Özel Ödülü sahibi, “Her yerde her türlü emek hallerimiz için” şiarıyla yola çıkan Kadınİşçi, “Emeğin Kadın Halleri” ismiyle yayınladıkları kitabın tanıtım toplantısını DİSK Genel-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube’de yaptı.
Necla Akgökçe ile Feryal Saygılıgil tarafından derlenen ve Dipnot’tan çıkarılan kitap, Kadınİşçi’nin düzenlediği ilk sempozyum olan 29 Nisan 2023 tarihli “Zehra Kosova Sempozyumu” makalelerinden oluşuyor.
“Deneyimin ve Direnişin Kadın Bilgisi”, “Kadın Emeğinin Sanatsal ve Kültürel Yansımaları”, “Tarih içindeki Görünürlükten Kadın İşçi Tarihine”, “Tanıklıklar: Kadın İşçilerin Deneyimleri”, “Göçmen Kadın Emeği”, “Tartışmalar Emek – Beden, Kadın Emeğinin Yeni Görünümleri” ana başlıklarıyla altı bölümde irdelenen kitapta farklı bakış açılarından ve disiplinlerden kadın emeği araştırmaları ve deneyimleri yer alıyor.
“Kapsayıcı bir kitap”
Kitabın editörlerinden Necla Akgökçe, sempozyum ve kitapla birlikte ulaşmayı amaçladıkları hedef ve kapsamı değerlendirdi:
“Genel olarak sempozyumlar akademi çevresiyle sınırlı kalıyor. Bu kez böyle olsun istemedik. Akademinin dışında olan ve emek üzerine feminist çalışmalar yapan bağımsız feminist araştırmacıların da, alanda deneyimi kıymetli olan arkadaşlarımızın da makalelerine yer vermeyi hedefledik. Gerçekten çok sağlam makaleler var bu alanda ilk defa okuyabileceğiniz. Bu açıdan kapsayıcı olduğunu düşünüyorum, genel anlayışın dışında arkadaşlar da kitabın içinde yer aldılar.”
“Medyanın da dikkatini çekmek istedik”
Feryal Saygılıgil ise “Zehra Kosova” isminin sempozyum ve kitap açısından önemine dikkat çekti:
“İlk kadın sendikacılardan Zehra Kosova’yı bir kez daha düşünmek, adını anmak, kadın emeğine ilişkin sempozyum yapmakla, kadın emeğini gündeme getirmek, üzerine konuşmak, medyanın dikkatini çekmek gibi bir düşüncemiz vardı.” Saygılıgil, görülmeyen, adı bilinmeyen, gölgede kalmış birçok kadın işçi-emekçi olduğunu, bundan sonra da başka kadın işçilerin adına, kadın emeğine ilişkin sempozyumlara devam edeceklerini açıkladı ve güncel kadın işçi direnişinden Agrobay örneğini gösterdi:
“Agrobay’dan biliyorsunuz, artık kadınlar isyan ediyorlar. Kaybedecek bir şeyleri olmadığının, eşdeğerde işte düşük ücret aldıklarının farkındalar. Mobbing, cinsel taciz, kötü çalışma koşulları, meslek hastalıkları artık biliniyor ve kadınlar bir arada seslerini yükseltiyorlar.”
Tekstil İşçisi Fikriye Sarıgül, “İsmaco Direnişi: “Onlar korkuyordu, biz güçleniyorduk” başlığıyla kitapta yer alan makalesinde; çocuk işçiliğinden, mobbinge, eşit olmayan ücrete ve kadın emeği direnişine uzanan deneyiminden kesitler sunuyor. Bilinçli ve hakkını arayan kadın işçilerin alanlardaki varlığından ötürü “çekinen, deşifre edilme ihtimalinden korkan erkek akıla” atıfa bulunuyor. Zehra Kosova’nın anısına düzenlenen sempozyumla ilgili olarak Sarıgül düşüncelerini aktardı:
“Zehra Kosova’yı çok geç duymuş birisiyim. Çok üzüldüm kendisiyle tanışamamış olmaktan. Çünkü ben zaten uzun yıllardır bulunduğum alanda, tekstilde, atölyede mücadele eden bir işçiyim. Bu kadar ciddi deneyimi olan, donanımlı bir insanla tanışamamış olmak bir eksiklikti. Bu sempozyum, hayatını okuduğum Zehra Kosava’yı tanımam için de çok iyi oldu. Tarihe not düşmek derler ya, sempozyum kitapla birlikte, sadece Zehra Kosova’yı anlamak, anlatmak değil, yaşamın içine katmış oldu. Pek çok çevreden buraya emek katan, gelen kadın arkadaşlardan çok şey öğrendim o sempozyumda. Tarihe dair çok şeyler öğrendim, kendime sorumluluklar çıkardım.”
Fikriye Sarıgül gibi deneyimlerinden öğrendiğimiz kadın işçilerden bir diğeri ise Bahar Gök. “Duvardan Çadıra Deprem Bölgelerinde Kadın Emeği” başlıklı makalesinde tanıklığını anlatan Gök, hem sempozyumla hem de Kadınİşçi Yayını’nın sergilediği dayanışmayla ilgili duygu ve düşüncelerini paylaştı:
“Doğrudan üretim alanlarında beden işçisi olarak fabrikalarda çalışırken, bizim meslek ve emek örgütlerindeki pozisyonumuz aidat ödemek, üyelik yapmak, sayısal yani bir kelle sayısı olmaktan öteye geçmiyor. Bununla ilgili zaman zaman bizi de bilgilendiren çalışmalar olsa dahi yeterli olmuyordu ve biz gerçekten özgül sorunlarımızı tartışabileceğimiz bir alan bulamıyorduk. Bununla ilgili basın yayın alanında da öyle bir mecra yoktu. Şu an var olan günlük gazeteler, sosyalist gazeteler, tartışmak için söylemiyorum ama, kadın emeği meselesi ve bizlerin görünür olması yanıyla çok yetersizlerdi ve bunu yıllarca yaşadık biz, ta ki Kadınİşçi’ye kadar."
"Biz ilk defa bu kadar emek çalıştık. Kadın emeğinin her biçiminin konuşulduğu bir etkinlikti ve bize de söz verildi. “Ne yaşadık biz, hangi aşamalardan geçtik, feministleşme sürecimiz nasıl oldu” değildi tek başına; yaşadığımız çatışmaların hepsini anlatabileceğimiz ve sansürsüz bir şekilde anlatabileceğimiz bir çalışmaydı sempozyum."
"Gerçi o sempozyuma doğrudan bu deneyimleri aktaran bir yazıyla girmemiştim. Çünkü 6 Şubat Depremi sonrasında bölgede bulunduğumda, orada da kadın emeği meselesini, ücretsiz ev içi bakım emeği ile birlikte yazmak gerektiğini düşündük. Ve çok da doğru yaptığımızı düşünüyorum. Çünkü oradaki dayanışma çalışmalarını, depremden önceki ve sonraki tabloyu aktaran, yine bizim baktığımız pencereden bakan bir yer yoktu ve görünmeyen pek çok şey vardı. Çalışmalarda da kadınlar öncelikli değildi. Genel kitle içerisinde değerlendirilerek ihtiyaçları, yaşadıkları sorunlar göz ardı edilen ve feminist bir kadın bakış açısı olmadan yapılan çalışmalar olduğu için yetersizlikleri gördüm, feminist grupların depremden etkilenen kadınlarla buluşmalarında açığa çıkan enerjiyi de aktarmak istedim."
"Nasıl olsa bu çalışmalarımız devam edecek. Başka bir sempozyumda ben yine kendi deneyimlerimizi, kadın işçi direnişlerini, örgütlenme mücadelesini ya da bunu bir örgütlenme alanına taşıyamamış olsa bile görünmediği için bireysel kalan mücadelesini aktarabileceğim bu çalışmaların devamının geleceğini biliyorum. Burada bizim ilk defa kendimizi ifade ettiğimiz bir alan olmuş oldu.”
(GY/EMK)