KESK Araştırma Departmanı (KESK-AR) Ağustos Ayı Raporu’nda ekonomide kriz sinyallerinin güçlendiğini bildirdi.
İki gün önce (22 Ağustos) doların Merkez Bankası’nın müdahalesine rağmen tüm zamanların en yüksek seviyesini görerek dolar kurunun 2.3252’ye kadar yükselmesini hatırlatan KESK-AR yaptığı analizde, Türkiye’nin ekonomisinin dışa bağımlılığını vurguladı.
“2012 yılını, AKP ekonomisinin faturasının en ağır biçimiyle ortaya çıktığı işsizlik, hayat pahalılığı ve emeğin güvencesizleştirilmesi sonuçlarıyla geçirdik.
“2013 yılının Eylül ayına doğru yaklaştığımız şu günlerde ise küresel ekonomik durgunluğun merkez ülkelerden çevre ülkelere ihraç edilmesi ile Türkiye’nin de içinde bulunduğu çarpık-spekülatif piyasalara ve ithalata bağımlı ekonomilerde ekonomi tepetaklak bir seyir içinde.”
Gelişmekte olan ülkelerden para kaçışının hızlanmasının yüksek cari açığı nedeniyle Türkiye’yi çok etkilediği de belirtildi.
Özel sektör
Türkiye’nin toplam dış borcuna dikkat çeken KESK-AR’ın analizinde, AKP’nin iktidara geldiği 2002’de toplam dış borç stokunun 130 milyar dolar olduğu, 2012’de ise 337 milyar dolara ulaştığı, bunun da “borç batağına daha da itilmiş bir ekonomiyi” gösterdiği belirtildi.
Özel sektörün dış borcun üçte ikisini oluşturması ve kısa vadeli dış borç stokunun yüzde 87’sini oluşturmasının sonuçları vurgulandı.
“Ciddi bir finansman sorunu ile karşı karşıya kalacak olan özel sektörün başta işgücü maliyetleri olmak üzere çeşitli kısıntılara gidecekleri kaçınılmaz olacaktır.”
En borçlu sektörlerin başında bankalar ve inşaat ve gayrimenkul sektörünün geldiğinin anlatıldığı analizde, özellikle kayıt dışı istihdamın ve taşeron çalıştırmanın en yaygın olduğu inşaat sektöründe, en ufak bir krizin faturasının işçilere ödetildiği ifade edildi.
“Bunun nedeni, AKP’nin genel istihdam biçimine yaymaya çalıştığı güvencesiz ve esnek istihdamın burada yaygın olarak izlenmesi, işçi çıkarmanın maliyetinin çok düşük olması ve işçilerin herhangi bir hukuki korumayla çalıştırılmıyor oluşudur.
Zamlar
KESK-AR’ın değerlendirmesinde dolar kurlarındaki artışın özellikle enerji alanında Türkiye’de zam anlamına geldiği de dikkat çekilen noktalardan biri.
“Geçtiğimiz ay dolar fiyatlarındaki artış, kömüre, petrole, gaza ödenen dövizin TL karşılığında yüzde 8’lik bir artışı beraberinde getirmiştir.
“Dolar kurundaki artışın sürmesine ilişkin açıklama yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, bu artış düzeyi bir yıl daha devam ederse, enerjide maliyetlerin 3 miyar dolar artacağını iletmişti.
“Bu maliyetin boyutlarını ortaya koymak açısından karşılaştırılması yapılırsa, örneğin kamu emekçilerine yapılacak 1 puan maaş zammının bütçeye maliyetinin 7 katına denk geldiğini, 5000 yurttaşın yıllık sağlık harcamasını karşıladığının altını çizmek gerekmektedir.
“Hükümet aynı bir özel sektör mantığıyla davranarak, ekonomideki sıkışmayı emeğin kazanımlarını ve karşılığını tırpanlayarak rahatlatmaya çalışmaktadır. Kamu emekçilerinin geçmiş dönem refah kayıplarının telafi edilmesi bir yana, enflasyon+ büyüme seviyesinin yaklaşık yarısına denk gelen bir ücret artışını kamu emekçilerine dayatmıştır.” (YY)
KESK AR’ın Ağustos Ayı Raporu’na buradan ulaşabilirsiniz.