* Fotoğraflar: Tuğçe Yılmaz / bianet.
İklim Adaleti Koalisyonu - Ekokırım Çalışma Grubu, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası ve EndEcocide Türkiye iş birliği ile İstanbul Müze Gazhane'de ekokırım konulu uluslararası konferansın birinci günü bugün düzenlendi.
İklim Adaleti Koalisyonu ve EndEcocide Türkiye Direktörü İlksen Dinçer Baş'ın konuşmasıyla açılan konferansta, çevre ve iklim aktivistleri, doğa savunucuları ve avukatlar yer aldı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ise konferansa mesajlarını gönderdi.
İlksen Dinçer Baş açılış konuşmasında, geçen yıl düzenlenen ve Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği 26'ncı Taraflar Konferansı'ndan (COP26) sonra bir araya gelen İklim Adaleti Koalisyonu'nun (İAK) neredeyse tüm hedeflerine ulaştığını söyledi.
Türkiye'deki dayanışmayı küresel dünyaya, diğer ülkelerdeki mücadeleleri ise Türkiye'de duyurdukları için son derece mutlu olduklarını belirten Dinçer Baş, konuşmasının ardından HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu'nun mesajını okudu:
"Bizler, ekokırımın insanlığa ve gezegene karşı işlenmiş bir suç olduğunu ve iç hukukumuzda tanımlanması gerektiğini savunuyoruz. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de talan hırsıyla, rant politikalarıyla, yıkım projeleriyle; yer altı ve yer üstü temiz su kaynaklarının, ormanların, toprağın ve tüm canlılığın yok edilmesine karşı, bulunduğumuz her yerden, iklim adaleti için, doğamız için, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ve yaşam alanlarımızı korumak için mücadele ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz."
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ise konferansın başarılı geçmesi temennisinde bulunarak önceden planlanan programı nedeniyle konferansa katılamadığına dair mesaj gönderdi.
Sarıbal'ın mesajının ardından TMMOB Çevre Mühendisleri Odası'ndan (ÇMO) Miray Dokurer söz aldı.
Ekokırım Dünya ekosistemi veya küresel müşterekler üzerinde ciddi ve daimi değişime yol açan geniş çaplı zarar ve tahribat. Greta Thunberg, Papa Francis, Emmanuel Macron gibi isimler tarafından anıldığında ve iklim grevlerinde de bir talebe dönüştüğünde dünya genelinde de gündem oldu. |
Uluslararası katılımcılar
Konferansın ilk oturumunda, ekokırımın suç olarak tanınmasına dair kendi ülkelerinden örnekleri ve hukuki süreçleri anlatan İspanyalı ve Belçikalı katılımcılar konuştu.
Katılımcılar, ekokırımın tanımı ve iç hukukta suç olarak tanımlanması tartışmalarına değinirken uluslararası dayanışma olanaklarını da ele aldı.
Sözü ilk olarak StopEcocide Vakfı Başkanı ve ekokırım suçunun hukuki tanımını belirlemek amacıyla uzmanlardan oluşan panelin çağrıcısı olan Jojo Mehta aldı.
Zoom üzerinden konferansa katılan Mehta, süregiden çevre felaketlerinden esas olarak küresel şirketlerin ve hükümet yetkililerinin sorumlu olduğuna değindi.
Sosyal bir hareket olarak ekokırım
Sağlıklı bir çevrede yaşamanın artık insanlar ve diğer tüm canlılar için bir seçenek olmaktan çıktığını belirten Mehta, şöyle dedi:
"Bir süpermarkete girdiğimde her şey plastikle kaplı ise, bu benim seçimim mi? Nehirlerim kirleniyorsa bunu ben mi seçtim? Başka bir deyişle benim için mevcut seçenekler sınırlı ve buna ben değil, hükümetin en üst düzey yetkilileri karar veriyor.
"Doğayı bir kaynak bankası olarak düşünüyoruz. Evet yemeli, içmeli, barınmalı ve giyinmeliyiz; ama sağlıklı ekosistemler olmadan bunları yapabileceğimizi unutmuş gibiyiz. Bu felaketlerin önüne geçebilmek için bir takım uluslararası yasalara ihtiyacımız var ve ekokırım suçunun yasal bir suç olarak tanınması bu mücadelelerden biri olmalı.
"Ekokırım suçu, Roma Statüsü'ne dahil olan en az 24 ülkede kamuoyunun gündeminde. Hep birlikte nihai amacımız hükümet ve şirket yetkililerinde hesap verilebilirlik kültürünü yaratmak olmalı. En kötü kirleticiler genelde ulusötesi şirketler olduğu için, şirket yetkililerinin bu suç kapsamında yargılanmaları bizim açımızdan çok önemli.
"İnsanlar ekokırım kavramını daha fazla duymalı ki bu tartışma tüm ülkelerde parlamento düzeyinde de dikkat çekebilsin. Tartışmalarımız ve konferanslarımız kayıt altına alınsın, paylaşılsın ve dünyanın her yerinde sesimiz daha fazla duyulsun."
Mar Menor Lagünü zaferi
Mehta'dan sonra söz alan konferans katılımcıları sorularını yönelterek ekokırımın "küçük" olarak nitelendirilen diğer bazı suçları da kapsayıp kapsamayacağını sordu. Katılımcılardan biri ise "Ekokırım tanımında dahi antroposenik (ya da insanmerkezci) bir yanılsama mı yaşıyoruz?" diye sordu.
Mehta'dan sonra StopEcocide İspanya Direktörü Maite Mompó, İspanya Parlamentosu tarafından Mar Menor Tuz Gölü'ne gerçek kişi statüsü verilmesi vaka çalışmasını anlattı.
İspanya halkları olarak Mar Menor Lagünü'nün neredeyse ölümüne tanıklık ettiklerini söyleyen Mompó, 2021 yılından beri lagün için mücadele ettiklerini ve nihayetinde de kazandıklarını söyledi.
Fotoğraf: cdnb.20m.es.
Mompó, katılımcılardan gözlerini kapatmalarını isteyerek, lagünün 50 yıl önceki halini zihinlerinde canlandırmalarını istedi. Mompó ardından lagündeki sucul canlı varlığını, lagünün çevresindeki doğal varlıkları ve suyunun tüm bölge halkına verdiği şifadan bahsetti.
Verilen mücadele sonucunda Mar Menor'un kazandığı haklar iseşunlar:
- Varoluş ve evrilme hakkı,
- Korunma hakkı (lagün içindeki canlıların da korunması)
- Antropojenik baskılardan azade tutulması hakkı,
- Zarar gördüğünde restorasyon hakkı.
TIKLAYIN - Bir çevre mücadelesi zaferi: Mar Menor'a gerçek kişi statüsü verilmesi
Tanım, savaş suçuna dayanıyor
Ekokırımın hukuki tanımını oluşturan panelin de üyesi olan İspanyalı Avukat Rodrigo Lledó ise ekokırımın tanımından ve ekoloji alanında işlenen suçlarla hukuki olarak nasıl bir mücadele edilmesi gerektiğinden bahsetti.
"Ekokırıma Dur De" kampanyasında ekokırıma dair pek çok tanım olduğunun fark edildiğinden bahseden Lledó, yeni bir yasal tanım için de aciliyet hissedildiğini belirtti. İklim acil durumunu göz önünde bulundurarak çalışmalarını hızlandırdıklarını söyleyen Lledó, 12 kişilik bir uzman grubuyla kavramı şekillendirdiklerini söyledi.
Lledó, konuşmasına şöyle devam etti: "Ekokırımın suç olarak tanımlanmasının, çevreyi korumak ne ilk ne tek ne de en iyi çözüm olduğu iddiasındayız. Ekokırım tanımı yeni bir kavram gibi görünebilir; ancak her geçen gün kavramı öğrenen ve farkındalığı artan insanlarla karşılaşıyoruz. Bu, bizim için mutluluk verici.
"Tanımın özü, Roma Statüsü'nün 8/2. maddesine; yani aslında savaş suçuna dayanıyor. Bunu da genişletmek istiyoruz; ama elbette yeniden düzenleyerek."
Parlamento mücadelesi
Verilen aradan sonra konferans, StopEcocide Belçika Direktörü Patricia Willocq'un, "Belçika'da Ekokırım Suçunun Tanınması: Çevre Koruma Tarihine Ülkemiz Nasıl Bir Katkı Sundu?" başlığıyla konuşmasıyla devam etti.
Patricia Willocq, yönetmen Nic Balthazar'ın "Duty of Care" belgeselinden bahsederek, iklim davasını izleyen Avukat Roger Cots'un ilham verici hikâyesine değindi. Willocq, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ekokırım bir yasal çerçeveye ulaşacak; ama bunun ne zaman olacağını bilmiyoruz. Belçika, ekokırımın ulusal ve uluslararası suç kapsamına alınmasını isteyen ilk ülkelerden biri. Karmaşık bir yönetim biçimimiz var. Belçika'da bölgeler çevre sorunlarıyla baş etmek üzere sorumlular. Belçika federal dilimlere sahip. Her bir bölgenin yasama için kendi yetkileri var. Ekokırım konusunda ise federal bölgelerin böyle bir yetkisi yok.
"Ancak milletvekillerimiz Samuel Coret ve Sophie Willems sayesinde 2020 yılında ilk kez Parlamento'ya getirildi ekokırım suçunun tanınması. Ve yapmaya çalıştığımız şey Belçika'da işlenen ekokırım suçlarıyla birlikte Belçikalılar tarafından yurt dışında işlenen çevre suçlarının da yasal düzenlemelere tabi tutulmasını sağlamak. Bu sayede insanları bu suçtan caydırmak ve paradigmada değişiklik yaratmak."
Willocq'un sunumundan sonraki soru ve cevaplarla, ekokırım bağlamında uluslararası bir hukuk mekanizması kurulup kurulamayacağı ve ekokırımın yasal suç kapsamına alınması konusunda tüm ülkelerin ortak bir şekilde çalışma yürüyüp yürütemeyeceği tartışıldı.
Türkiye'de ekokırım
Öğleden sonraki oturumlar ise avukat İsmail Hakkı Atal ve avukat Arif Ali Cangı'nın sunumlarıyla devam etti.
Avukatlar, "Türkiye'deki İklim Adaleti ve Sağlıklı Çevrede Yaşama Hakkı Mücadeleleri: Ekokırım Suçu Çalışmaları, Ekokırım ve İnsanlığa Karşı Suç Bağlantısı" başlıklı konuşmalarında Türkiye'de işlenen çevre suçlarından hangilerinin ekokırım kapsamına alınıp alınamayacağını tartıştı.
İsmail Hakkı Atal, iklim suçlarında suç mahalinin küreselliğine dikkat çekerek, Türkiye'de çevre suçları işleyen şirketlerin yönetim kurulu üyelerinden bazılarını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) bildirdiklerini ve tüm bu yetkileri de Roma Statüsü'ne göre yargılamanın mümkün olduğundan bahsetti.
Atal, burada Adana'daki termik santral şirketlerinin yönetim kurulu üyelerini ve Erzincan İliç'teki şirket yetkililerini örnek verdi.
Uluslararası Ekokırım Konferansı'nın, Türkiye'deki çevre suçları tartışmalarına öncülük edebileceğini söyleyen Arif Ali Cangı, ekokırımın önce ulusal düzeyde suç olarak tanımlanmasının önemine vurgu yaptı.
Türkiye'den yedi örnek
İç hukukun düzenlenmesine yönelik öneri veren Cangı, Türkiye'de ekokırım suçu işlendiğini düşündüğü örneklerde ise şu çevre felaketlerini sıraladı:
- Marmara Denizi'ndeki müsilaj sorunu.
- Kanal İstanbul Projesi.
- Akkuyu Nükleer Güç Santrali.
- Van Gölü'ndeki kirlilik ve kuraklık.
- Muğla'daki termik santraller ve kömür ocakları.
- Erzincan, İliç'teki atık havuzu.
- Şırnak'taki ağaç kıyımı.
Cangı, bu örneklerden sonra ise Anayasa'da ve Ceza Kanunu'ndaki bazı maddelerin ekokırımın suç olarak tanınması için yürütülecek mücadelede yasal dayanaklar olabileceğini söyledi.
Konferans EndEcocide ve StopEcocide Ekibi ve Türkiye'den konferans alanında bulunan tüm katılımcıların katıldığı "Dayanışma ve İşbirliği" konulu online uluslararası forumla ilk gününü kapattı.
(TY)