* Eylül ayı bilançosunda yer alan yargısız infaz verisiyle Ekim ayı bilançosunda yer alan yargısız infaz verilerini mukayese ettiğimizde yüzde 100'lük korkunç bir artış görülecektir. Tüm keyfi infazlarda ortak özelik, ihlalin gerçekleşmesinden hemen sonra kamu otoritelerinin olayı olduğundan farklı göstermeleridir.
İnfazlara çatışma tutanağı
* Kimi durumlarda çatışma denmekte, kimi durumda maktulün yanına silah bırakılarak sahte delil oluşturulmakta, kimi durumlarda da maktullerin kimlikleri olduğundan farklı gösterilerek hukuksal sorumluluk ortadan kaldırılmak istenmektedir.
* Beytüşşebap, Silvan ve Doğubeyazıt'ta keyfi infaz edilen maktuller Ebuzeyt Aslan, Halit Aslan, Sema Kılıç, ve Burhan Koçkar'ın kimliklerinin olduğundan farklı gösterilmesi ve olayların çatışma olarak sunulması, ihlal mantığının vahim örneklerini oluşturmaktadır.
Cezaevinden alınıp sorguya
* İnsan hakları savunucuları, yargısız infazlardaki ürkütücü artışı izlemek verileri kamuoyuna sunmakla elbette ki yetinmeyecekler. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) mahkumiyet kararlarına dayanarak, başta Avrupa Parlamentosu (AP) Bakanlar Komitesi ve Birleşmiş Milletler (BM) ilgili mekanizmalarını harekete geçirmek için çaba göstereceklerdir.
* Demokratik kamuoyunun ilgisini kişi güvenliği hakkının suistimal denecek şekilde ihlaline çekiyoruz. Gözaltı uygulamalarında 12 Eylül uygulamalarına dönme istencine hayretle tanıklık ediyoruz. Anayasa değişikliğiyle birlikte bölge farkı olmaksızın gözaltı sürelerinin 4 günle sınırlanmasının hemen ardından , OHAL bölgesinde 430 sayılı KHK'nin (Kanun Hükmünde Kararname) işletilmesi gündeme geldi. Bir yandan AİHM kararlarının gereği yapıldı, reform yapıldı propagandası, öte yandan sorgusu tamamlanmış ve tutuklanmış bir zanlının tamamen keyfi yorumla her seferinde 10 gün süreyle cezaevinden çıkarılıp kolluğa verilmesi yani tekrar sorguya alınması uygulamasına başvurulmaktadır. Bu uygulama bizce Anayasa'ya karşı bir hiledir.
* Emrullah Karagöz ve Mustafa Yaşar 29 Ekim 2001 günü gözlem altına alındılar. 1 Kasım 2001 günü sorguları tamamlandıktan sonra çıkarıldıkları DGM tarafından tutuklanarak Diyarbakır E tipi cezaevine konuldular. Buraya kadar yasak sorgu ve işkence kaygısı ötesinde bizimde bir diyeceğimiz yok. Ancak aynı gün Karagöz ve Yaşar, 430 sayılı KHK ye dayanılarak OHAL valiliğinin istemiyle 10 süreyle tekrar sorgulanmak üzere Jandarmaya geri verildi.
12 Eylül geri geldi
* Ailelerinin başvurusu üzerine, Derneğimiz hukuk komisyonu işkence kaygısı, uygulamanın Anayasa, AİHM içtihatlarına aykırılığı nedeni ile uygulamanın sonlandırılması talebi reddedildi. Avukatların işkence kaygısından dolayı mağdurlarla görüşme talebi hukuka aykırı gerekçelerle ret edildi. Aynı şekilde işkence kaygısından hareketle kollukta sorgulanan yakınları ile görüşme talebini yazılı olarak ileri süren ailelerin de bu talepleri reddedilmiştir. Bu durum işkence kaygısının kesinleştirmektedir.
* Uygulama bununla da sınırlı kalmadı. Nihayet ilk 10 günlük süre bitimiyle birlikte ikinci 10 günlük süre verildi. Anlayacağımız Anayasa değişti ama OHAL de ters tepti. Gözaltı uygulamasında 12 Eylül uygulamalarına geri dönüldü. Zanlılar her türlü hukuksal denetimden uzak olarak yaklaşık 17 günden bu yana sorgulanmaktadırlar.
İşkenceye teslim edildiler
* Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) tarafıdır. AİHM yerleşik içtihatları iç hukuk içtihatları hükmündedir. 4 günden fazla kolluk sorgusu aşkın göz altıdır ve sözleşmeden doğan hakkın ihlali için yeterlidir. Cumhuriyet Savcılarının bunu bilmemesi veya bunu bilerek idare ve kolluğun istemi doğrultusunda 430 sayılı KHK işletmeleri aynı şekilde bariz işkence kaygısından kaynaklı avukat görüşme talebinin reddi kabul edilemezdir. Bu karar ile tutuklanan zanlılar yargının tümüyle denetiminden çıkarılmış ve idareye teslim edilmiştir.
* Bununla birlikte tercih ve talebimizin öncelikle insan haklarına yüksek hassasiyetle saygı gösterilmesi, ihlallerin durdurulmasıdır. İhlal yaşandığında ise üzerinin örtülmemesi, faillerin korunmaması, iç hukuk yolarının etkin işletilmesidir. AİHM sinde Türkiye aleyhine sonuçlanan davaların neredeyse tamamında iç hukuk yollarının elverişsizliği ve etkin soruşturmanın yapılmadığı tespiti yapılmaktadır. Özelikle Savcıların cesaretle ve titizlikle ihlal iddialarına eğilmelerini bir kez daha talep ediyoruz. Bu cesaret ve titizlik gösterilmediği sürece Türkiye Cumhuriyeti, ulusal ve uluslararası kamuoyunda mahkum olmaya devam edecektir.
Düşünce ve ifade özgürlüğü
* Düşünce ve ifade özgürlüğü demokratik toplum olmanın olmazsa olmaz koşuludur. Basın yayın kuruluşları kitlelerin iletişimi ve sesidir. Gün Radyonun kapatılması Kent ahalisinin sesinin susturulmasıdır. Bir radyonun susturulması, sansürün en kaba şeklidir. Sansür demokrasiyle yönetilen toplumlarda uygulanmamaktadır ve insan hakları savunucuları açısından tümüyle kabul edilemezdir. Dinlesek de ,dinlemesek de Gün Radyonun açılmasını, okusak da, okumasak da OHAL'e ve kentimize girişi yasaklı 29 yayının yasağının kaldırılması talebimizi yineliyoruz.
* Küresel belirsizlik içersinde Türkiye'nin hassas günlerden geçtiğinin farkındayız. Çağdaşlaşmanın, iktisadi ve politik krizleri aşmanın yolunun iç barışı sağlamadan geçtiğine bir kez daha dikkatleri çekiyoruz. İnsan hakları olmadan, insan haklarına saygı gösterilmeden kamu güvenliği sağlanamaz.
Yaşam Hakkına Yönelik İhlaller
Çatışmada Yaşamını Yitirenler:3
Faili Meçhul Cinayetler- Yargısız İnfazlar :11 Ölü-1Yaralı
Mayın : 2 Ölü- 3Yaralı
Kişi Güvenliğine Yönelik İhlaller
Gözaltı : 141
İşkence- kötü Muamele ve Tehdit : 24
Kayıp İddiası : 1
Tutuklama: 11
Toplumsal Olaylara Müdahalede Şiddete Maruz Kalanlar: Yok
Köy Yakma (mezra): 1
Orman Yakma: 8 Köye bağlı ormanlık alan
Çalışma Yaşamına Yönelik İhlaller
Sürgün : 3
Uyarı/ kınama : 30
Düşünce Ve İfade Özgürlüğüne Yönelik İhlaller
Kapatılan Gazete : 2
Kapatılan Radyo : 1
OHAL'e Girişi Yasaklanan Gazete ve Dergiler : 29
Yasaklanan Etkinlikler (Tiyatro Oyunu, Afişleme vs.): 67 (NA)