Önce Eskişehir Belediyesi'ne ait bir sitede "asokel" nickiyle biri çıktı ve "merhaba... lütfen şu denizliye yamanmaya çalışılan eğreti gelin çamurunu temizleme yolunda bir şeyler yapın. bütün basında "denizli=eğreti gelin" şeklinde geçince haliyle insanların kafasındaki 'sevimli denizli' imajı da darbe almış oluyor. Ben istanbul'da ikamet ediyorum ve böyle pis bir olayın şehrime mal edilmesini kabullenemiyorum. Denizlide böyle ahlaksızlığa, rezilliğe yer yoktur. böyle bir rezilliğin denizli adıyla anılmasına sessiz kalan herkes kabul ediyor demektir. lütfen bütün denizlileri uyandıralım. söz konusu filmi çevirenler ve kitabın yazarına protesto için gerekli bütün yolları kullanalım" dedi.
Ardı sökük gibi geldi tabii ki. Son olarak da Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Denizli milletvekili Mehmet Yüksektepe "Eğreti Gelin" filmine el attı ve ortalık karıştı.
Bütün gün ana haber bültenlerinden, magazin gazetelerine kadar tüm basın olayın üzerine gitti. Basın toplantısını 10-15 kadar gazeteciyle yapan "Eğreti Gelin" filmi, "Bir deli kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz" örneği dört koldan abluka altına alındı.
Atıf Yılmaz'ın bu filmi çekmesini engelleme çağrıları, tüm antenleri Kastamonu'ya çevirirken, yazar Şükran Kozalı'ya da söz düştü ister istemez. Denizli'nin köklü ailelerinden birine ait olduğunu söyleyen Şükran Kozalı, "Eğreti Gelin" geleneğine karşı çıkan AKP milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin uzaktan akrabası olduğuna da işaret derken, bir korkusunu da dile getiriyor:
"Ben bu öyküyü tesadüfen görüp tanıdığım bir eğreti gelinin öyküsünü öğrendikten sonra yazmaya karar verdim ve araştırmasını yaptım. Benim sülalemde eğreti gelinlerin olduğunu bu olay üzerine öğrendim. Şimdi bu geleneğe karşı çıkanlar, benim ailemi ahlaksızlıkla suçlayacaklar. Korkum bu."
"Eğreti Gelin" geleneğinin Osmanlı'da, 1930'lu yıllarda Denizli'de, özellikle zengin ve şehirden yaşayan aileler arasında sürdürüldüğünü söyleyen Şükran Kozalı, "Karşı çıkanlar daha çok köy kökenliler. Şehir-köy çatışmasına yol açacak bu konudan kaçınılması gerekir. Denizli'de yaşayan, 90'lı yaşlarını yaşayan ve bu geleneği bilen kişler var ama korkularından 'doğru' olduğunu söyleyemiyorlar" diye geleneğin doğruluğunu ispata çalışıyor.
Şükran Kozalı, karşı çıkanlar kadar kendisini destekleyenlerin de olduğunu belirtiyor. Verdiği isimler arasında yine Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) milletvekili olan Mustafa Gazalcı, Egelife Dergisini çıkaran Cemal Ataman, Mimarlar Odası Başkanı Süleyman Bozdağ ve işadamı Esat Sivri var.
Kozalı, "Neden karşı çıkıyorlar anlamıyorum. 'Eğreti Gelin'leri olanlar benim akrabalarım. Denizli'nin içine yaşamayanlar bu geleneği bilmezler. Ayrıca bu gelenek, zamanın ahlak anlayışı nedeniyle gizli kapaklı sürdürülen bir gelenektir. Eğreti Gelin'ler, 15-16 yaşlarındaki erkek çocuklara yalnızca cinsel tecrübe kazandırmazlar, dinimizi de öğretirler" diyor.
AKP milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin nasıl bir araştırma yaptığını bilmediğini dile getiren Şükran Kozalı araştırıldığında bu geleneğin doğruluğunun anlaşılacağını belirtiyor.
"Denizli'nin köklü ailelerinden birinin kızıyım ama bir kolumuz köye dayanır. Mehmet Yüksektepe bu nedenle uzaktan akrabamız olur. Kendisinin bilmemesi zor ama, bilmiyorsa köyde yaşadığı içindir. Ben bildiğim bir şeyi yazdım ve roman yazım tekniği nedeniyle kurgular yaptım. Bu gelenek vardır ve Denizli'de gizli kapaklı yaşanmıştır."
Şükran Kozalı'ya karşı çıkanlardan biri de Denizli'de 'eğreti gelinlik' diye bir gelenek olmadığını söyleyen araştırmacı yazar Şükrü Tekin Kaptan. Kozalı'nın kitabını, birkaç kişiden duyduğu hikayelere dayandırdığını iddia eden Kaptan, "40 yıldır araştırmalar yapıyorum, bugüne kadar eğreti gelin geleneğiyle ilgili bir kanıta rastlamadım. Denizli'de ve Türk kültüründe eğreti gelin geleneği olsaydı, bu herkes tarafından bilinirdi. 'Eğreti Gelin' filmi, Denizli kamuoyunda infial uyandıracaktır. Bu yüzden film çekimlerinin bir an önce durdurulması gerekmektedir" diyor.
Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethi sırasında, 1516 yılında Denizli'ye yerleşen Afşar boyu torunlarından Hidayet Toprak da "Biz Denizli'nin yerli halkındanız. Bugüne kadar 'eğreti gelin' diye bir gelenek duymadık" diyerek Kaptan'a destek veriyor.
Türk kültüründe 'eğreti gelin' geleneği olmadığını vurgulayan emekli ilkokul öğretmeni Cafer Kutluk (92) ise "İran'da evlenme çağına gelen gençler, imam nikahı veya mut'a nikahıyla olgun kadınlarla birlikte oluyor. Ancak Denizli'de 'eğreti gelin' diye bir gelenek yok" şeklinde konuşuyor.
Anadolu örf ve âdetlerinin İslâmiyet'e dayandığını ve bununla ilgili bir de kitap yazdığını belirten İslam hukukçusu Prof. Cevat Akşit ise şunları kaydediyor: "Anadolu'nun hiçbir yerinde, eğreti gelin gibi bir gelenek yok. Bu tür âdetler İranlılarda var. En dindar bölgelerden olan Denizli'de de böyle bir gelenekten söz etmek mümkün değildir. Ben bir araştırma yaptım, Anadolu örf ve âdetlerinin hepsi Kur'ân-ı Kerîm ve sünnete uygun."
Kastamonu'da film çekmekte olan Atıf Yılmaz ise, tartışmaların uzağında durmayı tercih ediyor. "Bir bir öykünün filmini çekiyorum. Bir kitabı senaryolaştırdım. Belgesel çekmiyorum" diyor.
Şimdilik kitabın yazarı Şükran Kozalı ve karşı çıkanların düşünceleri gündeme damgasını vuruyor. Yarın da "Eğreti Gelin" geleneğinden haberdar olanlar konuşmaya başlarlarsa, Türk tarihinin gizli kalmış bir geleneği de açığa çıkmış olacak. (AD/BB)