Perşembe (01 Ağustos) ve Cuma (2 Ağustos) günleri Meclis'te kabul edilen düzenleme ile, idam cezası savaş ve yakın savaş halleri dışında kaldırıldı, Kürtçe öğreniminin yolu açıldı, ifade özgürlüğünün sınırları genişletildi. Meclis'ten geçen yasalar Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in onayına sunuldu.
İletişim hukukçusu ve Bianet Hukuk Birim Danışmanı avukat Fikret İlkiz, Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim Sözcüsü Şanar Yurdatapan ve Antep'ten yayın yapan, Türkçe ve Kürtçe yayımlanan Fırat'ta Yaşam gazetesi sahibi Mehmet Boncuk, düzenlemeleri "bianet"e değerlendirdi.
İlkiz: İdamın kaldırılması çok ciddi ve olumlu
Barış zamanında yasayla ölüm cezasının kaldırılmasını çok ciddi ve olumlu bir adım olarak değerlendiren İlkiz, ifade özgürlüğü alanında ancak bir arpa boyu yol alındığını söyledi. Avukat İlkiz yeni düzenlemelere ilişkin şu tespitlerde bulundu :
* En önemlisi, yurt dışında basılan basılı eserlere yurda sokulmasına uygulanan yasağına, Bakanlar Kurulu kararıyla ve Basın Kanunu'nun 31. maddesinin yürürlükten kaldırılması yoluyla, son verilmiş olmasıdır.
* Basın Kanunu uyarınca verilen hapis cezaları kaldırıldı.
* Türk Ceza Kanunu'nun 159. maddesi kapsamında eleştiri hakkı kabul edildi.
"Avrupa için yeterli, Türkiye için değil"
* Bu yasalar AB için yeterli olabilir. Bana göre, Türkiye için yeterli değildir.
* Bütün basın yayın fiillerini çerçeveleyen yasaların, ifade özgürlüğünü güvence altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde yer alan kriterlere göre gözden geçirilmesi gerekir.
Boncuk: Genel olarak olumlu
Meclisin Kürtçe öğrenim ve basın suçlarına verilen cezalarla ilgili düzenlemelere değinen Boncuk ise, şu noktalara dikkat çekti:
* Kürtçe konusunda yapılanı sosyal bir düzenleme olarak görmüyorum. Daha çok belli bir ekonomik seviyedeki insanlar ilgilendiriyor.
* Bu kapsamında toplumun büyük bir kesimi ekonomik sıkıntı içerisindeyken kimse kalkıp özel dershanelere gitmez. Bu zor olur.
* Ancak düzenlemelerin geneli geleceğe yönelik atılan olumlu bir adım.
"Nasıl uygulanacak?"
* İfade özgürlüğü alanında yapılan değişiklikler eskiden olduğu gibi şimdi de yorumlara açık ve uygulamaya bağlı. Özellikle TCK 159. maddesi çok çeşitli biçimlerde uygulandı.
* Para cezaları halen çok yüksek olduğu için muhalif basın yine sıkıntı çekecek. Bu açıdan düzenlemenin çok büyük bir rahatlık getirmediğini düşünüyorum.
* Olması gereken para cezalarının tümden kaldırılmasıdır.
* Şu ana kadar Kürtçe yazılar nedeniyle herhangi bir takibata uğramadık. Olsaydı yasalara aykırı davranılmış olurdu. Bu açıdan zaten devletin belgeli tercümanları yok.
Yurdatapan : "Değişiklikler olumlu ama kuşkuluyum"
"Son anda çıkarılan bu yasa ile getirilen değişiklikler, hiç kuşkusuz olumlu adımlar" diyen Yurdatapan, temkinli yaklaşımını şöyle anlatıyor :
* Ama...
* İnsan "ama" demekten kendini alamıyor. Devletin, ancak çok zorda kaldığı zaman yaptığı yasa değişikliklerinin uygulamada nasıl kuşa çevrildiğini defalarca yaşadığımız için, sevinmekte de acele edemiyoruz.
* "Kürtçe üniversitelerde seçmeli ders olsun" şeklinde dilekçe verdikleri için tutuklanan ve halen yargılanmakta olan öğrencilerin aklanacaklarını sanırsınız, eğer Türkiye'yi yeterince tanımamışsınız.
* Ben çok kuşkuluyum.
* Çünkü bu öğrenciler, "bölücü propaganda!?" suçundan yargılanmıyorlar. Onlar TCK'nın 169. maddesinden, yani "Terör örgütüne yardım-yataklık" suçundan yargılanıyorlar. Bu kuşkumda haklı olduğumu dün (5 Ağustos) Televizyonda eski Adalet Bakanı Türk de kendi ağzıyla onayladı.
* TCK'nın 159. maddesi "Devlet kurumlarını tahkir ve tezyif, yani hakaret ve aşağılama" nın nasıl yorumlanacağını ayrıca merak ediyorum.
* Ahmet Altan'dan Abdurrahman Dilipak'a, Neşe Düzel'den Hasan Celal Güzel'e kadar hemen her yazarın, her muhalifin en az bir kere başını ağrımış bu ünlü madde, artık "eleştiri amacıyla" yazılan yazıları kapsamayacakmış! Buna kim karar verecek ve yorumlar ne yönde olacak? Geçmişteki uygulama, geleceğe kuşkuyla bakmamız için yeterli bir neden.
İfade Özgürlüğü ve Asker
* Ben de bu maddeden birkaç kez yargılandım. Bir keresinde "Orgeneral Çevik Bir" imzalı bir şikayet mektubu üzerine açılmıştı dava. Konu, Güçlükonak'ta 11 kişinin öldürüldüğü bir toplu katliamın, Genelkurmay'ın iddia ettiği gibi PKK tarafından değil, bizzat "Özel Kuvvetler" tarafından yapıldığını açıklamamızdı. Savcılığa verdiğimiz 4 sayfalık raporda tabii ki hakaret sözleri yoktu, sadece "suçlama" vardı ama bu da yetiyordu. Çünkü bu suçlama -haklı bile olsa- mahkeme tarafından "hakaret" olarak kabul ediliyordu.
* Aynı konuda BBC'ye verdiğim bir demeç, gene bir şikayet mektubu ile yeniden soruşturma açılmasına neden oldu. Bu kez Genel Kurmay 2. Başkanı değişmiş ve yenisi imzalamıştı ihbar mektubunu: Orgeneral Hilmi Özkök. (Şimdi Genel Kurmay Başkanı)
* Bilemiyorum, Adalet Bakanlığı bu tür şikayetlere karşı ne yapacak, bilemiyorum mahkemeler nasıl yorumlayacak?
* Yolumuz daha hayli uzun. Ama bu yasal değişiklikler, haklarımızı ararken
bizlere yeni dayanaklar sağladığı için gene de mutlu olmalıyız. (EÖ/BB)