10 Mayıs'ta Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi, savcının beraat istemli mütalaasına da uyarak Prof. Dr Kaboğlu ve Prof. Dr. Oran hakkında Ceza Yasası'nın 159. maddesinden açılan davanın düşürülmesine, 216/1. maddeden beraat etmelerine karar vermişti.
İki öğretim üyesi Kaboğlu ve Oran'ın dosyaları Yargıtay'a taşınmış oldu. Yargıtay'ın beraat kararını bozması halinde dosya yerel mahkemeye geri gelecek.
"Temel çizgileri belirsizleştirmek düşünce özgürlüğü değil"
28 Haziran'da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na temyiz dilekçesini sunan Başsavcı Boyrazoğlu, basın toplantısı sırasında Lozan Antlaşması'ndaki Azınlık tanımını Sevr Anlaşması'nın 347. maddesindeki dinsel tanımdan millet ve etnik köken tanımına doğru genişletilmeye çalışıldığını, gayrimüslimliğin de her dine göre ayrıştırıldığını savunarak, "bunun bir ileri aşaması kimlerin etnik grup ve din grubu olduğunu belirtmektir" dedi.
Boyrazoğlu, dilekçesinde "Milletin bütünlüğünü tartışmaya açmak ütopik yaklaşımdır. Türkiyelilik üst kimlik olamaz, ülke bunu sindiremez, tetiklenen mozaik yapı daima bölünmeyle sonuçlanır" şeklindeki ifadeler kullandı.
Başsavcı, "Her ülkenin temel çizgilerini ütopik insan hakları anlayışıyla belirsiz hale getirmeyi düşünce özgürlüğü olarak kabul etmek mümkün değildir. Sağlıklı ve uzun demokrasi geleneği olmayan, sığ ekonomik yapıya sahip ve sosyal yapısı hızlı değişim içindeki ülkelerde, tetiklenen mozaik yapı kavramı daima o ülkenin bölünmesiyle sonuçlanmıştır" diye savundu.
Ayrıca Boyrazoğlu, usul yönünden de Adalet Bakanlığı'ndan "yargı organlarını alenen aşağılama" suçlamasıyla ilgili gelen "suçun takibinin izne bağlı olmadığı" yanıtına ve bundan mahkemenin çıkardığı sonuca itiraz etti. Boyrazoğlu, aynı kurulda bulunan Erdem Akyüz ve Fethi Bolayır'ın davaya katılmaları gerektiğini savundu.
Başsavcı, "Türkiyelilik" üst kimliğini önerdikleri için 1,5 ile 5 yıl arasında hapis istemiyle yargılanan ve beraat kararı verilen iki öğretim üyesinin "kin ve düşmanlığa tahrik" iddialarıyla da cezalandırılmalarını istiyor.
"Kurul kılıf olarak kullanıldı"
Başsavcılık dilekçesinde şu ifadeler de yer alıyor :
"Sanıklar Başbakanlık bünyesinde oluşturulan kurulu kılıf olarak kullanarak, kişisel düşüncelerini toplum geneline empoze etmeye çalışmışlardır.
"Azınlık kavramını insan hakları özgürlüğü kapsamında genişletirseniz, kendilerini azınlık sayan gruplarla karşı karşıyasınız demektir. Üniter bir ülke bu durumu ne kadar sindirebilir.
"Böyle bir yaklaşım aynı bölgede oturan, aynı dili konuşup, kendini azınlık gören pek çok etnik ve dini grubu kendi kaderini tayin hakkı talebine uygun olarak gruplar haline dönüştürür."
"Türkiyelilik üstkimlik olamaz"
"Türkiyelik üstkimlik olamaz, İngilizliğin olmadığı gibi. Üstkimlik tam tersine bir yığın ayrımcılığı da beraberinde getirecektir.
"Azınlık kavramının genişletilmesi, millet bütünlüğünün yalın anlamı gösterilerek tartışılır hale getirilmesi, bütünüyle ülke içinde etnik köken, din ayrışması yaratacak ve dolayısıyla kendini farklı görenin bir yığın taleple mevcutla çatışması sonucunu doğuracaktır." (EÖ/TK)