Çünkü ülke nedense Avrupa'dan gelen her şeyin iyi olduğu düşünülüyor. Adalet Bakanlığı'nın böyle bir şey yapamayacağına (Adalet Bakanlığı'nın tutuklular lehine bir şey yapamayacağına olan pek de haksız sayılmayan inançtan dolayı !) inanan birçok kesim de, uygulanmak istenen sistemin Avrupa'da artık uygulanmadığını ya da zaten hiçbir zaman uygulanmamış olduğunu iddia ediyordu. Belgeselin araştırmaları yaklaşık 5 ay önce İnternet üzerinden Almanya ile başladı, daha sonra İspanya ve İtalya, sonra da Amerika Birleşik Devletleri eklendi projeye.
Açıkçası karşılaştığımız şey, henüz araştırma aşamasındayken bile ürkütücüydü. Avrupa ve Amerika'da yaygın olarak uygulanan ve izolasyon (tecrit) kelimesi ile özetlenen cezaevi sistemi, Türkiye'de uygulanmak istenen sistemin ilham kaynağını oluşturuyordu. Sistemin özü, insanın duyusal algılarının uyarıcılardan, yani dış dünyadan ve doğal olan her şeyden yoksun bırakılarak tutuklunun kişiliğini yok etmek olarak özetlenebilir. Ama kişinin kendini yok etmesine izin vermeyi de içeriyordu bu. Geçen sene Fransa'da izolasyon hücrelerinde kalan125 kişi intihar etti . Uygulamanın, insan tabiatı üzerine araştırmaları olan bilim adamlarının 100 yıla yayımlanan bilimsel çalışmalarını,iktidardakilerle tam biri işbirliği ile paylaşmasıyla gerçekleştiğini gördük. Onlar ilk önce düşündüler, sonra deneyler yaptılar, en sonunda da hayata geçirdiler. Karşı karşıya olduğumuz sistem, birikimlerin paylaşmak isteyen dost ülkelere! Son derece cömert davranıyor.
Almanya'nın daha önce de kendi deneyimlerini, zamanında çok eleştiren İspanya, Şili ve Peru ile paylaştığını görüyoruz. Şimdi Peru'da, Şili'de olduğu gibi bizim cezaevlerimiz de Avrupa standartlarına kavuşmuş oldu. Belgesel sırasında görüşmüş olduğum 20'ye yakın kişi ve kayıt dışı konuştuğum onlarca insanın Avrupa cezaevlerinde yaşadıkları, belgesel filmimin sınırlarını aşıyordu. Bu yüzden ancak 1.5 saatini kullanabileceğim 30 saate varan bu görüşmeleri bir kitapta toplamaya karar verdim.
Tecrit sadece cezaevine yönelik değil. Tecrit, aynı zamanda topluma yönelik bir uygulama. Toplum olarak bundan sonra cezaevlerinde neler yaşandığını bilmememe hakkımız yakında uygulamaya geçecek. Aslında geçti bile... Şu anda oralarda ne yaşandığını biliyor muyuz? Galiba olup bitenin farkında olmayan bir biziz. Bilgisizliğe olan inancım ve aydınlanmaya olan korkum,beni yaşananlar karşısında seyirci konumuna düşürdü. Bu çalışma bu özeleştirinin sonucudur. Sorguladığım bizzat kendim, en kolay değiştirebileceğim tek varlık...