Polis 15 Temmuz'da Ankara'da "dur" ihtarına uymadığı gerekçesiyle bir otomobile ateş açtı, sürücü Gürsel Varol yaşamını yitirdi, araçta bulunan diğer iki kişiyi polis "arıyor."
Büyük bir olasılıkla emniyetin verdiği bilgilerle hazırlanan haberlerde Çankaya'da araçların yedek lastiklerinin çalındığı ihbarı üzerine polis otomobili durdurmak istiyor, sürücü "dur" ihtarına uymuyor.
Yasa; "polisin ancak kuvvet kullanmakla savuşturulamayacak durumlarda ateşli silah kullanılabileceğini" söylüyor. Araç plakası üzerinden aracın kime ait olduğu saptanıp o anda kullanan kişiye ya da sahibine ulaşılabilir.
26 ölüm
Apaçık ortada, bu kişiler hakkında yakalama emri yok, polise mukavemet yok.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın rakamlarına göre 2008'de yargısız infaz, dur ihtiarı ve rastgele ateş açma sonucu 26 kişi öldü.
İstanbul'da öldürülen Aytekin Arnavutoğlu'nu kasten öldürmek suçundan yargılanan polise "tahrik indirimiyle" 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Oysa görgü tanıkları polisin on el ateş ettiğini söylemişlerdi.
İzmir'de 25 Kasım 2007'de "dur ihtarına uymadığı" gerekçesiyle polis kurşunuyla ölen Tursun'un babası Mehmet Tursun aylardır isyan ediyor.
Ocak'ta Tursun'un öldürülmesiyle ilgili davada sanık polis Oral Emre Atar tutuksuz yargılanmak üzere tahliye oldu.
Bu davalarda hazırlanan iddianamelerin cezasızlığa yönelik olduğunu da hepimiz okuduk, gördük.
Tursun oğlunu öldürmekten yargılanan ve bir ceza tehdidi ile karşılan polisin korunması ve cezadan kurtarılması için tüm emniyet teşkilatının seferber olduğunu söylemişti, Tursun Ailesi'nin üç üyesi de 301'lik oldular.
Yasa ve uluslararası hukuk ne diyor?
Polisin dur ihtarını ve ateşli silah kullanma yetkisini düzenleyen Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 16. maddesi şöyle:
Polis, aşağıda yazılı hallerde silah kullanmağa salahiyetlidir:
A) Nefsini müdafaa etmek;
B) Başkasının ırz ve canına vuku bulan ve başka suretle men'i mümkün olmayan bir taarruzu savmak için;
C) Ağır cezayı müstelzim bir suçtan maznun olarak yakalanıp nezaret altında bulunan veya her hangi bir suçtan mahkum ve mevkuf olup da tutulması veya nakil ve sevki polise emir ve tevdi olunan şahısların kaçmaları veya bu maksatla polise taarruzları halinde yapılacak ihtarlara itaat edilmemiş ve kaçmaya ve taarruza mani olmak için başka çare bulunmamışsa;
D) Muhafazasına memur olduğu mevki veya elindeki silaha yahut kendisine verilmiş veya teslim edilmiş olan karakolhane ile şahıslara karşı vuku bulacak taarruzu başka suretle defe imkan olmamışsa;
E) Ağır cezayı müstelzim ve meşhut cürüm halinde bulunan suçlarda suçlunun saklı olduğu yerin arandığı sırada o yerden şüpheli bir şahıs çıkarak kaçtığı ve "dur" emrine kulak asmadığı görülerek başka suretle ele geçirilmesine imkan bulunmamışsa;
F) Ağır hapsi müstelzim bir suçtan dolayı maznun veya mahkum olup da zabıtaca aranmakta olan bir şahsın yakalanmasına teşebbüs edildiği sırada kaçar ve dur emrine de kulak asmayarak başka türlü ele geçirilmesi kabil olmazsa;
G) Vazife esnasında polise tecavüze veya karşı koymaya elverişli aletlerin ve silahların teslimi emredildiği halde emrin derhal yerine getirilmeyerek karşı gelinmesi veya teslim edilmiş silah ve aletlerin zorla tekrar alınmasına kalkışılmışsa;
H) Polisin vazifesini yapmasına yalnız veya toplu olarak fiili mukavemette bulunulmuş veya taarruzla mümanaat edilmişse;
İ) Devlet nüfuz ve icraatına silahlı olarak karşı gelinmişse,
Hak örgütlerinin Türkiye'de kolluk kuvvetlerinin orantısız kuvvet ve ateşli silah kullanmasıyla ilgili sık sık gündeme getirdiği Birleşmiş Milletler Kolluk Kuvvetlerinin Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanımına Dair Temel İlkeleri'nin 9. maddesiyse "polis memurlarının, kendilerini savunma amacı ya da ölüm veya ciddi yaralanma tehlikesine karşı diğerlerini savunma amacı dışında kişilere karşı ateşli silah kullanmaması gerektiğini", "ateşli silahların kasıtlı olarak öldürücü nitelikte kullanımının ancak, hayatı korumak için kaçınılmaz olduğu durumlarda uygulanabileceğini" öngörüyor. (NZ/EZÖ)