1995 yılından beri tartışmaları yapılan proje için bugüne kadar dünyanın beş bölgesini kapsayan bölge toplantıları yapıldı. Türkiye'nin beş ilinde de Türkiye toplantıları.
Bu toplantılar sonucunda bu sempozyumda sunulmak, tartışılmak üzere dünyanın dört bir yanından yaklaşık 100 proje seçildi. Bu projeler sahada uygulanmış ve küçük ya da büyük bir etki ve değişiklik yaratmış projeler arasından seçildi.
Amaç insan haklarında yeni taktikler uygulayabilmek, dünyanın farklı yerlerinde benzer sorunlara yönelik irtibat oluşturabilmek, herkesin bulunduğu yerden bu mücadeleye katılımın yollarını açmak. Ölüm tehditi altında olan insanların yanında nöbet tutan Amerikalı Barış Tugayları, cep telefonu ile ağ kurarak Belfast'ta çıkan çatışmalarda durumu sakinleştirmeye koşan Belfast Girişimi, etnik ve dini çatışmalara yol açan mekânları kültür mirası haline getirerek barış bölgeleri oluşturan Senegalli, Polonyalı ve Mısırlı gruplar, Kanada'dan ve Kolombiya'dan sivil itaatsizlik grupları, arşivleme ve araştırma ile kayıplarının izini süren Arjantinliler, dilekçe hakkını yaratıcı kullanarak sonuç alan Basklılar, çocuk işçileri için dünya çapında mücadele vermiş Hintliler, dört gün.boyunca Ankara'da birbirlerine deneyimlerini aktaracak ve öğretecekler.
Dünyanın yaramaz çocukları mutlak ki toplantı sonrasında Ankara gecelerine karışacak, Türkiye'yi tanımaya çalışacak.
Sempozyumla ilgili, sempozyumun Proje Koordinatörü Emel Kurma ile konuştuk.
Bu sempozyum nasıl oluşturuldu?
Sempozyum, geniş kapsamlı bir büyük projenin faaliyetlerinden biri. Uzun soluklu bir çalışma bu proje. İnsan hakları mücadelesinde yaratıcı bir kanal açmayı hedefleyen bir proje bu. Çok farklı eğitim çalışmaları, basılı materyalleri var. Araçlardan biri de bu büyük buluşma. Bu buluşmada 29 Eylül-2 Ekim tarihleri arasında.
Bu büyük patlamayı adlandıran isim niye, Büyük Buluşma?
90 ülkeden, toplumun çeşitli kesimlerinden, farklı sektörlerden'yaklaşık 500 insan hakları savunucusu biraraya geliyor. Uluslararası insan hakları camiasında tanınan insanlar da konuşmacı ve katılımcı olarak sempozyuma katılıyor.
Niye Türkiye'de yapılmasına karar verildi?
Dünyaya bakıldığında insan hakları mücadelesine katılımında umut olan yerlere bakıldı. Böyle bir çalışmanın gerçekleştiği ülkede bu çalışmalar yeni bir umut, yeni bir soluk oluşturabilir mi, o ülkeye de bir katkı sağlayabilir mi, buna bakıldı ve Türkiye'de olmasına karar verildi. İnsan hakları konusunda Türkiye'nin bir mücadele tarihi olduğuna, oldukça dinamik olduğuna ve stratejik olarak Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslara örnek teşkil edebileceğine karar verildi.
Kaç tane taktik gündeme gelecek?
Sempozyumda 35 tane ana taktik gündeme gelecek. Bunun yanı sıra daha kısa ele alınacak yan taktiklerle 100 kadar taktik ele alınmış olacak.
Hangi kriterlere göre seçildi bu taktikler?
Her birinin fikri olarak olgunlaşmış olmasının yanı sıra, sahada uygulanmış ve bir ufak ya da büyük bir değişim sağlamış olmasına bakıldı. Fikir olarak çok parlak bulunan, denenmiş olmasına rağmen sonuçları ölçülememiş olanları bu sempozyumda dikkate alamadık.
Dünyada insan hakları mücadelesinde kullanılan geleneksel yöntemlerle bile birçok yerde sonuç alınamazken, yeni taktikler vurgulaması niçin yapılıyor?
İnşan hakları çalışması alanına daha aktif bir düsturla katkıda bulunmak, insan hakları mücadelesinin dar kesimler tarafından yürütülmesi, sıkışıp kalmasını engelleme ve yaymaya katkıda bulunmak istiyoruz. Bugüne kadar uygulanan geleneksel taktiklerin dışına çıkılabileceğini göstermek istiyoruz. İzlemek, rapor etmek, ifşa etmek önemli, ama bunlar için bile uygulanan yeni yöntemler var. Daha yaratıcı, daha verimli yöntemler. Örneğin izleme işini genellikle örgütler yapıyor ama mahallelinin kendi karakolunu izlediği bir sistem tasavvur edilemiyor. Halbuki dünyada bunun başarılı örnekleri var. Asli olarak insan hakları alanında yapılan çalışmalara ilham verme gayreti var toplantı fikrinin ardında. Biraz kendine güvenen, bu işi sevebiliriz imanını tazelemiş bir insan hakları çalışması, ufku gösterme iddiasında proje. Ayrıca 90 ayrı ülkeden gelen insanların kendi aralarında bir 'ağlaşmayı sağlama iddia ve çabası da var. Bu ağlaşma sonucun da belki yeni taktikler üreyecek. Hani bir elin nesi var meselesi.
Latin Amerika'nın bir kentinde başarılı olmuş bir uygulama ya da taktiğin Ortadoğu'nun bir kentinde uygulanabileceğine inanıyor musunuz? Bir formül ya da bir reçete olarak ele alınabilir mi taktikler?
Elbette hayır. Bu işin özü şu, jenerik bazı çalışmalar dünyayı aldı götürüyor. Herkes stratejik olarak düşünüp planlama peşinde. Bunlar birtakım genel yaklaşımlar. İnsanlara, stratejik planlamalısın, bunun unsurları da şunlardır'ı göstermek hedefleniyor. O yüzden her farklı bölge ülke, kendi koşullarında bunları uygulayacak.
Türkiye'den seçilenler nasıl seçildi?
Genel bir tarama sonucunda, daha önce belirttiğim kriterlere göre, seçildi. Hem kriterlere uygunluk hem de Türkiye'de yaptığımız yerel toplantılarda sunuşlar olarak, bunların olgunlaşmış olması bu seçime yöneltti.
Türkiye, etnik ayrımcılık, azınlıklar ve başörtüsü gibi konularda da çeşitli mücadelelere sahne oluyor, bunlar niye temsil edilmiyor?
Toplantı, temsil esasına göre kurulmadığı için. Ama bu sorunlara değinen başka ülkelerden örnekler bulunabilecek. Etnik ayrımcılık konusunda pek çok çalışma gündeme gelebilecek.
Bu çok büyük bir proje. Bütçesinin de o oranda büyük olması lazım. Parayı nasıl buldunuz?
Evet büyük, yaklaşık bütçesi 1.5 milyon dolar. Parayı farklı kaynaklardan bulduk. ABD, Hollanda ve İngiltere Dışişleri'nden, Türkiye'den Tanıtma Fonu'ndan, farklı özel ve kurumsal yapılardan da büyük destek alındı. Uluslararası örgütler, vakıflar ve kişilerden de.
Dünyada en büyük insan hakları ihlalcisi devletler olduğuna göre, böyle bir toplantının parasının hükümetlerden alınması tartışma yaratır. Ayrıca ABD hükümetinin verdiği bu para Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında mı değerlendirilmeli?
Bu katkı, 1995-96 yıllarında savaş ve mevcut hükümet öncesinde sağlandı. Eğer o yıllarda da BOP var idiyse onu bilemem. Ama, proje politik akımların dışında biçimlenmiş bir projedir. Proje bağımsızlığı korunduğu sürece kamusal fon kullanmakta tereddüt yaşamadık.
Sempozyumda hükümetler temsil ediliyor mu?
Katılım anlamında kamu kurumlarından da katılımcılar var. Ama bu hükümet temsil ediliyor anlamına gelmiyor. Ayrıca tıpkı kamu kurumları gibi özel sektörün birçok pozisyonunda da insan hakları mücadelesine katkısı olabilecek iyi niyetli insanlar çalışıyor. Onların da kendilerini bu mücadelenin bir parçası olarak gördüklerini düşünüyoruz.
Uluslararası Danışma Kurulu
* Morton I. Abromovvitz, Uluslararası Barış için Carnegie Vakfı Eski Başkanı, Türkiye ve Tayland eski ABD Büyükelçisi
* J. Brian Atwood, Minnesota Üniversitesi Hubert Hunprey Kamu İşleri Enstitüsü Dekanı
* Kim Campbell, Kanada eski Başbakanı
* Richard j. Goldstone, Güney Afrika Anayasa Mahkemesi eski yargıcı, Ruanda ve Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi eski savcısı
* Ioanna Kuçuradi, Türkiye İnsan Hakları Yüksek Danışma Kurulu Başkanı
* Walter F. Mondale, ABD eski Başkan Yardımcısı
* Orhan Pamuk, yazar
* Michel Rocard, Fransa eski Başbakanı, Avrupa Parlamentosu İstihdam ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı
* Edson W. Spencer, Ford Vakfı eski Yönetim Kurulu Başkanı
* Elie Wiesel, Nobel Barış Ödülü Sahibi
Türkiye Danışma Kurulu
* Murat Belge, HYD Yönetim Kurulu Başkanı
* Mehmet Bekaroğlu, SP Genel Başkan Yardımcısı, eski milletvekili
* Oya Çiftçi, (TODAİE)
* Şerafettin Elçi, Eski Bayındırlık Bakanı
* Yılmaz Ensaroğlu, MAZLUM-DER eski Genel Başkanı
* Şebnem Korur Fincancı, TTB Üyesi
* Hüsnü Öndül, İHD Genel Başkanı
* Mustafa Özer, Diyarbakır Barosu eski Başkanı
* Can Paker, TESEV Yönetim Kurulu Başkanı
* Salim Uslu, HAK-İş Genel Başkanı,
* Sema Pişkinsüt, TBMM İnsan Hakları Komisyonu eski başkanı, eski milletvekili
* Gencay Şaylan, TODAİE
* Turgut Tarhanlı, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İnsan Haklan Merkezi Başkanı, HYD üyesi
* Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır Barosu Bşk.
* Orhan Taylan, Ressam, eski Barış Derneği Yöneticisi
Türkiye'den taktikler
* Mağdurlara ücretsiz avukatlık hizmeti sağlamak:
İnsan hakları ihlalleri mağdurları, failler hakkında şikayette bulunmak için gerekli a-vukatlık hizmetlerine erişirken de ciddi sıkıntılar yaşarlar. Bu atölye çalışmasında, değişik profesyonel kaynaklar aracılığıyla ücretsiz avukatlık hizmetleri sağlanması için kullanılan başarılı taktikler paylaşılacak.
Ele alınan taktik:
İzmir Barosu'ndan bir grup avukat, polisin işkence yaptığı kişilerin açacağı davalarla ücretsiz olarak ilgilenmek için bir araya geldi. Uluslararası yasalar ve Türkiye'deki kanunlar, kötü muameleden şikayetçi olunduğunda soruşturma açılmasını gerektirse de, TCK'nın uygulanmaya başlamasından bu yana geçen beş yıl içerisinde, hiçbir görevli işkenceden hüküm giymemişti. Baro bünyesindeki bir grup avukat, bu soruna iki açıdan yaklaşmaya karar verdi: Şikayetlerini mahkemelere intikal ettirmeye istekli mağdurlara ulaşmak ve bu kişilerin davalarını üstlenmeyi kabul edecek avukatlar bulmak. Baro, işkencecilere dava açmak üzere gönüllü avukatları eğitti; bu eğitimlerin kapsamına, işkencenin tıbbi boyutları, bir dava sürecinde gerekecek dokümantasyon becerileri ve insan hakları yasalarına dair bilgiler de dahildi. Baro, dava masraflarını da üstlenmeyi kabul etti.
Baro, "Korkmayın. Sessiz kalmayın. Sadece bizi arayın." yazılı posterleri, sivil toplum kuruluşlarına ve mahkeme binalarına astı. Proje başladığından bu yana geçen bir buçuk yıl içerisinde, bu grupta yer alan avukatların sayısı 5'ten 234'e yükseldi ve 304 dava açıldı.
* Halkın katılımını sağlamak için sivil itaatsizlik: Riskler ve sonuçlar
Mahatma Gandi ile Martin Luther King zamanından, günümüzdeki.mücadelelere değin, şiddet içermeyen, iyi.planlanmış, disiplinli ve amacı belli itaatsizlik eylemlerinin, tarihin akışını değiştirdiği görülmüştür. Çok daha küçük ölçekte itaatsizlik eylemleri bile; ticaret ve küreselleşme, ifade özgürlüğü, serbest dolaşım hakkı ve barışla ilgili meselelerde ciddi sonuçlar alınmasını sağlayabilir.
* Hükümetin kaynak ayırmasını sağlamak
Bir hükümetin insan haklarını desteklediğini göstermek için bu alana somut kaynaklar ayırmasından daha iyi ne olabilir? Bu potansiyel kaynakları araştırmak ve belirlemek için zaman ayırmak, uzun vadede önemli sonuçlar doğurabilir. Bu atölye çalışmasında, sivil toplum kuruluşları ile hükümet kurumları arasında işbirliğine gidilerek, hükümet kaynaklarının kullanılmasına dair örnekler ele alınıyor.
* Ele alman taktik
Türkiye'de, Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Vakfı, kadınlara yönelik insan hakları eğitimi verme programına hükümetten maddi destek sağladı. Vakıf bu destek sayesinde, programını, değişik topluluklarda daha kapsamlı olarak yürütebildi ve ülke genelinde daha çok sayıda kişiye ulaştı. Vakıf projeyi, hükümete bağlı sosyal çalışanlar arasında yürüttü. Proje kapsamında, 28 şehirde, 94 sosyal çalışana "kolaylaştırıcılık" eğitimi verildi ve programa katılan kadın sayısı 1,300'ü geçti. Vakıf; mektuplar, telefon çağrıları ve yerinde ziyaretlerle, eğitim görmüş sosyal çalışanlara destek ve danışmanlık vermeyi sürdürüyor.
Eğitim amacıyla polis teşkilatıyla ilişkiler kurmak
Polislerin, insan haklarını neden korumamız gerektiği ve bunun ne demek olduğunu
somut bir şekilde anlamalarını sağlayan doğrudan deneyimler yaşamaları; o bölgede yaşayan insanlar arasındaki ilişkilerin gelişmesine, yeni göçmenlere ve zanlılara karşı daha olumlu yaklaşılmasına yardımcı oluyor. "Polis Akademisi, polis adaylarını, zanlının insan haklarını ihlal etmeden sorgulama usulleri konusunda verdiği eğitimin bir parçası olarak, insan haklarını ihlal eden polislerin mahkemedeki duruşmalarının video kayıtlarını kullanıyor. Adaylar videoyu seyrederken, memurların insan haklarını ihlal etmeleri durumunda yargılanacaklarını öğreniyor. Bu yöntem ayrıca tüm zanlıların -kendileri dahil- insan haklarının korunması gerektiğini de adaylara anlatıyor.
* Hükümetlerle işbirliğine dayanan ilişkiler kurmak
Bu atölye çalışmasında, insan hakları alanında ilerlemelere destek sağlamak, bu alanda yeni fikirler geliştirmek ve reformların uygulanmasını (uygulamadaki standartlar, hükümetin katılımı ve yasal reformlar dahil olmak üzere) sağlamak için hükümetlerle nasıl işbirliğine gidilebileceği ve ortak çalışmalar yürütülebileceği anlatılıyor.
Adalet Bakanlığı Avrupa ülkeleriyle işbirliği yaparak, hakim, savcı ve polis memurlarına eğitim ve değişim programı yürütüyor. Böylece, meslektaşlarıyla paylaşabilecekleri uluslararası insan hakları standartları konusunda anlayış ve uzmanlık geliştiriyorlar. Türkiye'de türünün en kapsamlısı olan bu programa dokuz binin üzerinde hakim ve savcı katıldı.
Halkın katılımını sağlamak için kitlesel eylemler
Işıkları yakıp söndürmek, tencereleri ve tavaları dövmek, korna çalmak gibi basit eylemler, milyonlarca kişinin değişime yönelik arzularını, görece güvenli bir şekilde, açıkça paylaşmasını sağlayabilir. Bu basit eylemler, genellikle belirli bir konuyla ya da anla sınırlı kalsa da, halkın neler hissettiği ile ilgili güçlü bir mesaj verebilir. (MÇ/YS)