* Fotoğraf: Pixabay
Yeni yapılan bir araştırmaya göre, yükselen küresel sıcaklıklar su döngüsünü şiddetlendirirken bu da sıcak bölgelerden Dünya’nın kutuplarına doğru daha önce düşünülenden en az iki kat daha fazla tatlı suyun “kaymasına” yol açtı.
Nature dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, iklim değişikliği küresel su döngüsünü, önceki yüzde 2 ila yüzde 4’lük modellemelere kıyasla yüzde 7,4’e kadar güçlendirdi.
- NOT: Su döngüsü, suyun Dünya üzerindeki hareketini tanımlıyor: Buharlaşma, atmosfere yükselme, soğuma, yağmur veya karla yoğunlaşma ve tekrar yüzeye düşme.
Çalışmanın baş yazarı, Galler’deki New South Üniversitesi’nden Dr. Taimoor Sohail, “Su döngüsünü öğrendiğimizde, geleneksel olarak bunu barajlarımızı, göllerimizi ve su kaynaklarımızı sürekli dolduran ve yeniden dolduran değişmeyen bir süreç olarak düşünüyoruz” dedi.
İtilen tatlı su tahmin edilenden fazla olacak
Ancak bilim insanları, yükselen küresel sıcaklıkların küresel su döngüsünü şiddetlendirdiğini ve tatlı suyun “ıslak bölgelere” doğru hareket ettikçe kuru subtropikal bölgelerin daha da kuruyacağını uzun süredir biliyor.
Geçen Ağustos ayında yayımlanan, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli‘nin (IPCC) altıncı değerlendirme raporunda, iklim değişikliğinin su döngüsünde uzun vadeli değişikliklere neden olacağı ve bunun daha güçlü ve daha sık kuraklık ve aşırı yağış olayları ile sonuçlanacağı belirtilmişti.
Sohail, su döngüsünün yoğunlaşması sonucunda kutuplara doğru itilen ekstra tatlı su hacminin önceki iklim modellerinin önerdiğinden çok daha fazla olduğunu kaydetti:
“IPCC’de ortaya konan bu korkunç tahminler, potansiyel olarak daha da yoğun olacak.”
“Net sıfır için daha hızlı olmalıyız”
İklim uzmanları raporda, 1970 ile 2014 yılları arasında daha sıcak bölgelerden “kayan” ekstra tatlı su hacminin 46 bin ila 77 bin km3 arasında olduğunu tahmin ediyor:
“Beklediğimizden daha yüksek su döngüsü değişikliği ve bu, net sıfır emisyon yoluna doğru daha da hızlı hareket etmemiz gerektiği anlamına geliyor.”
- NET SIFIR EMİSYON: İnsan faaliyeti nedeniyle atmosfere salınan karbondioksit, metan, azot gibi gazların miktarının yeryüzü tarafından doğal olarak emilen sera gazı miktarıyla dengelenmesi ve karbon nötr olması anlamına geliyor.
"Su döngüsü üzerindeki etkii hafife alındı"
Ekip, araştırmalarında okyanus tuzluluğunu, yağış için bir “belirleyici” olarak kullandı. Sohail, “Okyanus aslında bazı yerlerde daha tuzlu ve diğer yerlerde daha az tuzlu. Yağmurun okyanusa düştüğü yerde, suyu seyreltme eğilimi gösterir, böylece daha az tuzlu olur… Net buharlaşmanın olduğu yerde, sonunda geride tuz kalır” derken, araştırmacılar, okyanus akıntıları nedeniyle suyun karışmasını hesaba katmak zorunda kaldı.
Araştırmaya dahil olmayan CSIRO İklim Bilimi Merkezi’nde baş araştırma bilimcisi olan Dr. Richard Matear, çalışmanın mevcut iklim modellemesinin iklim değişikliğinin su döngüsü üzerindeki potansiyel etkilerini hafife aldığını gösterdiğini kaydetti:
“Okyanusu izleme yeteneğimizde çarpıcı bir artış oldu. Gözlemsel veri kümeleri [çalışmada kullanılanlar gibi] küresel ısınmanın iklim sistemini nasıl değiştirdiğini ve hidrolojik döngü gibi önemli şeyler üzerindeki etkilerini yeniden gözden geçirmek için gerçekten olgunlaşmış durumda.”
(TP)
* Kaynak: The Guardian