Ama bizim kapıldığımız dehşet, daha çok bir korku filmini andırıyor...
Sevgili Irak halkı, belki çok saçma olur ama şu an hepinizin buraya gelerek o kabustan kurtulmanızı istiyorum. Varsın petrol onların olsun. Sizin kanlarınız yerine, petrolü içsin hiç tanımadığınız - görmediğiniz düşmanlarınız...
Ben, yaşadıklarınıza pek de yabancı olmayan Türkiye'li bir öğrenciyim. Artık sabahları derslerime giremiyorum. Çünkü sabahlara kadar radyodan sizlere neler olduğunu öğrenmeye çalışıyorum... Burada her kes sizi merak ediyor. Vicdanını kaybetmeyen herkesin kalbi sizinle.
"Medeniyetler savaşlarının", şu an üzerinize bombalar yağdıran uluslararası korsanların koca bir yalanı olduğunu kanıtlarcasına, tüm dünya halkları sizin için ayakta. Fakat ne yazık ki aynı zamanda; belki bilmiyorsunuz ama orada yaşadığınız felaketi, buralarda bilgisayar oyunu ve televizyon dizisi yapıyorlar.
Evet bu çok yüz kızartıcı bir şey, mektubuma bunu yazmamalıydım, ama zaten siz bu satırları okuyamayacaksınız...
Kaç gündür sizi televizyonlardan izliyoruz, aslında hayır, siz yoksunuz görünürde. Varlığınız tüm o dehşet verici bomba gürültüsü altında o derece gizlenmiş ki; yeşil atmosferde parıldayan ışıkları görüyoruz bir tek.
Orada nasıl bir vahşetin yaşandığını hala ancak tahmin edebiliyoruz. Televizyon kanalları ise, tüm insanlığın gözleri önünde, sıkılmadan vahşet uygulayan "koalisyonun", vazgeçilmez silahı... (tabii bir tek el-Cezire kanalı gözümüz kulağımız. Ama ya saldırganların halkları? Onlara sadece yalanları gösteriyorlar.)
Duyduğuma göre kendi halklarına da, "zafer müjdeleri" veriyorlarmış, askerlerinin kahramanlıklarından bahsediyorlarmış. Oysa askerler bu savaşta neden kahramanlık yapmak zorundalar ki...
Ülkenizi işgal eden askerleri sevinç ve coşkuyla karşıladığınızı söylüyorlar. Sizi özgürleştirmeye geldiklerini söylüyorlar. Galiba özgürlüğünüzü, ölümünüzle özdeşleştiriyorlar. Tıpkı, "en iyi kızıldereli ölü kızılderelidir" sözü gibi. Biliyorsunuz bu da onların 'atalarının' sözü...
Sevgili Iraklılar, sizin yerinizde olmamak, en az sizin yerinizde olmak kadar acı verici. O muazzam kuşatılmışlığı, savunmasızlığı anlamak bile uykularımı kaçırıyor. Ama lütfen kendinizi yalnız bırakılmış hissetmeyin. Her gün sizin için ağıtlar yakıyoruz sokaklarda.
Ne var ki ayrıca, öldürülmenize, bu vahşeti yaşamanıza engel olamadığımız için, insanlık adına özür diliyorum sizden. Gerçekten de tüm insanlığın gücü, sizi korumaya yetmedi. Çünkü insanlık, işgalciler karşısında hala o kadar zayıf ki!
Vahşetin bir parçası olan psikolojik savaşı (psikolojik katliamı) bize de uyguluyorlar. Bu savaşı tüm insanlığa karşı yapıyorlar. Savaşı evimize, yatak odamıza kadar getiriyorlar. Her şey bir film gibi... İşte asıl bundan korkuyorum. Çünkü asıl vahşet bu.
Sevgilik Iraklılar, yaşadığınız kara günler sizinle paylaşıyorum. Ama biliyorum ağlamak da, bağırmak da yetmiyor. Yaşananların bir kabustan ibaret olmaması, sizin, vahşi Roma arenalarını anımsatır şekilde, altı yedi milyar nüfusluk dünyanın gözü önünde, "tribünlerden" izlenerek öldürülmeniz tahammül edilir gibi değil. Ve buna tahammül edemeyenler, biliniz ki çıldırma aşamasında.
Tüm dünya, korkunç bir şoka, akıl tutulmasına uğramış. Kimse ne yapacağını bilemiyor. Ne acı.
Her an, ölümü haber veren siren seslerini beklerken, insanın nasıl bir yıkıma uğradığını anlamak, buradan bakınca öyle zor ki! Kıstırılmış olmak, çaresiz ve savunmasız, yeri göğü inleten ve nereden geldiği bilinmeyen dev bombaları beklemek her an.
Gece başlayan kabusla, sabaha sağ çıkmak, ya da çıkmamak. Bombalar, uçaklar, sirenler. Ve televizyonlar ve ölüm haberleri. Her halde tüm bu ölüm aygıtlarının ortasında, yapabileceğimiz en güç şey, kendimizi sizin yerinize koymak. Çünkü hemen hiç kimse tam olarak trajedinizi göremiyor.
Size acımak da , sizi anlamak ve yaşadıklarınızı hissetmek, sokaklara çıkıp öldürülmenize hayır demek de o kadar zorlaştırılıyor ki televizyonlar sayesinde. Ama tüm bu psikolojik savaş taktiklerini aşan, insaniyetini yitirmeyenler de küçümsenmeyecek kadar fazla. Buna inanmanızı istiyorum. Yalnız değilsiniz...(NK/BB)