Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun (GÖP) hapisteki gazeteciler için başlattığı "Tanıklık Günleri"nin 15. gününde hapis gazeteciler Özgür Gündem'den Nurettin Fırat, Sibel Güler ve Yüksel Genç, DİHA'dan Ramazan Pekgöz, Atılım Gazetesi'nden İbrahim Çiçek çin Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi önünde tanıklık yapıldı.
Açılış konuşmasını yapan Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu Sözcüsü Hasan Gülüm, baskınının sadece gazetecilere yönelik olmadığını adaletten, eşitlikten, kardeşlikten yana olan, herkesi kapsadığını belirterek KESK'e yönelik baskıların artarak devam ettiğinden söz etti.
"Kimse size tanıklık etmeyecek"
Gazeteci Füsun Erdoğan için tanıklık yapan ve haftasonu gözaltına alınıp Çağlayan Adliyesi'ne sevk edilen Atılım Gazetesi Yayın Yönetmeni İbrahim Çiçek'e tanıklık yapan Sıtkı Güngör, 14 Ocak'ta Yeni Şafak gazetesinin Çiçek'i hedef gösteren haberlerini hatırlattı.
"İbrahim, dün burada tanıktı, bugün sanık durumunda. Özel yetkili savcılarca tutuklanmak isteniyor. Tutuklayabilirler; ama ne onu, ne bizi vazgeçirebilirler. Halkın vicdanından, ezilenlerin adaletinden sizi hiç kimse kurtaramayacak. Kimse size tanıklık etmeyecek."
Özgür Gündem gazetesinden Nurettin Fırat ve DİHA'dan Ramazan Pekgöz adına Oğuz Ender Birinci tanıklık yaptı.
Gazetecilerin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikası sonucu içeride olduklarını söyleyen Birinci şöyle devam etti:
"Savcılar 'Abdullah Öcalan'la, Murat Karayılan'la neden aynı talepleri savunuyorsunuz' diye soruyor. Demokratik özerklik istemek, uluslararası evrensel demokratik taleplerdir. Savcılar 'Neden hükümetin açılımını desteklemiyorsunuz?' diye soruyor. Çünkü dilimizi yasaklıyor. Bunlar suçsa biz aynı suçu hala işliyoruz"
"Gerçekleri anlatmanın bedeli cezaeviymiş"
Özgür Gündem'den Sibel Güler ve Yüksel Genç adına, BDP Genel Başkan Yardımcısı Filiz Koçali, Genç'in 1. Barış Grubu ile geldiğine, silahını bırakıp sivil alanda mücadele etmek için gazeteciliğe başladığına dikkat çekti.
"Eğer silahını bırakan, demokratik zeminde mücadele eden birini içeri atarsan bu kan nasıl duracak? Gerçekleri yazmayı tercih ettikleri ve bunu başarıyla yaptıkları için onlarla gurur duyuyorum. Gerçekleri anlatmanın bedeli bu iktidarın döneminde cezaeviymiş. AKP hükümeti darbeci bir hükümettir."
Tanılık Günleri 28 Haziran'da sona erecek. GÖP, 29 Haziran Cuma günü saat 19.00'da İstiklal Caddesi Tünel çıkışından Taksim Meydanı'na "Zindanlar Boşalsın-Gazetecilere Özgürlük" adlı bir yürüyüş gerçekleştirecek. Yürüyüş, saat 20.00'de Taksim Meydanı'nda yapılacak basın açıklaması ile son bulacak.
NURETTİN FIRAT (ÖZGÜR GÜNDEM):
Özgür Gündem gazetesi yazarı Nurettin Fırat, 1982'de Muş Varto'da doğdu. İletişim Fakültesi mezunu Fırat, 24 Aralık 2011'de tutuklandı. Kandıra 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nde tutuklu. KCK gazeteciler iddianamesinde, hakkındaki suçlamalara "delil" olarak, beraat ettiği eski bir dava, Irak'a yurtdışı seyahatleri, gizli tanık ifadeleri ve haber görüşmeleri gösteriliyor. Cezaevinde de yazmayı sürdüren Fırat, Özgür Gündem gazetesinde yayımlanan son yazısında bu davanın 100 yıllık Kürt basınına açılmış bir dava olduğunu belirterek, şöyle diyordu: "Hükümet yetkilileri ve yandaş basını hâlâ gazetecilik faaliyetlerinden ve yazdıklarımızdan dolayı değil, 'terör' suçlamasından dolayı tutuklandığımızı ve yargılandığımızı propaganda ediyorlar. 'Terörizm' suçlamasının bütün 'delilleri' haberlerimizden, gazetecilik faaliyetlerimizden oluşturulmuş..."
RAMAZAN PEKGÖZ (DİHA):
Dicle Haber Ajansı (DİHA) editörü Ramazan Pekgöz, 1978'de Siirt'te doğdu. Harran Üniversitesi'nden ayrılarak gazeteciliğe başlayan Pekgöz, Haber Müdürü olduğu Günlük Gazetesi kapatıldıktan sonra DİHA'da editör olarak çalıştı. 24 Aralık 2011'de tutuklanan Pekgöz, halen Kandıra 2 No'lu F Tipi Cezaevi'nde tutuklu. KCK gazeteciler iddianamesinde "örgüt yöneticiliği" ile suçlanıyor. Hakkındaki "delillerin" büyük çoğunluğu, iş arkadaşlarıyla ve yazarlarla yaptığı telefon görüşmelerinden oluşuyor. Bazı örnekler: Başbakana ağır küfürde bulunmak, hükümetin Alevilere yönelik yapmak istediği açılımı baltalayıcı yazılarla gündemi farklı aksettirmek, TRT Şeş adlı kanalın hükümetin ve devletin Kürtlere bir lütfu olmadığını, Kürt halkının mücadelesi sonucu kazanılan bir başarı olduğunu söylemek, bu kanal ve içeriği ile ilgili aşağılayıcı sözler sarf etmek, "çatı partisi" ile ilgili yazı dizisi hazırlamak, Abdullah Öcalan ile devlet adına görevli bir heyet arasında yapılan görüşmeleri haberleştirmesi ve bir haber için Hurşit Tolon hakkında bilgi istemesi.
SİBEL GÜLER (ÖZGÜR GÜNDEM):
Özgür Gündem gazetesi eski editörü Sibel Güler, 1977'de Dersim'de doğdu. Aslen elektrik mühendisi olan Güler, 24 Aralık 2011'de tutuklandı. Bakırköy L Tipi Kadın Cezaevi'nde tutuklu. KCK gazeteciler iddianamesinde Güler'e yönelik "örgüt üyeliği" suçlaması, yurtdışı seyahatleri ile gizli tanık ve itirafçı ifadelerine dayandırılıyor. Güler'in örgüt tarafından 6-14 Mayıs 2003 tarihleri arasında gerçekleştirilen bir konferansa katıldığını iddia ediyor. Ancak yine iddianameye göre, Güler, 29 Nisan 2003'te yurtdışına çıkmış, 5 Mayıs'ta dönmüş. Güler'in "ANF ve DİHA'da yayımlanmış birçok haberinin bulunması" da iddianamede "suç delili" olarak sayılıyor.
YÜKSEL GENÇ (ÖZGÜR GÜNDEM):
Özgür Gündem yazarı Yüksel Genç, 1973'de Kırıkhan'da doğdu. 24 Aralık 2011'de tutuklanan Genç, Bakırköy L Tipi Kadın Cezaevi'nde tutuklu. KCK gazeteciler iddianamesinde, Genç'in, bir başka Özgür Gündem yazarından "barış mitingi" konulu bir yazı talep etmesi, "polis aleyhinde bir yazı istendiği" gerekçesiyle "suç delili" olarak gösteriliyor. Genç'in Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) düzenlediği uluslararası bir konferansta aldığı notlar, iddianamede "örgütsel içerikli ve basın organlarında Türkiye kamuoyunu manipüle etmek amacıyla tutulmuş notlar" olarak nitelendiriliyor.Genç, Özgür Gündem gazetesine yazdığı yazıda şöyle diyor: "Savcı, bizim gazeteci olma ihtimalimizi değil de 'terörist' olma ihtimalimizi sevmiş! Bu iddianame ile bizlere adeta iktidarla yandaş-candaş olmamanın bedeli ödettirilmek istenmektedir. Bunun için düne kadar suç olmayan bugün suç olarak lanse edilmektedir. Gazetecilik mesleğinde suç, iktidarların hoşlanmadığı konuları haber konusu yapmakla oluşmaz, aksine haber alma ve bilgi edinme hakkına müdahale edildiğinde oluşur. Sansür en affedilmez mesleki suçtur!" (NV)