Demokratik Toplum Partisi (DTP) Grup Başkanvekilleri Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, yazılı bir açıklamayla, hükümeti "demokrasi açılımı" adını verdiği Kürt sorununu çözme girişimlerine "daha ciddi, daha sorumlu ve daha cesur sahip çıkmaya" çağırdı.
Demirtaş ve Kışanak, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) açıklamalarını kast ederek "çatışmacı, kışkırtıcı yaklaşımlar karşısında geri adım atan ve demokratikleşme söylemini bir kenara bırakıp terör söylemine sarılan bir anlayış daha işin başında tökezlerse halkın umutlarının kırılması an meselesi olur" diye hükümeti uyardı.
DTP'nin açıklamasından bazı bölümler şöyle.
Halkı boş yere umutlandırmayın, kaybedersiniz: Bu çerçevede Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) hükümetine bir kez daha hatırlatıyoruz, demokrasi mücadelesi ilkesel ve vicdani bir duruşu ve bedel ödemeyi göze almayı gerektirir, eğer bu cesareti ortaya koymaktan kaçacaksanız halkı boş yere umutlandırmaktan vazgeçin, aksi takdirde en çok kaybeden siz olursunuz.
MGK ve Genelkurmay açıklaması resmi söylem: Son Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinden ve Genelkurmayın açıklamasından da anlaşılacağı üzere AKP'nin açılım dediği şey aslında bilinen resmi söylemin allanıp pullanmasından ibaret kalmaya adaydır.
AKP, CHP ve MHP'ye çanak tutuyor: Kürt halkının dilinin, kültürünün, demokratik haklarının CHP ve MHP tarafından bölücü talepler olarak değerlendirilmesi karşısında AKP hükümeti bu taleplerin bölücü olmadığını, tam tersine 80 yıldır inkar edilen Kürtlerin demokratik hakları olduğunu savunmak yerine, ürkek ve korkak bir yaklaşımla "zaten biz de sizin gibi düşünüyoruz" diyerek muhalefetin haksız tutumuna ortak oluyor ve çanak tutuyor.
Öcalan'ın yol haritasının engellenmesi zora sokuyor: Abdullah Öcalan'ın Kürt sorunun kalıcı ve barışçıl çözümü konusundaki etkisi ve katkısı biliniyor olmasına rağmen hem kendisinin tecrit koşullarında hiçbir değişiklik yapılmamış olması, hem de kendisinin açıklayacağı yol haritasının engellenmesi, süreci başlı başına zora sokan gelişmeler.
Öcalan'a ölüm cezası tartışması seviyesiz ve çirkin: Öcalan'ın idam cezasının infaz edilmemiş olması üzerinden AKP ve MHP'nin yürüttüğü tartışma, seviyesiz ve çirkin bir boyuta ulaştı. Şu çok açık bilinmelidir ki Öcalan'ın idam edilmesini engelleyen ne MHP, ne DSP, ne de ABD; arkasındaki halk desteği. İdam sehpaları ve yağlı urganlardan medet uman zihniyet, AKP'de de olsa MHP'de de olsa birbirinin aynı ve aynı çıkarlara hizmet ediyor. Bu dil barış dili değil, tam tersine incitici, provakatif bir çatışma dilidir. Bu ülkede çatışmayı ve savaşı 30 yıldır sürdüren dilden hiçbir farkı yok.
Ölüm cezasının siyasi mazleme olması facia: Açılımdan söz eden bir hükümetin kalkıp da idam cezasının kaldırılmasını eleştirmesi ve bunu bir politik malzeme olarak kullanması tam anlamıyla siyasi faciadır. Batı demokrasilerinde hatta birçok üçüncü dünya ülkesinde bile Türkiye'den çok önce kaldırılmış olan idam cezasının Türkiye'de de kaldırılmış olması siyasi bir suçlama mevzusu olmamalı. Demokratik bir gelişmeye karşı böylesi bir yaklaşım içinde olan hükümetin, şimdi demokratik adımlarla neyi kastettiği haklı olarak sorgulanır.
Operasoynlar sürüyor: Askeri operasyonları durdurarak kalıcı barış sürecine destek sunması beklenen hükümetin, tam aksine bir yandan operasyonları sürdürüp diğer yandan Kürt halkının değerlerine dil uzatarak Kürtlerin sorununu çözmeye çalışması trajik bir yaklaşım.
72 milyonun içinde Kürtler de var: DTP'yi ve Kürtleri sorumlu bir dil ve üslup kullanmaya davet eden ve karşılıklı hassasiyetlerden söz eden kesimlerin de bu seviyesiz yaklaşımlar karşısındaki suskunluğunu anlamak mümkün değil. Şüphesiz, 72 milyon yurttaşın hassasiyetinden söz ederken bu 72 milyonun içinde Kürtlerin de olduğu unutulmamalı. (TK)