Şişli Belediyesi’nin desteğiyle TÜSES’in dün (29 Ekim 2022) düzenlediği “Erdal İnönü Anma Konferansı: Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Kutuplaşmayı Nasıl Aşacağız” konferansı ikinci ve üçüncü oturumunu Grand Cevahir Otel’de düzenlendi.
Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin ve TÜSES Vakfı Başkanı Celal Korkut Yıldırım’ın konuşmalarıyla başlayan İkinci oturumda Prof Dr. Ayşe Betül Çelik, Tarık Çelenk, Dr. Vahap Coşkun Yüzleşmenin Farklı Yüzleri başlığıyla sunumlarını yaptı.
Konferansın son oturumunda ise altı partiden (CHP, Gelecek Partisi, Deva Partisi, Saadet Partisi, HDP, DP) altı siyasetçi kutuplaşmadan çıkış yollarına dair analizlerini ve çözüm önerilerini sundular.
Konferansa AKP, MHP ve İYİP’in yapılan davete olumlu yanıt vermedikleri de belirtildi
“Toplumsal travmaların aşılmasını sağlayan toplumsal dönüşümdür”
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik yüzleşmeye, hafızaya dair şöyle dedi:
“Dönüşüme ihtiyacımız var. Herkes kendi hatasının görülmesini istemiyor. Başkasının ötekinin hatası görülsün istiyor. Çatışma çözümüne dair yapacağımız müdahaleler çok önemli. Barış sürecinde e çatışma çözümünde de yapılacak müdahaleler çok iyi tasarlanmalı. Bu müdahaleler hangi ihtiyaçlara cevap verecek bunların yanıtlanması gerek. Bizimki gibi bir toplumda bir yaraya dokunan birinin diğer yaralara dair ne söylediği de önemli. Bu süreçleri konuşarak yapmamız gerekiyor.
“Bu süreçlerin yeniden yaşanmamasını sağlamak hem icraat hem söylemsel açıdan güven oluşturmaya bağlı. Korkunun yürüttüğü eşitsizlik politikaları destekleniyor.
"Belediyelere kayyum atanmasını istemeyen halkın Diyarbakır, Van gibi şehirler söz konusu olduğunda duruma karşı tavrı, tepkisi değişiyor. Toplumsal travmaların aşılmasını sağlayan toplumsal dönüşümdür.
“Yasın yaşanması ve hikayelerin aktarılması gerekiyor”
“Medya tarafından ekranlarda canavarlaştırılan kişilerin insanileştirilmesi gerek. Barış süreci için yasın yaşanması ve hikayelerin aktarılması gerekiyor. Hafıza Merkezi, Hrant Dink Vakfı bu alanda çalışıyor. Ama yüzleşme sürecinde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey de ifade özgürlüğü.
“Yüzleşme meselesine bütünsel yaklaşmamız gerekiyor. Örneğin Kanada ve Avustralya örneklerinde yerel halklardan özür dilendiğini gördük, bunlar önemli ve dikkat çekici adımlar. Tabii ki de özrün samimi olması ve parlamentolarda bu hesaplaşmaların yapılması oldukça gerekli.”
“Herkes kendini buralı hissediyor ama güvende hissetmiyor”
"Yazar Tarık Çelenk şöyle dedi:
“Birbirimize duyduğumuz bu nefretin iki nedeni var. Aşağılama duymaları kişinin nefret duygusunu doğuruyor. Buna ek olarak da sahip olduğu şeyi kaybetme korkusu.
“Bu nefretin kökenini anlamaya çalışmak önemli. Başata yapılan yanlışların nasıl düzeltebileceğini düşünmeliyiz. Aslında biz tarihin yanlışlığına hapsolmuşuz.
"Tarihsel geçişkenliği referans vermek gerektiği gibi ortak bir gelecek kurabilmek için kayıplardan da arınmak gerek. Kimliklerle bu kadar uğraşmamızın bir nedeni de dağılan imparatorluğun ardından bu kimliklerin ortaya çıkmasıyla açıklanabilir.
“Herkes kendini buralı hissediyor ama güvende hissetmiyor. Dolayısıyla bizi güvende hissettirecek onarıcı liderliğe ihtiyacımız var.”
“Kimle yüzleşme talep etmeliyiz?”
Akademisyen Dr. Vahap Coşkun şunları söyledi:
“Kutuplaşmadan kim sorunlu dediğimizde dönüp kendimize bakmalıyız. Kürt meselesinde yüzleşme nasıl olabilir dediğimizde kendimize şunu sorabiliriz: ‘Benim kullanıp da Kürt’ün kullanmadığı hak var mıdır? Sormamız gereken ikincil bir soru ise kimle yüzleşme talep etmeliyiz.
“Örneğin Diyarbekir geçmişinde Müslümanlar, Protestanlar, Süryanilerin, Ermenilerin ve Yahudilerin yaşadığı bir kentti. Artık böyle bir Diyarbakır yok. Diyarbekir’deki kapsayıcılık yok. Benzer travmalardan bütün şehirler geçti.
“99 yılda nasıl yönetildik? 99 yıllık rejimin 43 yılı sıkıyönetimle geçmiş. Darbe dönemi hukuku sadece darbe dönemiyle sınırlı kalmamış. Sert bir tarih var arkamızda. Ve görüyoruz ki bütün toplumsal kesimler dayaktan geçmiş. Geçmiş geçen bir şey değildir. O anda olan şey sadece o anda yaşamı karartmakla kalmaz. Etkisi sürer.
“Bu durumda yapılması gerekenlerin başında medyanın kendisiyle hesaplaşması gerekir. Geçmiş hataların yapılmaması içi devletle de hesaplaşılması gerekir. Cumhuriyetin kurucu kodları ve yapılarıyla da hesaplaşılmalı. Tarihsel dönemi ciddi bir biçimde tartışmaya açmalıyız.
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme söylemini de bu açıdan önemli buluyoruz. Ama bu helalleşme söyleminde 2 handikap var. Helalleşme şu anda slogandan ibaret. Siyasi bir programı içermiyor. Kimlerle nasıl helalleşilecek belli değil. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun parti tabanında da bu helalleşme politikaları ciddi tartışmalar yaratıyor. Kendi tabanını da öncelikle buna ikna etmesi gerekiyor.”
Son oturumdan detaylar
Konferansın üçüncü oturumunda ise Siyasetçiler Kutuplaşmacı Siyasetten Çıkış Yollarını Anlatıyor başlığı altında çözüme dair önerilerini ve tespitlerini sundular.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yüksel Taşkın, şöyle dedi:
“Kendi halkını aptal yerine koyan bir iktidar var. Kürt-Türk diyerek ya da seküler-dindar diyerek kutuplaştırıyor. Kutuplaştırırsam seçim kazanabilirim diye düşünüyor.
"Oysa bu insanlar seçim sonrasında da bir arda yaşayacaklar. Tolumun sinir uçları ile oynanıyor. Ben bize emanetsiniz vb. söylemleri de doğru bulmuyorum. Hoş görmek değil eş görmek denk görmek gerek.”
“Cumhuriyetin ilk yüz yılında dayak yemekte eşitlendik”
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen şunları belirtti:
“Siyasette devleti ele geçirmek ana hedef oldu. Hatta devletin gücünü arkasın aldı vb. şekilde de ifade edilir. Genel başkanımız Babacan’ın da dediği devlet tarihimiz nöbetleşe bir zorbalık tarihine döndü. Devletin sopasını yemeyen kalmadı. Devlet sopasını ele geçirip düşman bellediği rakibini dövmeyen kalmadı. Cumhuriyetin ilk yüz yılında dayak yemekte eşitlendik. Bu sebeple devletin sopasını ele geçirilebilir bir şey olmaktan çıkarmalıyız. Altılı Masa devlet gücünü sınırlayan bir anayasa yapabilir.”
“Müzakereci ve katılımcı demokrasiyi inşa etmeliyiz”
HDP Grup Başkan Vekili Saruhan Oluç şunları söyledi:
“Cumhuriyetin ilk yüz yılda çok da demokratik olmadığını gördük. Demokrasi hiçbir zaman kurumsallaşamadı. Kutuplaşmanın zeminini oluşturan nedir diye sorduğumuzda öne çıkan mesele yüzleşmedir. Cumhuriyet rejiminin en büyük hatası farklı kültürlere, farklı dillere sahip olduğunu görmezden gelmek oldu.
"Bu dilleri ve kültürleri tek tipleştirmeye çalıştı. 99 yılda çıkan sonuç ise bu amacında başarısız olduğuydu. İkinci yüzyılda müzakereci ve katılımcı demokrasiyi inşa etmeliyiz. Denge denetleme mekanizmaları ve kuvvetler ayrılığını sağlamalıyız. Bir anlayış devrimine ihtiyaç var. Dillerini, kültürlerin ve inançların bir gerilim değil bir zenginlik konusu olduğu belirtilmeli ve anayasada da yer almalı.”
Gelecek Partisi Genel Başkan Baş Danışmanı Dr. Hakan Tartan şöyle dedi:
“Kutuplaşma bizim temel sorunumuz. Toplumsal hayatımızın her alanını etkiliyor. Tepedekilerin tavrı halka da yansıyor. Sağduyulu ve hoşgörülü çabalarımız sayesinde kutuplaşmadan kurtulacağımızı düşünüyorum. Uzlaştırıcı ve ortak dili geliştirmemiz gerek. Altılı Masa’nın bu yöndeki çabasını çok değerli buluyorum.”
“İnsanlar dar çevreler içinde sıkışıyor”
Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Faik Tunay:
“Kutuplaşma azalmanın yerine git gide artıyor. Seçmenin siyasi görüşü uyarınca izlediği kanallar var. CHP’li belli kanalları izliyor, AKP’li belli kanalları izliyor.
"Bunun da ötesinde siyasi partilerin içinde de farklı olanı bastırma ve dışlama eğilimi var. Öncesinde okumak ve araştırmak yok. Ayrıca hemşehrilik dediğimiz bir kültürde var. İnsanlar dar çevreler içinde sıkışıyor. Böyle olunca da kutuplaşmayı aşamıyoruz.”
Bülent Kaya Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı da şöyle dedi:
“Farlılıklarımızla bu kutuplaşma ortamını aşmak istiyoruz. Empati ve hemhal kavramları oldukça önemli. Karşımızdakine derdimizi anlatırken onda oluşan kaygıları da görüp o kaygıları gidermeliyiz. Ancak böyle daha güvenilir daha emin bir toplum inşa edebiliriz.”
Konferansta üçüncü oturumun ardından soru-cevapla sona erdi.
(ED/EMK)