Manşet fotoğraf: Anadolu Ajansı, Arzu Yılmaz'ın Fotoğrafı: İdris Okuduci
TSK’nin 9 Ekim’de kuzey Suriye’ye başlattığı askeri operasyonun ardından 17 Ekim'de ABD ile Türkiye arasında 120 saatlik ateşkes ilan edildi. İki ülke heyetlerinin Ankara'daki toplantısından sonra yapılan ortak açıklamada 13 maddelik bir mutabakatın sağlandığı belirtildi.
Siyaset Bilimci Dr. Arzu Yılmaz, ABD ile Türkiye arasındaki 13 maddelik mutabakatı, Suriye’deki aktörlerin bundan sonraki pozisyonlarını ve Barış Pınarı Harekatı’nın geldiği noktada Türkiye için başarı sayılıp sayılamayacağını bianet’e değerlendirdi.
"Trump, plansız bir geri çekilmenin içine girdi"
Yılmaz, ABD’nin son on yıldır Ortadoğu’da radikal bir politika değişikliğine gittiğini belirtti ve ekledi:
"ABD yönetimde Obama'dan bugüne, daha doğrusu Suriye savaşı başladığı günden bu yana ciddi çelişkilerin ve tutarsızlıkların yaşandığı bir süreci deneyimledik. Aslında ABD sadece Suriye konusunda değil genel olarak Ortadoğu'da radikal bir politika değişikliğine gitti. Ortadoğu'ya askeri, siyasi ve ekonomik olarak daha fazla yatırım yapmak istemediğini çoktan açık etmişti. ABD'nin bu tutarsız politikaları hem müttefikleri hem de hısımları açısından ön görülebilir bir durum değildi.
"Obama döneminde ABD için geri çekilme: İran’ın nükleer anlaşmayla birlikte yeniden dünya siyasetine entegre edildiği ve Ortadoğu’da İran, İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan gibi farklı aktörler arasında bir dengenin kurulduğu ve ABD'nin çıkarlarının bu denge üzerine formüle edildiği bir plana dayalıydı. Trump ise; Amerika’nın Ortadoğu’dan çıkma politikasını devam ettirmekle birlikte plansız bir geri çekilmenin içine girdi.
"Geri çekilme sürpriz değildi"
“Aslında bugünkü geri çekilme sürpriz değildi. Trump’ı iç politikada zora sokan plansız geri çekilme oldu, kimse Ortadoğu’da kalınmasında ısrarcı değildi. Geri çekilmenin nasıl olacağına dair ABD'nin kendi içinde de derin ve sert tartışmaların olduğunu gözden kaçırmamak lazım.
“Türkiye, geçtiğimiz yıl aralık ayında başlayan bu plansız geri çekilme tartışmalarından doğan fırsatı elinden geldiğince kendi lehine kullanmaya çalışıyor. Fakat ABD içinde (çoğunluğu askeri bürokrasi) planlı geri çekilmeden yana olan bir kesim Trump’ın plansız geri çekilmesine engel oldu. Rejimin kontrolü tamamen eline geçirmesine engel olmak, Rusya’yı dengelemek ve İran’ı çevrelemek hedefleri çerçevesinde Kürtleri desteklemeye devam ettiler. Fakat daha da önemlisi son on yıldır Türkiye ve Amerika ilişkilerinde güven bunalımı yaşanıyor. Aslında her iki aktör de kesinlikle birbirine güvenmiyor.
“Türkiye Ortadoğu’da genişlemeyi hedefliyor”
“Türkiye, Obama döneminde de Trump döneminde de ABD ile Suriye politikasında anlaşamadı. Çünkü Türkiye, ABD'nin geri çekilmesiyle beraber Ortadoğu’da kendisine, hem askeri hem siyasi olarak operasyonel bir güç olma hedefi koydu. Fakat Türkiye, ne ABD ile beraber ne de ABD'ye rağmen daha fazla rol oynama kapasitesine bir türlü ulaştı. Bütün bu tabloda Türkiye’nin Ortadoğu’da genişlemek gibi bir nihai hedefi olduğu kesinlikle gözden kaçırılmamalı. Bunun Kürt meselesiyle bağını da ‘eğer genişlemezsem küçüleceğim, parçalanacağım’ mantığı üzerinden kuruyor. Çünkü Kürtlerin artık ulus devlet içinde kontrol edilebildiği dönem çok geride kaldı.
“ABD’nin Suriye’de Kürtleri desteklemesi aynı zamanda Türkiye’nin Ortadoğu’da genişleme arzusuna karşı da bir direnç oluşturma anlamı taşıyor. Ağustos ayında Türkiye’nin ısrarları ve Trump’ın Pentagon ile mücadelesi sonucunda ortak harekat merkeziyle aradaki ilişki yeni bir çerçeveye kavuşturuldu. Fakat güven bunalımından ve Türkiye’nin genişleme hırsının önünün alınamayacağı düşünülerek, güvenli alanın Kürtlerle anlaşarak kotarılması planlandı.
“Suriye operasyonu NATO şemsiyesi altına girdi”
“Geldiğimiz aşamada ortaya çıkan tablo bize; Amerika ile Türkiye arasında uzun süredir devam eden krizde her iki tarafın da iplerin kopmasını göze alamadığını gösteriyor. 13 maddelik mutabakatın 2. Maddesi bence çok önemli, doğrudan NATO’nun 5. Maddesi; ‘bir NATO üyesinin başına gelebilecek herhangi bir tehdit diğer müttefikleri de bağlar’ Buna atıf yapılması çok önemli, bu aslında Türkiye’nin Suriye işgalini NATO şemsiyesi altına alan bir taahhüt içeriyor. Bu bir yerde Türkiye ABD ilişkilerine bir krize dur demenin ötesinde NATO ölçeğinde bir angajmana da işaret ediyor.
“Yeni bir savaşın taşları döşendi”
"Üç hafta önce Ankara’da Suriye’de savaşın bittiği ve siyasi çözüme gidildiği konuşuluyordu. Ama şu an Suriye’de savaş yeniden başladı. Bu aslında Amerika’nın Ortadoğu politikasındaki tutarsızlığının tipik bir örneği. ABD Ortadoğu’da istikrarı sağlamak için askeri, ekonomik ve siyasi yatırım yapmama kararı aldığı için var olan düzensizlikle kontrolü sağlamaya çalışıyor. Bunu Güney Kürdistan'da da yapmıştı, Suriye’de de yapıyor. Suriye siyasi bir çözüme giderken, Türkiye eliyle yeni bir istikrarsızlığın ve yeni bir savaşın taşları döşenmiş oldu.
"Türkiye, Irak- Suriye sınırına ortak olduğunu açık etti"
“Esad’ın bütün kontrolü eline geçirmeye doğru giderken, yapılan anlaşmayla hem Türkiye’nin işgali NATO güvencesine kavuşturuldu. Aynı zamanda rejimin Suriye’nin tümünü kontrol etmesinin önüne geçildi. Diğer taraftan artık sahanın Rusya’nın inisiyatifine geçtiği düşünülürken; bu ateşkesle Rusya’nın kontrolü de dengelendi. Mevzunun bir de İran ayağı var. Deyrizor bölgesi ve Ebu Kemal Sınır Kapısı İran’ın Tahran-Beyrut hattında gözden çıkaramayacağı en önemli stratejik noktalardan bir tanesi.
“Türkiye bu operasyonla Irak- Suriye sınırına ortak olduğunu da açık etti. Erdoğan, ‘hele bir girelim de arkasına bakarız' demişti. Bunun arkası şudur; Türkiye; Ovaköy, Semelka, Rabia diye tarif edilen Suriye-Irak sınır bölgesini kendi sınırının devamında kontrol etmeyi hedefliyor. Bu da bize Türkiye ile İran’ın bir rekabete gireceği fotoğrafını veriyor. İkincisi ise; Türkiye Efrin operasyonuyla Efrin ile Kobane kantonu arasına girdi. Şimdi bu operasyonla Kobanê-Cizîre kantonları arasına girdi. Bundan sonraki hedefinin sadece İran değil, Rojava ve Güney Kürt yönetimi arasına da girmek olduğunu açık etti. Güney Kürdistan siyasetçileri bu nedenle hareket geçti.
“Rusya, Suriye’de çok önemli kazanımlar elde etti”
“Bundan sonra aktörlerin rasyonel davranacaklarını varsayarak, Rusya, Türkiye’nin geri çekilmesini zorlamayacaktır. Çünkü hem rejim hem Rusya, Suriye politikasında çok önemli kazanımlar elde etti. Rusya bu kazanımları Cenevre’de konsolide etmek isteyecektir. Rusya, Türkiye’yi Rasulayn (Serêkaniye) ve Tel Abyad (Girê Spî) arasında değil, İdlib’de sıkıştıracaktır.
“Türkiye çerçevenin dışına çıkamadı”
“Barış Pınarı Harekâtı adı verilen operasyonun çerçevesi Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı (EUCOM) ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) bir ay önce yaptıkları toplantıda söyledikleri Tel Abyad ile Rasulayn arasında kaldı. Harekâtın çerçevesi zaten bu sınırda belirlenmişti ve Türkiye bunun dışına çıkamadı. Yani Türkiye’nin propagandasını yaptığı gibi bir askeri operasyon yok ortada.
"Pirus Zaferi'ne dönüşebilir "
“Anlaşmanın asıl aktörü Trump olduğu için bu anlaşmadan geri dönülebilir. İkinci olarak; istikrar değil istikrarsızlık hedef alındığı için sürmeyebilir. Bugüne kadar Türkiye, Kürtlerin Türkiye'nin varlığına tehdit oluşturduğunu öne sürerek bütün politikalarına meşruiyet kazandırmaya çalışmıştı. Ama bütün dünya Kürtlerin Türkiye’nin bekasını tehdit etmediğinin farkında, aksine Türkiye, Kürtler için tehdit haline geldi.
Türkiye’nin şu an zafer olarak yansıttığı bu anlaşmanın Pirus Zaferi’ne dönüşme ihtimali yüksek. Türkiye, ABD’yi işgaline garantör durumuna getirdi, Kobane ve Cizire Kantonlarının arasını açtı. Bunlar kısa vadede başarı gibi görülebilir ama uzun vadede Türkiye kendi geleceğine ihanet etti. Orta ve uzun vadede ise yeni çatışmaların önünü açtı.
Arzu Yılmaz hakkında
Hamburg Üniversitesi'nde misafir akademisyen olarak görev yapıyor. Duhok Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü'nde öğretim üyesi ve Kürdistan Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölüm başkanı olarak görev yaptı. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden 1993 yılında mezun oldu. On yıl çeşitli televizyon kanallarında muhabir ve yapımcı olarak çalıştı. 2003 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Kadın Çalışmaları Bölümleri'nde yüksek lisans yaptı. 2015 yılında uluslararası ilişkiler üzerine doktorasını tamamladı. Yılmaz'ın 2016 yılında yayımlanan Atruş'tan Maxmur'a: Kürt Mülteciler ve Kimliğin Yeniden İnşası başlıklı kitabı bulunuyor. Ortadoğu politikaları, Kürt meselesi ve toplumsal cinsiyet çalışmaları akademik çalışma alanları arasında. (RT)