Denis Oswald, dopingin tanımının değiştiğini belirterek dopingle mücadele konusunda yeni tanımdan yola çıkmanın önemini belirtti:
"Geçmişte dopingin tanımında doping fiili tanımının konabilmesi için mutlak surette kasıt unsuru aranıyordu. Bugünse sporcunun vücudunda doping unsuru teşkil eden bir maddeye rastlandığı takdirde kasıt unsuruna bakılmaksızın sporcunun sorumlu olduğu kabul ediliyor. Hatta bazen sporcular suçsuz yere mahkum oluyorlar."
Dopingle mücadelede karşılaşılan sorunları sıralayan Denis Oswald, sporcuların zorlu bir mücadele içinde olduklarını ve yüksek performans sağlayabilmek için vücutlarına ciddi oranda yükleme yaptıklarını söyledi.
Oswald doping olarak nitelendirilen maddelerin belirlenmesi noktasında yaşanan sıkıntıyı şöyle anlattı:
"EPO, kandaki alyuvar sayısını artıran bir madde. Sporcular bu maddeyi sağlayabilmek için yüksek rakımda idman yapıyorlar. Hatta bazen deniz seviyesinde oluşturulan yapay kabinlerde yüksek rakım ortamı oluşturuluyor. Yarışmalardan aylar önce sporculardan alınan kan bekletiliyor ve yarışmanın hemen öncesinde yeniden vücutlarına zerk ediliyor. Tüm bu yöntemler doping olarak nitelendirilmiyor. Dolayısıyla doping kullanan sporcular da bu yöntemleri işaret ederek 'Bu yapılanlar doping değilse bizim de onlarla eşit koşullarda yarışmamız için ilaçlara başvurmamız doping sayılmamalı' diyorlar. Ayrıca vücut tarafından üretilen bazı maddeleri, bazı sporcular dışarıdan takviyelerle de destekliyorlar ve testlerde söz konusu maddenin vücut tarafından mı üretildiğini yoksa doping yoluyla mı temin edildiğini anlamak çok zor oluyor."
Oswald, cezai yaptırımlar noktasında yaşanan sıkıntılara da dikkat çekerek Dünya Anti Doping Ajansı tarafından uygulanan cezaların sabit bir yapıya sahip olduğunu, atletlerin kişisel durumlarını ve özel koşulları göz önünde bulundurmadığını dile getirdi.
Oswald, bu yapı nedeniyle farklı değerlendirmeler yapmanın mümkün olmadığını ve daha esnek bir yaptırım sisteminin oluşturulması gerektiğini söyledi. Oswald, ayrıca doping yöntemlerinde yaşanan gelişimin altını çizerek "Doping yöntemleri geçmişte tedavi için kullanılan ilaçlara, bilinen kaynaklara başvuruyordu. Bugünse özellikle genetik dopingin gelişmesiyle doping üretim sektörü kendine özgü ilaçlarını yaratıyor" dedi.
Denis Oswald, diğer taraftan doping kontrol yöntemlerinde ciddi bir ilerlemenin kaydedildiğini dile getirdi.
Oswald, 1968'de yüzde beş olan testlerde doping içeren maddeleri tespit etme oranının bugün yüzde 95 seviyesinde olduğunu söyledi ve geçmişte en iyi test yönteminin dahi ancak birkaç hafta önce alınmış doping maddesini tespit edebildiğini, fakat bugün üç-dört ay önce zerk edilmiş maddelerin bile testlerde saptandığını söyledi.
Oswald doping kontrol süreçlerinde esas olanın yarışma dışındaki testler olduğunu çünkü sporcuların yılın büyük bölümünü yarışma dışındaki dönemde geçirdiğini ifade etti.
Oswald, yarışma dışındaki dönemde sporcuların yerlerini bağlı bulundukları federasyonlara ve Dünya Anti Doping Ajansı'na bildirmek zorunda olduklarını, bu sürecin gerek sporcular gerek sporcuları izini süren kurumlar için son derece zahmetli olduğunu belirtti. (HY/EÖ)