Cezaevlerindeki hasta tutsakların durumuna dikkat çekmek amacıyla Diyarbakır'da bir basın toplantısı düzenleyen sivil toplum kuruluşları, Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre son 10 yılda 913 tutsağın hastalıkları nedeniyle öldüğünü, halen dokuz kişinin cezaevinde ölüm sınırında olduğunu bildirdi.
Diyarbakır Tabip Odası (DTO), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) ve Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) tarafından DTO'nda yapılan basın açıklamasını okuyan DTO Başkanı Şemsettin Koç, hükümetin hasta tutuklular konusunda inisiyatif almamaya devam ettiğini söyledi.
"Ceza infaz kurumlarının gerek sağlık ekibi gerekse tıbbi donanımının yetersizliği, tutsak hastaların hastaneye sevklerinde prosedürlerden kaynaklanan sorunlar, hastanelere gidiş gelişlerin eziyete dönüşmesi, resmi sağlık kuruluşlarının mahkûm koğuşlarının olmaması, cezaevlerindeki hasta tutsakların zamanında teşhisi ve tedavilerinin yapılamamasından dolayı tutuklu hastalarda geri dönülemez bir sağlık sorununa yol açmakta."
"AİHS'ne göre hastaların cezaevinde tutulması işkence"
AİHM'in teşhis ve tedavisi geç başlatılan ve haklarında yasal mevzuatın uygulanmasında gecikilen mahkûmlar için, cezaların infazını cezaevinde devam edilmesi halinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 3. Maddesine göre bu durumun işkence sayıldığını ifade eden Koç, şöyle devam etti:
"Ayrıca, Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi'nin yayınladığı 'Önce Sağlık' ilkesi gereği, cezaevi koşullarında iyi bir şekilde tedavi edilemeyecek ciddi bir hastalığı bulunanların, ağır bir sakatlığı olanların, ciddi mental hastalığı olanların ve kısa süreli ölümcül durumda olanların cezaevi koşullarında kalmaması gerektiğini ifade etmektedir.
Ülkemizdeki mevzuatlarda, hasta tutsaklar için hapis cezasının infazı, hastalık, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır denilmekte."
"Adli Tıp güvenirliğini yitirdi"
Bilirkişilik müessesinin tarafsız ve bilimsel hareket etmesi gerektiğini söyleyen Koç, "Adli Tıp Kurumu'nun Hüseyin Üzmez için taraflı davranarak serbest bırakılmasını sağlarken, ölüm döşeğinde iken özgürlüklerini bekleyen Güler Zere, Ali Çekin, İsmet Ablak ve daha nice tutsaklar hakkında ise verdiği insani ve vicdani olmayan kararları dolayısıyla güvenilirliliğini ve tarafsızlığını sorgular konuma getirmiştir."
"Dokuz tutuklu serbest bırakılmalı"
Koç, Midyat Cezaevi'nde tutuklu epilepsi hastası Şehmus Yalçın'ın sara nöbeti sırasında yere düşerek beyin kanaması sonucu öldüğü iddiasının araştırılması gerektiğini belirtti.
Açıklamada, ölüm snırındaki dokuz hasta tutuklunun derhal serbest bırakılması gerektiği aksi taktirde, bu süreci yerine getirmeyen kurumların insanlık suçu işleyeceklerini söyledi.
Cezaevinden acil serbest bırakılması istenen dokuz kişinin isimleri şöyle: Mehmet Aras, Hasan Alkış, M. Emin Akdağ, Hüseyin Aslan, Avni Uçar, A. Samet Çelik, Halil Güneş, Lokman Akbaba, Hediye Aksoy.
Antalya Cezaevi'nde ileri evre mide ve yumurtalık kanseri nedeniyle yaşamını yitiren Gülay Çetin'in mektubunu okumak için tıklayınız. (NV/ŞA)