Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına dair, partinin genele merkezinde basın toplantısı düzenledi.
MYK toplantısına dair başlıkları aktaran Doğan, konuşmasına Kürtçe başladı ve Kürtçeye yönelik baskılara değindi.
Ankara-Bağdat arasındaki “mutabakata” dikkat çeken Doğan, “Ortadoğu’da daha çok askeri üsle sorunlar çözülemez. Türkiye’nin bugün en çok ihtiyaç duyduğu şey güçlü bir barış ve demokrasi hareketidir” dedi.
Doğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:
“Can Atalay, Hatay halkının iradesini temsil eden bir milletvekilidir. Anayasa da bunu böyle ifade eder. Bugün DEM Parti olarak Meclis başkanına açık bir çağrı yapmak istiyoruz; Meclis’in itibarıyla ilgili kendisi epey kaygılanmış ve bir açıklama yapmış.
Emine Şenyaşar’ın yani adalet arayışının sembolüne dönüşen bir kadının hikayesine dönüp bakıp, sorumluluk hissetmek yerine onun orada adalet arayışını sürdürmesini Meclis’in itibarını zedeleyen bir eylem olarak değerlendirmiş. Sayın Kurtulmuş’a biz de buradan DEM Parti olarak bir çağrı yapalım; hiç vakit kaybedilmeden Can Atalay’ın özlük hakları iade edilmeli ve AYM kararı uygulanmalıdır.
Can Atalay milletvekilidir ve yeri hapishane değil TBMM’dir. Onun, oy veren insanlarla buluşması gerekir. Yine Kobanê Davası tutsakları, Gezi Davası tutsakları da bu yaklaşımla değerlendirilmeli ve özgürce siyaset yapmaları için Meclis’in görevini ve sorumluluğunu yerine getirmesi gerekir.
"Tahliyeye saatler kala infazlar yakılıyor"
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları, 30 yıl hapiste tutulan insanların tahliyelerine saatler kala infazları yakılıyor. Türkiye kamuoyu infaz yakma meselesini yeni bir deyim olarak kazanmış oldu. Ne yapıyor İdare ve Gözlem Kurulları, dün İlhan Sami Çomak’ta olduğu gibi 30 yıl hapis yatmış ve artık tahliye olması gereken bir tutsak ile ilgili bir keyfi karar veriyor. Bu bir mahkeme değil dolayısıyla böyle bir karar veremez. Bu kurullar mahkemelerin yerine geçmiş durumda. Yönetmelik, kanunun uygulama alanını da ortadan kaldıramaz. Temel hak ve özgürlükler de kanunlarla düzenlenir. Özgür olmanız gereken yerde mahkeme kararı olmadan hapiste tutuluyorsunuz.
"Türkiye'nin askeri üsse ihtiyacı yok"
Ankara ve Bağdat arasında imzalanan anlaşma neye karşılık ne için bağlanmış bir anlaşmadır. İki ülkenin savunma bakanları Ankara’da yapılan görüşmelerin ardından asli güvenlik işbirliği ve terörle mücadeleye dair mutabakat zaptını imzaladı. Türkiye'nin daha çok askeri üsse ihtiyacı yok. Ortadoğu’da da daha çok askeri üsle sorunlar çözülemez. Asıl ihtiyaç barış ve dostluk köprüleri kurmaktır.
"Savaş ekonomisinden vazgeçin"
Asıl ihtiyaç konuşarak meseleleri çözmektir. Askeri ya da sınır ötesi operasyonlara ilişkin iştahı kabartmak değil. O yüzden bir kez daha DEM Parit olarak diyoruz ki, Türkiye askeri üs kurarak güç tahkim edemez. Ankara-Bağdat anlaşmasının da kalbinde yatan şey ayan beyan ortada. Bir sürü açıdan ele aldığımızda; kalbinde yatan şeyin Kürt meselesi olduğunu ve bu anlaşmanın Kürtlerin kazanımlarına aynı zamanda ne yazık ki göz diktiğini ve Kürtleri de karşı karşıya getirmeye çalıştığını görmek gerek. Büyüyen Kürt meselesi küçülen Türkiye ekonomisine neden oluyor. O nedenle savaş ekonomisinde ısrardan vazgeçmek gerekir.
"Anayasa gerçekten yeni olmalı"
Bizim onlarca yıldır gündemimizde olan bir mesele ise yeni bir anayasa. Yeni Anayasa konusundaki tutumumuz tavrımız son derece net. En geniş demokrasi ittifakı ve katılımla yeni anayasa yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Ve anayasa gerçekten yeni olmalıdır. Bunun için en çok mücadele eden siyasi geleneğiz. Biz usulü ve esası bir arada değerlendiriyoruz. O yüzden en geniş demokrasi ittifakı ile en geniş katılımla bir anayasa yapılması gerekiyor.”
(RT)