Yavuz Baydar da kanaat bildiriyor
Cuma günü Milliyet gazetesinde, cumartesi de Radikalde yayınlanan DMG-YK'nin 'açıklamasının' içeriği gerçekten de dikkat çekici. Ragıp Duran (Tabii cumartesi günü de Tavsife Selen' in konuyla ilgili değinmelerini hatırlatmak gerek) Cuma günkü yazısında bu açıklamanın yeni ve önemli bir tartışma başlatması gerektiğini söyledikten sonra, metni cümle cümle inceleyip ele almış ve aslında 'tartışmaya gerek yok, her şey zaten ortada' dedirtecek çözümlemelerde bulunmuş, hatırlatmalar yapmış...
Dikkatimi çeken iki -bence önemli- şey oldu. Birincisi Milliyet ve Radikal'de yayınlanan açıklama arasındaki 'teknik' fark. İkincisi ise, Yavuz Baydar'in 13 Nisan tarihli Radikal İki'de yayınlanan "kanaat esirleri" başlıklı yazısı. Fatih Altaylı'nın, Powell'a sırtını dönen gazeteciler hakkında yazdıklarına ise değinmeye gerek duymuyorum...
Önce birincisinden başlayalım; Milliyet gazetesinde yayınlanan DMG-YK açıklamasının girişinde "... konuya ilişkin başvuruyu son toplantıda gündeme alan DMG-YK, bu eylemin meslek ahlakıyla bağdaşmadığını vurguladı" ('vurguladı' yüklemine özellikle dikkatlerinizi çekerim)...
Radikal gazetesine bakalım; DMG-YK'nin açıklaması şöyle veriliyor (Cumartesi günü) "Powell'ı protesto etmek için sırtını dönen bir grup gazetecinin arasında DMG'ye mensup gazetelerin de bulunduğu (...)" 'Teknik' dediğim fark şurada; Milliyet'teki açıklamada 'DMG'ye mensup gazetecilerin de bulunduğu' cümlesi geçmiyor. Sebep ne olabilir sizce... Onu bırakın, 'açıklamada' neden 'DMG'ye mensup gazetecilerin de bulunduğu' cümlesi geçiyor. DMG açık ki kendi çalışanlarına özellikle bir 'mesaj' vermek istemiş...
'Teknik' farklar bir yana, Ragıp Duran ve Tavsife Selen'in yazılarını da referans alarak, DMG'nin kastını bir örnek vererek anlamaya çalışalım.
Gazeteci Powell'a sırtını döndü
Hafta sonu üşenmeden evdeki tüm gazeteleri tek tek inceledim. Ve Radikal gazetesinin 3 Nisan tarihli ( yani Powell'in Başbakan'ı ziyaretinin ertesi günü) sayısına ulaştım. Gazetenin o günkü sayısının 4. sayfasında "Powell'a yakın takip" başlıklı haberin üstünde, Başbakanlık önünde 'eylem' yapan gazetecilerin fotoğrafı var. Fotoğrafın altında ise bir iki cümleyle ' başbakanlık muhabirleri, Powell'in başbakanlığı ziyareti sırasında sırtlarını dönerek...' şeklinde, en ufak bir 'taraflılık', duygusallık vs içermeyen bir açıklama...
Radikal muhabiri de 'eylemciler' arasında görünüyor.
Gazetenin 5. sayfasının tamamı da (Türker Alkan'ın yazısı dışında) Powell'ın ziyaretine ayrılmış. Sayfanın neredeyse yarısı da Powell'ın başbakanı ziyaretinden bahsediyor. 'Eylemci' gazetecilerin de, Powell-Gül ortak basın toplantısını da aynı foto-muhabir (Adem Altan) çekmiş... Haberi de Radikal'in Ankara bürosunda, muhtemelen 'eylemci' muhabir yazmış. Öte yandan Powell-Gül'ün ortak basın toplantısı haberinde de en ufak bir 'duygusal tepki' 'taraflılık' vb. yok.
Aslında DMG-YK'nın "sırtını habere dönen muhabir, bu tavrıyla kamunun çalıştığı gazetenin okurunun haber alma özgürlüğünü engellemiştir" iddiası tamamen asılsızdır. Çünkü muhabir hiç kimsenin haber alma özgürlüğünü engellememiş, sırtını habere değil, Irak halkının ölümünden birinci derece sorumlu olacak olan Powell'a dönmüştür.
Ayrıca; "Bir muhabirin elbette kişisel fikri olabilir ama bunu habere yansıtamaz" cümlesi de ayrı bir muamma... (Ama tabii DMG-YK'ye, muhabire kişisel fikrinin olması hakkını verdiği için teşekkür borcumuz olmalı.)
Ragıp Duran'ın da değindiği gibi, "kendi grubunun vb çıkarına göre ahlak ilkeleri belirleyen ve işlerine gelmediğinde bu ilkeleri değiştiren, çiğneyenler, ABD'nin Irak saldırısı için neredeyse nümayişçilik yapan gazetelere (gazetelerine), "Biz de girdik", "Hurraa" türü manşetler atan, açıkça bir saldırıyı savunurken, desteklerken, gazetecilik ahlakının kırıntılarını içermeyen 'haberler' yapan gazetelere karşı en ufak bir 'açıklama' yapmazken, 'teknik' olarak üç dört dakikayı geçmeyen bir protesto eylemi yapınca muhabirlere karşı 'açıklama' yapmaktan geri durmuyorlar... Dolayısıyla aslında DMG-YK'nın derdi ne gazetecilik ahlakı, ne kamunun çıkarı ne de muhabirin ahlaki sorumluluğu...
Şu hatırlatmayı da yapayım, Radikal'deki 'açıklamanın' başlığı "habere sırt çevrilmez", Milliyet'in başlığı ise, "Gazeteciler görev başında eylem yapamaz"...
Ragıp Duran'ın dediği gibi, "somut bir gerçek, gizleme yoluyla tahrif ediliyor" iken, aynı zamanda muhabire de 'asker' uygulaması yapılıyor. " Muhabir uyumaz, acıkmaz, üşümez..."
Öte yandan bu tartışmanın bir uzantısı sayılabilecek, Yavuz Baydar'ın Radikal İki'deki yazısına da değinmek gerek.
Baydar'ın gazetecilik ahlakına katkıları
Baydar yazısında, savaş yanlısı tutum sergileyen medyayı eleştirenleri 'eleştirip' (tırnak içine alıyorum çünkü aslında küçümsemeye çalışıyor) "Bilerek veya bilmeden herkesin ağzına geleni söylemeyi marifet saydığı bir tartışma ortamı yine geldi bizi buldu(...) bunun yarattığı toz duman ortamında çamurlar atılır, eski önyargılar havalandırmaya çıkarılır, ideolojik duruşlar yeniden çevrenin beğenisine açılır..." diyerek, medya eleştirilerini kendince yorumluyor...
Baydar'ın son cümlelerini aktarmak yerinde olur. Çünkü galiba Baydar'da kendini gazetecilik ahlakının ve mesleğinin ilke belirleyicisi olarak görüyor! Okuyalım; " ... a) 'gazeteci savaşa karşı olmalıdır' diye bir kural olamaz. Gazeteciyi gazeteci yapan, bu soyut tavrı değil, mesleğini doğru ifa etmesidir. b) Gazetecinin savaş karşıtı rozet vs. takması meslek ilkelerine aykırıdır. c) Haberci, hislerine yenilip de haber kaynağına karşı sırtını dönerek vb. eylem yaparsa mesleğine kötülük etmiş olur..."
Tekrar hatırlatayım, Baydar'ın yazısının başlığı 'kanaat esirleri'.
Acaba esir kim, kanaat kimin...(NK)