"Yaşananları acıları hissederek değerlendirmeli"
TTB Merkez Konseyi Heyeti, Diyarbakır'da, hekimlerle ve sağlık çalışanlarıyla yaptığı toplantıların yanı sıra, sağlık ocaklarını ziyaret eti, Sağlık Müdürü, Devlet Hastanesi Başhekimi, Valilik ve Büyükşehir Belediyesi ile görüşmeler yaptı.
Heyet, raporunda, "her türlü şiddet eylemine karşı çabaların, hemen, şimdi ortaklaştırılması" gerektiğine dikkat çekti ve 28 Mart-3 Nisan arasındaki olaylara dair şunları belirtti:
"Acıların paylaşılarak hafifletilmesi başta olmak üzere, tüm insani değerlerimizi bir kez daha hatırlamalıyız. Olaylar, yıllardır çözülemeyen sorunların da sonucu. Herkes tarafından nesnel olarak, yaşanan acıların hissedilerek değerlendirilmesi son derece önemli."
"Hekimler muayene için gözaltı yerlerin götürüldü, hukuki girişimde bulunacağız"
TTB, kentteki hekimlerin, kurallara aykırı olarak gözaltı yerlerine götürüldüğüne dikkat çekti.
"Meslektaşlarımızın ve bizlerin uyarılarına karşın ve adli tabiplik hizmetlerinin organizasyonundan sorumlu Sağlık Müdürlüğü'nün bilgisi dışında Cumhuriyet Savcısı'nın doğrudan Devlet Hastanesi Başhekimliği'ne 31 Mart 2006 tarihli yazısı ile hekimler adli muayeneler için gözaltı yerlerine götürülmüştür. Dahası bu yazıdan önce de meslektaşlarımızın kurum dışına götürüldüğü bilgisi alınmıştır."
Birlik, sağlıkla ilgili adli hizmetlerin sağlık kurumlarında gerçekleşmesi gerekirken, hekimlerin bunu sağlık merkezleri dışında yapmaya zorlanmasının mesleki bağımsızlık ve ilkeler açısından da kabul edilemez olduğunu belirtti. Hukuki girişimde bulunacaklarını açıkladı.
TTB, göstericiler tarafından tahrip edilen Sağlık Müdürlüğü ve Devlet Hastanesi'ne ait 4 ambulansın yanı sıra, Büyükşehir Belediyesi'ne ait 2 ambulansın ise, kimi güvenlik görevlilerince tahrip edildiği, şoförlerinin fiziki saldırıya uğradığına ilişkin iddiaların olduğunu da belirtti.
"Çocukları korumak önce Başbakan'ın sorumluluğuydu"
TTB, gözaltında işkence ve kötü muamele iddialarıyla ilgili çalışmaların başlatıldığını açıkladı; olaylar sırasında çocukların öldürülmesi ve gözaltına alınmasıyla ilgili de şu saptamalarda bulundu:
* Çocuklara yönelik adli süreçlerle ilgili temel kurallara uyulmadığına ilişkin ciddi iddialar söz konusu. Olaylarda çocuklar öldü. "Etiketlenmiş" kişilerin öldürülebilirliği mesajı topluma kabul ettirilmeye çalışılıyor.
* Başbakan'a, yönettiği ülkenin hukukuna göre bu yaştaki çocukların, en ağır suçları işlemiş bile olsalar, "yaptıklarının anlam ve sonuçlarını özgürce değerlendirecek ruhsal fiziksel olgunlukta olmadıkları için, yani çocuk oldukları için" yargılanamayacaklarını hatırlatmak isteriz. İnsan haklarına saygılı, demokratik hukuk devletinde, milletvekillerinin değil, çocukların sınırsız dokunulmazlıkları olduğu unutulmamalıdır.
* Çocuklar "maşa" oluyorsa bunun birinci sorumlusunun çocuklarına sahip çıkmayan devlet olduğunu herkesten önce Sayın Başbakan'ın anlaması gerekir. Ailelerine, "çocuklarına sahip çıkmaları gerektiği yoksa üzülecekleri"nin söylendiği bu çocuklar şiddet ortamına doğmuş, şiddetin içinde maddi manevi yoksunluklarla büyümüş, süreğen ruhsal, bedensel travmaların mağdurları olmuş, sosyal, ekonomik, psikolojik ve tıbbi açıdan devletin yıllarca önce sahip çıkması gereken çocuklar olduğu hatırlanmalıdır. Sayın Başbakan'ın, sadece bu nedenle o çocukların attığı her taştan, onların ailelerinden önce bizzat kendisinin ağırlıkla sorumlu olduğunu düşünüyoruz.
"Acıların üzerinden politika yapmayın"
TTB, şiddetin son bulması için acıların üzerinden politika yapılmaması ve şu konularda sorumlulukların yerine getirilmesi gerektiğini ekledi:
* Adalet duygusunun hukuk kuralları içinde geliştirilmesi,
* Yoksunlukların giderilmesi,
* Eşitsizliklerin giderilmesi,
* Özgürlüklerin ve demokrasinin geliştirilmesi. (TK)