Diyarbakır’dan insan hakları ve meslek örgütleri, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Fethullah Gülen cemaatine yönelik operasyonlarla ilgili ortak açıklama yaptı.
Açıklamada, “Yargısal sürecin hukuksuzluğa dönüştürerek muhalefetin tasfiye edilmesini kabul edilemez” dendi.
Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası, Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Diyarbakır Şubesi, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği bugünkü ortak açıklamalarında, şu noktalara değinildi:
“Her darbe girişimi, halkın özgür iradesine ve insanlık onuruna karşı yapılmış bir saldırıdır.
“Toplum olarak, darbe girişiminin başarısızlığa uğramasının ardından gelişen süreçte ciddi ve sistematik yaptırım dalgalarını gözlemliyoruz.”
“Hükümet yetkilileri tarafından darbenin faillerine karşı geliştirildiği ifade edilen bu yaptırımlar çerçevesinde daha önce bizzat Başbakan Binali Yıldırım tarafından kamuoyuyla paylaşılan ifadelere göre; 80 bine yakın kamu personeli görevden uzaklaştırıldı, 5 bine yakın kamu personeli memuriyetten çıkarıldı, 20 bine yakın kişi gözaltına alındı ve 11 bine yakını tutuklandı.”
Açığa alınan, kamudan atılanlar
Sivil toplum örgütleri, operasyonların endişe verici düzeye vardığını ifade etti:
“1 Eylül’de 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 28 bini Milli Eğitim Bakanlığı çalışanı olan, aralarında barış talebinde bulunan akademisyenlerin de olduğu 50 bini aşan kamu çalışanı hiçbir soruşturmaya tabi tutulmadan ve savunmaları dahi alınmadan mesleklerinden ihraç edildi. Bu sayılar çok büyük oranlara ulaştı ve endişe verici düzeye geldi.
“Dün de Milli Eğitim Bakanlığınca soruşturma ve yargı makamlarınca yargılama süreçleri gerçekleştirilmeden 11 bin 285 öğretmenin açığa alındığının açıklanması bir başka hukuksuzluk örneği oldu.
Sendikal faaliyetler, örgütlenme özgürlüğü
“Demokrasinin vazgeçilmezi olan sendikaların ve üyelerinin sendikal faaliyetlerinin krimanilize edilerek suç olarak adlandırılması, örgütlenme özgürlüğünün tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelir.
“Ayrıca bu durum idarenin iş ve işlemlerinde demokrasinin içselleştirilmediği, hukuk dairesinde hareket edilmediğini de ortaya koyuyor.
“Onbinlerce öğretmeni açığa almak da hukukun egemen anlayış olarak kabul edilmediğinin ve keyfi bir tutum sergilendiğinin kabulüdür.”
“Karşı darbe” vurgusu
“Suç ve cezaların şahsiliği ilkesi yalnızca ceza hukuku normları açısından değil iş hayatına ilişkin disiplin normları açısından da geçerli bir ilkedir. Bu ilkenin yok sayılarak toptancı bir anlayış içerisinde hareket edilmesinin çok ciddi sosyo/ekonomik sorunlarla beraber toplumda bir ayrışma ve karşıtlık yaratacağı bilinmeli.
“Bu süreçlerde, hukukun temel normlarının terk edilmemeli ve yalnızca birtakım ihbar ve duyumlara dayanılarak işlem yapıp telafisi imkansız sonuçların ortaya çıkmasının önüne geçilmeli.”
“Etkin bir inceleme ve soruşturma yapılmadan, yargısal yollarla hak arama özgürlükleri ellerinden alınarak, onbinlerce kişinin görevden uzaklaştırılması, barış talebinde bulunan akademisyenlerin ihraç edilmesi, onbinlerce kamu emekçisinin açığa alınması, adeta bir karşı darbe yaşıyormuşuz izlenimi doğuruyor.” (AS)