Diyarbakır Cezaevi'nde 10 tutuklunun ölümü, 23'ünün yaralanmasıyla sonuçlanan olaylar nedeniyle açılan dava altı yılı geride bıraktığı halde, sanık iki askerin ifadesi bile alınmadı.
Mahkemenin dört yıl önceki, 72 sanığın olay günündeki giysisiyle çektirdiği fotoğrafın teşhis ettirilmesi kararı, yerine getirilmedi. Mahkeme, olay mahallinde mermi çekirdeği, boş kovan olup olmadığı, varsa balistik inceleme sonucunu, ancak geçen ay yapılan 29. duruşmada sormaya karar verdi.
Operasyonda 9 ölü
24 Eylül 1996'da, asker, polis ve gardiyanlar, 'isyan' gerekçesiyle ortak operasyon yaptı. TBMM Araştırma Komisyonu raporunda 'görüş sırasında bir gardiyanın darp edilmesi üzerine yapıldığı' belirtilen operasyonda dokuz tutuklu, kafalarına cop, kalas ve demir çubuklarla vurularak öldürüldü. 23 tutuklunun ağır yaralandığı operasyonda bir tutuklu, cezaevi doktorunun 'sağlık yönünden sakıncası yok' raporu vermesiyle Gaziantep Cezaevi'ne sevk edilirken öldü.
Talimatla dava açıldı
Suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada savcı, yedi gardiyan hakkında 'müessir fiil' iddiasıyla Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açtı, asker ve polisler hakkında da dosyayı, 'idari yargı hükümlerince belirlenmesi gerektiğini' belirterek valiliğe gönderdi. Ancak dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın 'dava açılsın' talimatı üzerine İl İdare Kurulu, olayın adli olduğuna karar vererek dosyayı savcılığa iade etti.
Önce kastı aşan fiil
Bunun üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 30 jandarma ve 35 polis hakkında TCK'nin 452/1. maddesi uyarınca 'zaruret sınırlarını aşarak faili gayri muayyen şekilde adam öldürmek' suçlamasıyla 3 ila 15'er yıl arasında değişen hapis istemiyle dava açtı. Tutuklular aleyhine de, 'devlet malına zarar vermek, görevli memura mukavemette bulunmak ve müessir fiil' suçlarından davası açıldı.
Suç vasfı değişti
Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 23 aralık 1997'deki ilk duruşmada, sanıkların TCK'nin 450/5. maddesi uyarınca da ek savunma yapması istendi. Böylece mahkeme, birden fazla ölüm olduğunu dikkate alarak suçun vasfını değiştirdi, sanıklar idam istemiyle yargılanmaya başlandı. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan gardiyanların davası da ana dosyayla birleşti, sanık sayısı 72'ye çıktı.
Cezası idam tutuklusu yok
29 duruşma boyunca müdahil avukatlarının, davanın idam istemli olduğunu belirterek, sanıkların tutuklanması ve mağdurlarla yüzleştirilmesi, olay yerinde keşif yapılması talebi reddedildi. Mahkemenin, dört yıl önce 72 sanığın olay günündeki giysisiyle çekilen fotoğrafının teşhis ettirilmesi kararı ise hala uygulanmadı.
6 yıldır bulunamıyor
Geçen ayki duruşmada da, o dönem Diyarbakır E Tipi Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığı'nda görevli jandarma er Halit Kılavuz ile Muhammet Özdil'in 'bulunamadığı' için ek savunmasının alınmadığı ortaya çıktı.
16 Eylül 2002'deki duruşmada mahkeme, ilk duruşmada sorması gereken soruyu sordu. Mahkeme, savcılığa yazı yazarak, olay mahallinde mermi çekirdeği, boş kovan bulunup bulunmadığını, bulunmuşsa balistik inceleme yapılıp yapılmadığının yanıtlanmasını istedi.
'Zaman aşımına sokacaklar'
Davanın müdahil avukatı Sezgin Tanrıkulu, "İlk celsede yapılması gereken iş altı yıl sonra mı sorulur?" diyerek endişesini şöyle dile getirdi:
"Tüm bunlar, davanın zamanaşımına uğraması ve sanıkların ceza almamasına yarayacak. Çünkü bu tür olaylarda zamanaşımı süresi 20 yıl iken, bu sanıklar görevleri sırasında bu suçu işlediğinden, süre 10 yıla iniyor. Ve zamanaşımına uğratma çabası güçleniyor. Oysa biz yakın tarihin en büyük katliamlarından olan bu olayda, adaletin sağlanmasını istiyoruz. Sanıkların cezalandırılması halinde, bu tür suçların bir daha işlenmesine engel olunabilir."