Çam, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü açıklamasında, dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de kadınlar tarafından taleplerin dile getirildiğini söyleyerek, "Türkiye'de kadın sorunları çözülmek yerine daha da arttığı için protestolarla, tepkilerin dile getirildiği gösterilerle geçiyor" dedi.
Çam: Kadınların yaşam hakkı ellerinden alınıyor
Kadınların demokrasiyi, özgürlüğü ve adaleti kendi yaşamlarında ve evlerinden bulmakta zorluk çektiğini söyleyen Çam, kadınların "töre cinayetleri"yle yaşam haklarının ellerinden alındığına dikkat çekti.
Çam, dünyada ve Türkiye'de kadınların toplumsal alandaki durumunun kötülüğünü örneklerle anlatıyor:
Dünyada kadın
* Dünya genelindeki mültecilerin yüzde 80'ini kadınlar oluşturuyor,
* Her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor, her beş kadından biri tecavüz veya tecavüz girişimi kurbanı,
* Yoksulluk giderek 'kadınlaşıyor'. Yeryüzündeki mutlak yoksulluk sınırındaki 1.5 milyar kişinin yüzde 70'ini kadınlar oluşturuyor,
* Dünyadaki işlerin yüzde 60'ını yapan kadınlar, toplam gelirin yüzde 10'una, dünya üzerindeki mal varlığının ise yüzde 1'ine sahipler.
Türkiye'de kadın
Eğitim: Her dört kadından biri okuma yazma bilmiyor. Kadınların sadece yüzde 3.9'u üniversite mezunu; okur yazar olmayan yaklaşık 7.5 milyon kişinin 6 milyonunu kız çocukları ve kadınlar oluşturuyor,
Yönetimde temsil: Türkiye'de nüfusun yarısı kadın olmasına karşın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) milletvekili oranı yüzde 4.4; yerel yönetimlerde kadın temsil oranı ise binde 5; Kadın kazancı erkek kazancından yüzde 40 daha az,
Kadına Şiddet: Kadınlara yönelik şiddet eylemlerinin en belirgin nedeni, toplumda kabul gören genel ahlak ve namus anlayışından kaynaklanıyor.
Esnek Çalışma: Günümüzde haftalık 47 saatlik çalışma ile kadınlar, 45 saatlik yasal çalışma süresinden ortalama iki saat daha fazla çalışmaktadır. 40 saat altında çalışan kadınlar, erkeklerin iki katına ulaşmaktadır. Çalışma süreleri arasındaki bu farklılık, kadınların erkeklerden daha az gelir elde ettiklerini göstermektedir. Bu durum, aynı zamanda kadınların iş dışında geçen ve ücretlendirilmeyen çalışma sürelerinde de bir artış olduğu anlamına gelmektedir.
Eşit işe eşit ücret: Çalışma alanında kadının eşit değerde iş için eşit ücrete ulaşmasındaki engeller varlığını korumaktadır. Yasal olarak belirlenmiş olan, kuramsal olarak var olan eşitlik kuralları, uygulamaya yansımıyor ve kadınlar, üretilen değerden eşit oranda pay alamıyorlar.
İşsizlik: Sıkça yaşanan ekonomik bunalım, kadınları erkeklerden daha ağır biçimde etkiliyor ve ağır hak kayıplarına neden oluyor. Bu durumda ilk işten çıkarılanlar kadınlar oluyor. İlk ücret indirimi uygulanan, ücretsiz izne çıkarılan, çalışma koşulları ağırlaştırılan her işkolunda kadın çalışanlardır.
Kayıtdışı işgücü: Tarımda uygulanan ekonomi politikalar nedeniyle tarımda ve tarımsal üretimde çalışan 3 milyondan fazla kadın, yakın bir gelecekte işsizlik ve gelir kaybı olgusuyla karşı karşıya gelecek. Kırsal kesimde çalışan kadınların, yeniden bir başka üretim alanına yönlendirilmeleri ile ilgili alınan hiçbir önlem yok. Kente yönelen bu kadınlar, ucuz ve niteliksiz işgücü olarak, sömürüye açık bir biçimde; kayıt dışı ve enformel alanı besleyecek.
Aile ve ev sorumlukları: Yaşlı ve çocuk bakımı hiç bir kurumsal katkı olmaksızın kadınlara aktarılmakta, kadınlar toplumsal bir yük ve sorumluluğu da taşımaya zorlanmakta. Sosyal harcamaların kısıtlanması ve sosyal haklara yönelik kararlı saldırılar ve girişimler, bu alanda bir hak talep etmekle ilgili düş kurmayı bile olanaksızlaştırıyor.
Sağlık hizmetleri: Sağlık, kadınlar için giderek ulaşılması olanaksız bir hizmete dönüşmekte. Sağlık alanındaki özelleştirme girişimleri, kadınların yararlandığı sağlık hizmetlerinin de bedelini artırdı. Kadının kendi sağlığı, çocuklarının sağlığı ve aile bireylerinin sağlığı için yüksek fiyatlar ödemek, giderek sağlık hizmetine ulaşmayı olanaksız hale getirecek. Bu durumdan en fazla etkilenenler, hem kadın ve anne olmak nedeniyle özel bir sağlık hizmeti gereksinen, hem de önceliklerini öteleyerek özveri gösterecek olan kadınlar olacak.(AD)