Kendi deyimleriyle “müziğe sevdalı” dört kişi; gazeteci-yazar Zülal Kalkandelen, Alternatif İstanbul’dan Ezgi Aktaş, Unblugged’dan Rahşan Koçoğlu ve Kontra Plak’tan Okan Aydın’ın bir araya gelerek oluşturdukları Dinleme Odası’nın ilk etkinliği geçen aralık ayında gerçekleşti. İlkini kaçırdığım etkinliğin ikincisinde Mogwai’nin son albümü “Rave Tapes”i dinledik ve 30 kişi çok özel bir, iki saat geçirdik.
Yer kısıtlı olduğu için rezervasyonla katılımın sağlandığı Dinleme Odası etkinliğinin en ilginç tarafı, herkesin aynı amaç için orada toplanmış olması. Okan Aydın’ın kısa konuşmasının ardından albümü dinlemeye başlıyoruz. Işıklar kapanıyor, sadece duvarda ses dalgalarını görebildiğimiz bir ekran var. Sandalyelere dizilmiş ve çevresi plaklarla sarılı 30 kişi, çıt çıkarmadan dinliyoruz. Kısa süre sonra müziğin gidişatına göre önce ayaklar, sonra kafa ve eller ritim tutmaya başlıyor.
Yaklaşık 50 dakika sonra albüm bittiğinde ikramlardan atıştırmak için ayaklandığımda herkesin yüzünde bir gülümseme olduğunu fark ediyorum. Farklı bir deneyim yaşamanın ve iyi hissetmenin şaşkınlığı var katılımcılarda.
Kalkandelen: Artık tek tek şarkılar biliniyor, albüm değil
Etkinlik hakkında bilgi aldığım Zülal Kalkandelen, Dinleme Odası fikrinin, yaklaşık bir yıldır aklında olduğunu söylüyor.
Dinamo FM’de hazırladığı Vegan Logic adlı programı sayesinde bildiği bir durumun daha net ortaya çıktığını şöyle anlatıyor: “Programda yeni ya da eski albümlerden şarkılar çaldığımda, ‘Böyle bir şarkı da mı varmış?’ diyen çok sayıda dinleyici oluyor. Seçtiğim şarkıların büyük bir kısmı, genellikle single olarak yayınlanmayan ve videosu çekilmeyenler ya da B yüzünde yer alan şarkılardan oluyor. Söz ettiğim türden yorumlar artınca, albümlerin birçok kişi tarafından baştan sona dinlenmediğini, çoğunlukla single'ların ya da videosu çekilenlerin bilindiğini, geri kalanın bir şekilde yok olup gittiğini yaşayarak gördüm. Artık şarkıların tek tek satıldığı dijital platformlardan müziğe erişildiği için sistemin yarattığı bir sonuç bu. Albüm kavramı giderek önemini yitirirken, kendimi müzisyenlerin yerine koyup düşündüğümde üzüntü duyuyorum.”
Bunun üzerine, “Radyoda şarkıları çalıyoruz ama nasıl yapsak da albümleri baştan sona dinlemeyi teşvik etsek” diye düşünüyor; konuyu Ezgi ve Rahşan’la paylaşıyor ve onların da heyecanla karşılamasının ardından hemen uygun bir mekan aramaya koyuluyorlar. Kontra Plak’tan Okan Aydın da fikri benimseyince Dinleme Odası’nın ilk tohumu atılıyor.
Değerlendirme zamanı
Zülal, etkinliğin asıl amacının bir albümü baştan sona bütünlük içinde dinleyip anlamlandırmak, sonra da duygu ve düşünceleri dinleyicilerle paylaşıp komünal bir dinleme deneyimi paylaşmak olduğunu söylüyor. “Film festivallerinden sonra arkadaşlarıyla oturup film üzerine değerlendirme yapanlar bilir; o keyfi müzikle de yakalamayı amaçlıyoruz” diyor. Gerçekten de Dinleme Odası’nda albümü dinlemekle kalmıyor; o albümü, sanatçının önceki albümleriyle kıyaslamadan teknik detaylarına ve hatta albümü dinlerken zihnimizde oluşan imajlara kadar birçok konuyu ele alıyoruz.
Ezgi Aktaş da, Dinleme Odası’nın farkının, o albüm üzerinde konuşma ve görüş bildirme olanağı vermesi konusunda hemfikir ve bu durumu “Bir nevi müzik terapisi gibi!” diyerek özetliyor.
Hem dinleyiciye hem müzisyene saygı
Dinleme Odası’nın; müziği, sadece fonda akıp giden bir unsur olarak görmeyip ona hayatında özel bir yer ayıran insanları hedeflediğini söyleyen Zülal, “Aslında hem dinleyiciler için farklı bir duygu yakalama amacı, hem de müzisyenlere duyduğumuz saygı var Dinleme Odası'nın arkasında” diyor. Bu etkinlik sayesinde belki çok sevdiğiniz, belki ilk kez keşfedeceğiniz bir isimle vakit geçiriyorsunuz ve Zülal’in de dediği gibi müzisyenlerin emeğine yaraşır bir şekilde onlara zaman ayırmış oluyorsunuz.
O ay dinlenecek isme nasıl karar verdiklerini ise şöyle anlatıyor Ezgi: “Her ay dinleyeceğimiz albümü ekip olarak ortaklaşa belirleyeceğiz. Şimdilik uyguladığımız proses herkesin iki albüm önermesi ve bunların değerlendirilerek aralarından birinin seçilmesi şeklinde. Önümüzdeki günlerde dinleyiciyi de bu sürece dahil edebiliriz elbette.”
“Bu 30 kişi neden susuyor?”
Etkinliğin ilkinde karşılaştıkları ilginç bir olay gerçekleşmiş: “Biz albümü dinlerken Kontra Plak'ın her zaman açık olan camlı kapısı dışardan gelecek gürültülerden kurtulmak için kapalı tutuldu. Sokaktan geçenler merakla içeri bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Düşünsenize, yaklaşık 30 kişi sandalyelere oturmuş hiç konuşmadan duruyor.
Bir toplantı olduğu belli ama neden herkes susuyor? Ben de onlara bakarken, içimden, ‘Biz cuma akşamı toplanıp, modern klasik bir albüm dinleyerek mutlu olacak kadar müzik delisi insanlarız işte’ dedim.”
Cuma akşamı da, benzeri bir durum yaşandı. Plak bakmak için dükkana girenler dükkanın arka tarafında dipdibe oturmuş, hiç konuşmadan şarkı dinleyen 30 kişinin ne yaptığını anlamaya çalıştı ve eminim haberi olmayanlar çıktıktan sonra internette Kontra Plak’ta o akşam ne olduğunu araştırdı.
İkinci Dinleme Odası’nın sonuna geldiğimizde herkes iyi bir akşam geçirmenin huzuruyla dükkandan ayrıldı. Müzik alanında son yılların en özgün fikri Dinleme Odası; 30 kişiyle aynı anda susup her notaya yoğunlaşacağınız başarılı bir müzik etkinliği.(NB/HK)
Not: Bir sonrakinde yerinizi almak için Dinleme Odasını bu linklerden takip edebilirsiniz: 1, 2, 3.