Dicle ve Boğaziçi Üniversitesi'nden öğrencileri ve akademisyenleri buluşturan sempozyumda Kürt sorunun çözümünde halklar arasında diyaloğun sağlanmasının yolları konuşuldu.
Hafta sonu yapılan etkinliği Diyarbakır Büyükşehir, Kayapınar ve Sur Belediyesi, Eğitim-Sen, Diyarbakır Sanat Merkezi, Diyarbakır Ticaret Odası veSosyal Kalkınma ve Cinsiyet Eşitliği Politikaları Merkezi (SOGEP) de destekledi.
Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir açılışta bir coğrafyada yaşanan acıya diğer bir coğrafyada sevinilmesi olduğunu vurguladı.
Dicle Üniversitesi'nden İrfan Açıkgöz'ün moderatörlüğündeki panelde aynı üniversiteden Abdurrahim Özmen, empati kurmanın önemini vurguladı; "acılarımızla hesaplaşmadan konuşacak bir şey bulamayabiliriz" dedi.
Wageningen Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırma Merkezi'nden Joost Jongerden Diyarbakır'daki mekansal kırılmaya dikkat çekti; bölünmüş bir yaşam alanı sunan yüksek duvarlı sitelerin yaygınlaştığını vurguladı. Yerleşimlere Kürtçe isiml koymanın aidiyet hissi verdiğini ve sembolik de olsa önemli olduğunu belirtti.
Kalkınma Uzmanı Nurcan Baysal da insan merkezli, özgürlük ve hak temelli kalkınmanın gerekliliğine vurgu yaptı. "Kalkınma devletin sorumluluğundadır. Bu noktada talepkar olmalıyız."
"Kürt halkının talepleri net"
Boğaziçi Üniversitesi'nden Muzaffer Kaya, yürüyen sürecin "demokratikleşme" olarak adlandırılamayacağını söyledi; hükümetin Kürtlerin direnci ve Ortadoğu'ya yönelik amaçlarının kısmi bir politika değişimi getirdiğini savundu. Dicle Üniversitesi'nden Vahap Coşkun Kürtlerin eşit yurttaşlık talebinin ancak diyalog ve müzakereyle karşılanabileceğini söyledi.
Sempozyumun ikinci günündeki "Türkiye'deki Algılar ve Zihniyet Yapıları Üzerine Yeniden Düşünmek" başlıklı panel Dicle Üniversitesi'nden Mahmut Toğrul'un moderatörlüğünde gerçekleşti. Gazeteci yazar Orhan Miroğlu panelde "Godot'yu beklemeyeceksek ve savaşmayacaksak diyalog ve müzakereye devam etmeliyiz" dedi.
Gazeteci Belma Akçura ise 85 yıldır aynı sorunların sürdüğünü belirterek ortak dil yaratmak için çaba istedi.
"Barış iki kişi arasında başlar"
Sendikacı ve yazar Handan Çağlayan kadınların dönüştürücü rolüne vurgu yaparken Central European University'den Nil Mutluer ortak iş yapmanın ilerletici olduğunu söyledi ve ekledi: "Barış iki kişi arasında başlar." Boğaziçi Üniversitesi'nden Zeynep Çağlayan Gambetti "mağduriyet psikolojisine sıkışmadan ne yapabiliriz ortak mücadele alanı nasıl yaratabiliriz" sorularının önemli olduğunu vurguladı.
Sempozyumun son günü Güneşe Yolculuk filmi gösterildi. Söyleşi ve paneller dışında sempozyum kapsamında yalnızca öğrencilerin katıldığı çalıştaylar gerçekleştirildi. Çalıştaylarda öğrenciler Kürt sorunu denildiğinde ne anlaşıldığı, militarizm ve milliyetçiliğin kendi hayatlarını nasıl etkilediği, algılar ve önyargıları ile alternatif diyalog kanallarının neler olabileceğini tartışma imkânı buldu.(İA/EÜ)