21.10.2021 tarihli ve 31635 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Dernekler Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Dernekler Yönetmeliği’nde genel kurul süreçleri, yurt dışı yardım bildirimleri, denetimler gibi birçok konuda değişikliğe ve yeniliğe gidildi.
Soru işaretleri
Dernekler Kanunu’na (“Kanun”) 25.03.2020 tarihinde, pandeminin bir yansıması olarak eklenen “İşlemlerin Elektronik Ortamda Yapılması” başlıklı Ek Madde 2’de, derneklerin her türlü iş ve işlemlerini elektronik ortamda yapabileceği düzenlenmişti. Özellikle derneklerin genel kurul ve yönetim kurulu toplantılarını elektronik ortamda ne şekilde düzenleyebileceğine dair usul ve esasların belirlenmemiş olması bazı kafa karışıklıklarına neden olmuştu. Dernekler Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (“Değişiklik Yönetmeliği”) elektronik ortamda yapılacak toplantılara ilişkin kafa karışıklığının giderilmesini sağlarken bazı soru işaretlerinin doğmasına sebep oldu.
Dernekler Yönetmeliği’ne eklenen 15/A maddesi uyarınca, genel kurul yapılmasına ilişkin alınan yönetim kurulu kararında ve genel kurul ilanında, genel kurulun hangi ortamda yapılacağının belirtilmiş olması gerektiği düzenlenmiştir ve fiziksel ortamda yapılan toplantılar ile elektronik ortamda yapılacak toplantılar bütün usul ve esasları ile aynı şekilde değerlendirildi.
Elektronik ortamda gerçekleştirilecek genel kurul ve yönetim kurulu toplantılarına girişlerde üyelerin sisteme güvenli elektronik imza veya iki faktörlü doğrulama işlemi kullanmaları gerektiği belirtilmiş ve kullanılacak elektronik sisteme ilişkin detaylara yer verilmiştir. Bunun yanı sıra toplantılar için kullanılacak sistemin, İçişleri Bakanlığı Bilgi Teknolojileri Müdürlüğü tarafından uygun görülüp onaylanması gereken bir sistem olması gerekiyor.
Bu durum da henüz bir sistem belirlenmediği ve açıklanmadığı için konu ile ilgili belirsizliğe neden olmaktadır. Yine bu sistemlerde gerçekleştirilecek toplantılara ilişkin işlenecek verilerin, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında işleneceği ve muhafaza edileceği, kullanılacak sistemin de yetkisiz erişimlere ve saldırılara karşı gerekli sistem güvenliğine sahip olacağı belirtildi.
Değişiklik Yönetmeliği ile, genel kurul toplantı bildirimi, sandık yönergesinin mülki idare amirliğine verilmesi ve derneklerin yerleşim yeri, tüzük, üye değişiklikleri gibi bildirimleri verme süreleri “otuz” günden “kırk beş” güne çıkartıldı.
Bir diğer düzenleme ise “yurt dışı yardımları” konusunda getirildi. 27.12.2020 tarihli ve 7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun ile Dernekler Kanunu’nun “Yurt Dışından Yardım Alınması” başlıklı 21. maddesi “Yurt Dışı Yardımlar” olarak değiştirilmiş ve madde içeriğine yurt dışına yapılacak yardımlar ile ilgili de bir düzenleme eklenmiş ve usul ve esaslarının ise yönetmelik ile düzenleneceği belirtilmişti.
18. Madde ne anlama geliyor?
Değişiklik Yönetmeliği’ne kadar bu konu belirsizliğini koruyan “yurt dışına yardım yapılması” konusu, Dernekler Yönetmeliği’ne eklenen düzenleme ile açıklığa kavuşmuş oldu.
Dernekler Yönetmeliği’nin 18. maddesine eklenen fıkra uyarınca dernekler, yurt dışına yardım yapılması durumunda, yardım yapılmadan önce mülki idare amirliğine durumu bildirmekle yükümlü olacaktır. Bu yükümlülük yabancı dernek ve vakıfların Türkiye’de bulunan şubelerinin ve temsilciliklerinin genel merkezlerine ve yurt dışına gönderdiği yardımlar için de aynı şekilde geçerli olacaktır. Yurt dışına yapılacak yardım ile ilgili bildirimin yanı sıra, yardım gerçekleştikten sonra 90 gün içerisinde mülki idare amirliğine “faaliyet sonuç bildiriminde” bulunma yükümlülüğü getirilmiş ve bu bildirime yardımın gerçekleştiğini ispatlayıcı belgelerinde eklenmesi gerektiği belirtildi.
Bu ispatlayıcı belgeler ile ilgili genel bir çerçeve çizilmiştir, bu nedenle yardımın niteliğine göre (ayni, nakdi) belgelerin değişiklik (dekont, teslim tutanağı, fotoğraf gibi) göstereceği ortadadır.
Her ne kadar düzenlemede, yapılacak yardımların bankalar ve diğer finans kuruluşları ya da PTT aracılığı ile yapılması gerektiği esas alınsa da finansal erişimin zor olduğu ülkelere yapılacak yardımlar ile ilgili bir istisna getirilmiş ve gümrükte beyan edilme suretiyle bu ülkelere para çıkışının yapılabileceği fakat bu durumunda da ilgili beyanın, veriliş tarihinden itibaren otuz gün içerisinde mülki idare amirliğine verilmesi gerektiği belirtildi.
Yurt dışına yapılan yardımlar ile ilgili dernekleri rahatlatıcı bir diğer düzenleme de belli bir proje kapsamında birden çok yapılan yardımlar ile ilgili getirilmiştir. Bu gibi durumlarda dernekler yurt dışı bildirimini tek seferde gerçekleştirebilir.
Değişiklik Yönetmeliği konusunda belki de en çok konuşulan konulardan biri ise denetimlere ilişkin getirilen düzenlemeler oldu. 7262 sayılı Kanun ile 27.12.2020 tarihinde Dernekler Kanunu’nun “Beyanname Verme Yükümlülüğü ve Denetim” başlıklı maddesine derneklerin denetimlerinin, yapılacak “risk değerlendirmesine” göre üç yılı geçmeyecek şekilde her yıl yapılması şekilde bir ibare eklenmişti. “Risk değerlendirmesi” konusunda ise başka bir ayrıntıya yer verilmemişti. Değişiklik Yönetmeliği ise her ne kadar “risk değerlendirmesi” konusunda bazı ayrıntıları düzenlese de başka soruları beraberinde getirdi.
Risk analizi
Dernekler Yönetmeliği’ne eklenen Ek Madde 1 uyarınca, denetimlerin risk analizlerine göre yapılmasının esas hale getirilmiştir. Peki bu “risk analizinin” tam olarak ne olduğu hakkında bir bilgi verilmekte mi? Şöyle ki, risk analizinin Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından derneklere yönelik olarak, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele kapsamında yapılacağı belirtildi.
Bu analiz sonucunda da derneklerin “düşük, orta ve yüksek riskli” olarak sınıflandırılacağı ve denetim süreçlerinin de bu sınıflara göre yapılacağı düzenlenmiştir. Risk analizinin hangi usul ve esaslara göre yapılacağı ise Genel Müdürlük tarafından belirlenecektir.
Risk analizinin hangi hususlar göz önüne alınarak yapılacağının bilinmiyor olması tam anlamıyla bir belirsizlik ortamı oluşturmaktadır. Sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini özgürce ve güvenle yürütebilmesi adına söz konusu bu standartların şeffaflığı son derece önemli.
Aynı zamanda, orta ve yüksek riskli olarak belirlenen ve bir nevi “tehlikeli” addedilen derneklerin, bu kararlara karşı itiraz etme haklarının bulunup bulunmadığı belirtilmemiş, konu ile ilgili herhangi bir başvuru mekanizması oluşturulmamıştır, bu durum da derneklerin hak arama özgürlüklerini kısıtlıyor.
Aynı zamanda “düşük riskli” olarak belirlenen derneklerin adli ve idari mercilerden gelen isteklerin yanı sıra “diğer şikayetler” ile de denetlenebileceğine ilişkin ibare ve “diğer” kavramının son derece geniş bir şekilde yorumlanabilecek olması bu şikayetlerin ne şekilde değerlendirileceğini düşündürtüyor.
Denetimler konusunda getirilen bir diğer düzenleme ise, denetimleri gerçekleştirecek “denetçilere” ilişkindir. Düzenlemeye göre, dernek denetimlerinin mülki idare amirliklerince düzenlenen eğitim programı sonunda sertifika verilen kamu görevlileri tarafından yapılması esas olarak belirlendi.
Sonuç olarak
Bu duruma ise bir istisna getirilmiş ve “zorunlu hallerde” kamu görevlilerine yaptırılacak denetimlerde bu sertifika şartının aranmayacağı belirtilmiştir. “Zorunlu hal” her zaman için hukuken tartışma konusu olan ve çok geniş olarak yorumlanabilecek bir kavramdır.
Bu nedenle düzenlemede geçen, zorunlu hallerde denetimi gerçekleştirecek kamu görevlilerinde sertifika şartının aranmayacağı konusu büyük bir kafa karışıklığı ve belirsizlik oluşturuyor.
Buna benzer bir diğer konu da dernek denetimlerinde ortaya çıkan ve çözümü uzmanlığı ve özel ve teknik bilgiyi gerektiren durumlarda başvurulacak olan bilirkişi düzenlemesinde karşımıza çıkıyor.
Esas olarak, bilirkişilerin 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’na ve ilgili mevzuata dayanılarak belirlenen ya da meslek odaları tarafından oluşturulan listelerden seçileceği düzenlenmesine rağmen bilirkişinin yokluğu halinde başka kişilerin de seçilebileceği belirtilmiştir. “Zorunlu hallerde” sertifika aranmayacağı hususunun belirsizliği gibi burada da listeler dışından bu bilirkişilerin kimler arasından, kim tarafından ve hangi usul ve esasla seçileceği konularında boşluklar bulunuyor.
Dernekler Yönetmeliği’nde gerçekleştirilen bütün bu değişikliklerin ve yazıda da değindiğimiz kafa karışıklıklarına ve belirsizliklere neden olan boşlukların gibi sonuçlar doğuracağına ve bunların sivil toplum örgütleri üzerinde ne gibi etki ve yansımaları olacağına ilerleyen günlerde şahit olacağız.
(EMK)