ABD Büyükelçisi Alina Romanowski, geçtiğimiz hafta, 24 Ocak'taki bir toplantıda Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’e Joe Biden yönetiminden bir mesaj getirdi. Görünüşe göre bu mesaj sadece Irak hükümetine değil, aynı zamanda ülke içi ve bölgesel müttefiklerine de sesleniyordu. Yetkililer şu ana kadar mektubun içeriğine ilişkin detayları açıklamaktan kaçındılarsa da anonim bir üst düzey Iraklı diplomatik kaynak mektubun üç temel nokta çevresinde döndüğünü söyledi.
Birinci olarak, Biden yönetiminin mesajda, İslam Devleti (IŞİD) ile mücadele misyonuna son verilmesine itiraz etmediğini belirttiği söyleniyor. Bu, böyle bir adımın Bağdat ile Washington arasındaki stratejik ilişkinin yeniden tanımlanmasını zorunlu kılacağı anlamına geliyor.
İkinci olarak, üst düzey Iraklı kaynak, mektubun, ABD askerlerinin Irak'tan çekilmesinin, gelecekte ortaya çıkması muhtemel askeri ve güvenlik sıkıntılarının doğasına ve Bağdat'ın bunlara karşı koyabilme yeteneğine bağlı olduğunu vurguladığını söyledi. ABD-Irak Ortak Yüksek Askeri Komisyonunca belirlenecek olan bu geri çekilme aynı zamanda potansiyel bir takvimi de tartışmayı gerektirebilir.
Sonuncusu ama kesinlikle en önemlisi, bu kaynağa göre, mektup, eğer Irak ve Suriye'deki ABD kuvvetlerine yönelik olarak İran destekli silahlı grupların saldırıları sürecek olursa, -Amerikalıları veya Amerikan çıkarlarını hedefleyen- taraflardan birine "uygun bir yanıtın" verileceği konusunda uyarıda bulunuyordu.
Çift taraflı çerçeveye geçiş
Hüseyin ve Romanowski arasındaki görüşmeden üç gün sonra, Muhammed Şia Al-Sudani yönetimi ortak Yüksek Askeri Komisyon'un "Küresel Koalisyon'un misyonunu gözden geçirmeye başladığını" açıkladı. Irak hükümetine göre, üç çalışma grubu, IŞİD'in tehdit düzeyini değerlendirecek, operasyonel gereksinimleri tanımlayacak ve Irak güvenlik güçlerini güçlendirmeyi tartışacaktı. Bağdat ayrıca uluslararası anti-IŞİD misyonunu sona erdirmek ve "çift taraflı güvenlik ilişkilerine geçiş" ile ilgili "belirli bir zaman çizelgesi"nin oluşturulacağını ileri sürüyordu. Bu durum, Pentagon tarafından da yinelendi.
Sudani hükümeti saldırıların tırmanmasına karşı bir önlem olarak atıfta bulunduğu "müzakere aşamasında Koalisyon danışmanlarının güvenliğine bağlılığını" da dile getiriyordu. Aynı zamanda -2023'ten bu yana Irak ve Suriye'deki ABD kuvvetlerine karşı 150'den fazla saldırı düzenleyen yeni oluşum- "Irak İslami Direnişi" de Irak’taki uluslararası IŞİD karşıtı misyonun sona erecek olmasından kendisine pay çıkararak yabancı güçler Irak’tan çekilene kadar operasyonlarını sürdüreceğini açıkladı.
Biden yönetiminin mektubu, daha çok "Irak İslami Direnişi" tarafından üstlenildiği iddia edilen 28 Ocak'taki ABD kuvvetlerine yönelik ölümcül saldırıya odaklanmış durumda. ABD’den bu saldırıya yönelik bir askeri tepki beklendiği dönemde ortaya çıkan durum Yüksek Askeri Komisyon'un çalışmaları ve Sudani yönetiminin iç politik etkisi dolayısıyla daha da karmaşıklaşıyor. Ayrıca, ABD'nin baskısının finansal bir bileşeni olduğunun da dikkate alınması gerek. ABD Hazine Bakanlığı, 29 Ocak'ta İran ve müttefiklerince para aklamada kullanıldığını iddia ettiği Irak'ın El-Huda Bankası'nın genel müdürüne yaptırım uyguladı. Geçmişte, bu tür eylemlerin ikili ilişkilerin soğumasında önemli etkisi olmuştu.
Bu dinamikler, ABD'nin askeri varlığının yeniden tanımlanmasındansa sonlandırılması halinde bile Washington'un Irak üzerinde güçlü bir nüfuz icra etme kapasitesini koruyacağını gösteriyor.
Irak içi dinamikler
Amwaj.media'ya konuşan İranlı ve Iraklı siyasi kaynaklar, ABD güçlerinin Irak'tan tam çekilmesinin şu an için — hem Bağdat hem de Washington açısından- gerçekçi bir seçenek olmadığı kanısında. Sudani yönetiminin, bu nedenle, kendisinden önceki hükümetler gibi, İran ve İran'ın Iraklı müttefiklerinin baskısını savuşturmak amacıyla politik manevralar yaptığını düşünüyorlar.
Gerçekten de, Irak başbakanının önde gelen dış politika danışmanlarından Farhad Alaaldin, "bu müzakerelerin süresini görüşmelerde sağlanan ilerlemeler, belirleyecektir" görüşünü dile getirdi. Pentagon ise Yüksek Askeri Komisyon'un çalışmasının "Irak'taki ABD kuvvetlerinin çekilmesi konusunda bir müzakereyi içermediğini" savundu.
Irak'ta etkili politik aktörler, bu tür açıklamaları farklı biçimlerde yorumluyor. Ayrıca, genel algının aksine, Şii Koordinasyon Çerçevesi'nin bir parçası olan Irak'taki İran destekli grupların oluşturduğu yapı, tüm yabancı kuvvetlere karşı çıkmıyor.
Başbakanın yanı sıra, Hikmet Hareketi lideri Ammar El-Hakim, ABD'nin Irak’tan derhal çekilmesine ve Irak ve Suriye'de Amerikan çıkarlarına yönelik saldırılara karşı çıkıyor. Öte yandan, Şii silahlı grupların siyasi müttefikleri, kuruluşuna yardımcı oldukları hükümetin başbakanının kararlarını desteklemeye eğilimli olsalar da, hepsi bu kararlara tam olarak güvenmiyor. Hatta bazılarının ABD varlığına son vermek yerine azaltmayı ve danışmanlık ve eğitim için değerlendirmeyi önerdiği için eleştirilen eski başbakan Mustafa El-Kadhimi (2020-22) çizgisine dönmeye eğilimli oldukları bile söylenebilir.
ABD'nin çekilmesi konusu, aynı zamanda Kürt ve Sünni aktörleri de önemli ölçüde zor durumda bırakıyor. Uyarabileceği hassasiyetler nedeniyle adının açıklanmaması koşuluyla konuşan, sürgündeki eski Meclis Başkanı Mohammed El-Halbousi'ye yakın bir politik kaynak, "Irak'ın batısı ve kuzeyinde yabancı kuvvetlerin olmayışının bu bölgeleri Şii Halk Seferberlik Birimleri (PMU) için daha erişilebilir hale getireceğini" söyledi.
Iraklı kaynağa göre, bu dinamikler "Irak'ın Ocak 2020 sonrası -yani eski İran Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani ve PMU başkan yardımcısı Ebu Mehdi El-Mühendis'in ABD tarafından öldürülmesi sonrası- döneme geri döndüğü" anlamına geliyor. İki İranlı askeri lider, 3 Ocak 2020'de Bağdat uluslararası havaalanı yakınında bir SİHA saldırısında öldürülmüştü. O dönemde ABD kuvvetlerinin ülkeden çıkarılması çağrılarının yükseldiğini hatırlatan yüksek siyasi kaynak, "Irak için tarih kendini tekrarlıyor" dedi ve ekledi: "Irak'ın, ABD'yle her seviyede iç içe geçmiş çıkarlarından vaz geçmesi imkansız olmakla birlikte, Irak'a yayılmış olan ABD kuvvetleri ülkede [Irak] hükümetinin talebi üzerine bulunuyor.”
Aynı üst düzey Iraklı politik kaynak, "Kadhimi döneminde ABD askeri sayısı azaltılmış ve misyonlarının doğası savaşa değil, danışmanlık, kapasite yaratma ve eğitime dönüştürülmüştü. Bugün, Irak'ta aynı senaryo [bir kez daha] ortaya çıkıyor." derken, Şii partilere ve PMU'ya yakın kaynaklar önemli ölçüde bu düşünceleri yineliyor.
Amwaj.media'ya konuşan, Şii Koordinasyon Çerçevesi ile ilişkili bir üst düzey Iraklı politik kaynağa göre, "ABD kuvvetlerinin çekilmesi fikri olasılık dışı ve Irak hükümeti bunu biliyor." Kaynak ayrıca, "iki taraf arasında imzalanan danışmanlık, kapasite oluşturma, bakım ve onarım sözleşmelerinin sona erdiği düşünülecek olursa, ABD kuvvetlerinin Irak'ta konuşlandırılması ve bulunması gerekiyor ve Sudani hükümeti bu sözleşmeleri atlayamaz veya Irak'ı bu sözleşmelerden muaf tutamaz" diye ekledi.
Ayrıca, PMU Başkanı Falih Al-Fayyad'a yakın bir kaynağa göre, "Irak hükümeti, hem içeriden hem de dışarıdan, farklı seviyelerde karşı karşıya bulunduğu zorluklarla yüzleşiyor [...] Şu anda yaptığı şey, zaman kazanmaya ve çatışma çıkmasını ve olası bir çöküşe yol açabilecek herhangi bir patlamayı önlemeye yönelik bir çabadır."
(AEK)