Eski DEP milletvekilleri Leyla Zana, Selim Sadak, Orhan Doğan ve Hatip Dicle'nin avukatlarının önümüzdeki günlerde Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulunmaları bekleniyor
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'yi mahkum etmesine neden olan unsurların yeniden yargılanma sürecinde ortadan kalktığına dikkat çekilen kararda, kapatılan DEP'in eski milletvekillerinin iddia edildiği gibi fikir suçlusu olmadığı, "PKK terör örgütünün siyasi kanat üyesi oldukları" belirtildi.
Kararda, "Hükümlüler, PKK'nın kurmak istediği Kürt devletinin yöneticisi gibi hareket ederek emir ve talimat almak üzere Bekaa Vadisi'ndeki Abdullah Öcalan'ın kampına gitmişler, ondan aldıkları emir ve talimatları Türkiye de faaliyet gösteren PKK örgüt mensuplarına ulaştırmışlardır" ifadeleri yer aldı.
Gerekçeli kararda, eski DEP milletvekillerinin TBMM lojmanlarını örgüt evi olarak kullandıkları da öne sürülerek, şu ifadeler kullanıldı:
"Milletvekilliği ve yasama dokunulmazlığından istifade ederek TBMM lojmanlarını örgüt evi gibi kullanarak teröristleri evlerinde barındırmışlar hastalıklarını tedavi ettirmişlerdir. Örgüte katılacak kişileri lojmanlarda toplayarak onların örgüte katılmalarını sağlamış, doğu ve Güneydoğu Bölgesi'nde yer alan Kürt kökenli vatandaşlarımızı devletin yanından ayırarak PKK saflarında yer almasını sağlamak için baskı ve tehdit uygulamışlardır."
"Örgüt disiplini"
Halen Ulucanlar Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski DEP milletvekillerinin TBMM'deki tavırları ile örgüt disiplini içinde hareket ettikleri vurgulanarak, "Türk Parlamentosu'nda yabancı dilim Türkçe diyerek milletvekili yeminini Kürtçe eden milletvekilleri yemin metninde Kürt kimliğinin açıklanmadığını belirtilerek, PKK'nın renklerini simgeleyen renklerde elbiseler giyerek PKK'nın kurmaya çalıştığı Kürt devletinin varlığını kanıtlamaya çalışmışlardır. Fikirlerini PKK'nın silahı gibi kullanan hükümlüler organize bir örgüt disiplini içinde hareket etmişlerdir" denildi.
Eleştirilere yanıt veridi
"Eski milletvekillerinin faaliyetleri uluslararası sözleşmelere de aykırıdır" denilen kararda, DGM'lere yöneltilen eleştirilere ise şu şekilde cevap verildi:
"DGM'ler, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 143. maddesinde belirtilen devletin yargı kuvveti içinde yeralan tarafsız, bağımsız mahkemelerdir. Türk milleti adına karar verirler, hakimleri bağımsız olup hakimler ve savcılar kurulunca atanırlar. Kararı ancak Yargıtay tarafından denetlenebilir. DGM'lere hiçbir makam merci ve kişi talimat veremez." (YS/)