Platform, Kuzey Kıbrıs'ta yaşanan "ekonomik çöküntü ve siyasi belirsizliğin" sorumlusunun "Denktaş, Ecevit, Bahçeli, Şükrü Sina Gürel anlayışları " olduğunu ileri sürdü.
"Bu Memleket Bizim Platformu düzenlediği basın toplantısında çözüm yolu olarak şu yaklaşımı ileri sürdü:
"Herkes artık net olarak görmüştür. Bu günkü ekonomik çıkmazın aşılmasının ve geleceğimizin demokratik tarzsa aydınlığa ulaşması için Kıbrıs'ta toplumumuzun siyasi eşitliğine ve 1977-1979 doruk antlaşmalarının belirlediği federal ilkelerde iki bölgeli bir ortaklık halkımızın ekonomik,siyasi toplumsal varlığı ve hakların güvence altına alınacağı bir çözüm ve AB üyeliği ile olanaklıdır .
Bu tarihi doğruyu artık yalnız "Bu Memleket Bizim Platformu" değil,iş dünyası,esnaf ve zanaatkarlar dahil herkes ifade ederken,aynı zamanda bu yıkımın sorumlusu olan UBP ve DP sözcüleri dahil utangaçça dile getirmeye başlamışlardır.Bütün bunlar da tek çıkış yolunun artık çözüm ve AB üyeliğinden geçtiğini göstermektedir.Bu konuda BMBP halkımızın temel çıkarı olan tüm alanlarda en geniş toplumsal diyalog ve kararlı bir mücadele ile gereğini yerine getirme kararındadır.
BMBP açıklamasının tam metni şöyle:
Bu ülkede yaşayan ve geleceğini bu topraklarda devam ettirmede kararlı halkımız adına mücadele veren Bu Memleket Bizim Platformuna bağlı örgütler olarak, yaşadığımız bu tarihi dönemde bir durum değerlendirmesi yapmak ve halkımızın temel sorunlarına bağlı tespit ve çıkış yolları ile ilgili değerlendirmelerde bulunmak için bu basın toplantısını düzenlemiş bulunmaktayız.
Değerli basın mensupları, bugün halkımız kendinin oluşmasına hiç bir katkısı olmayan para politikaları yüzünden durduğu yerde sürekli kaybetmektedir. Dolar ve dövizin TL karşısında sürekli değer kazanması yüzünden bugün en basit ihtiyaçları için borçlanan emekçilerimizden, işini sürdürmek için borç alan çiftçi, esnaf, zanaatkar ve işletmelere kadar tüm insanımız borcunu ödemeyecek hale gelmiş bulunmaktadır. Piyasada istikrar namına hiçbir şey kalmamış, başıbozukluk devam etmektedir.
Çalışanların maaş ve ücretleri düşmüş, asgari ücret erimiş pul olmuştur. İnsanımız, bırakın çocuklarını okutma ve istikballerini temin imkanına kavuşmayı, mutfaklarını döndürme olanağını bile tamamen yitirmiş bulunmaktadır. Artık yoksulluk tüm toplumun boynuna geçen bir pranga olmuştur.
Hal böyle iken yıllardır çıkış yolunun "entegrasyondan geçtiğini" böbürlene böbürlene bu halka ifade edip tüm eleştirilere kulak tıkayanlar ve eleştirenleri vatan haini, Türkiye düşmanı diye suçlayanlar dahi yarattıkları ortamı eleştirmeye başlamışlardır. Düşünün ki bir Başbakan çıkıp çaresizliğin girdabında "çalışanların maaş ve ücret artışı talepleri haklıdır ama kaynak arıyoruz bulursak ödeyeceğiz" diye hiç bir soruna çare getirememenin acizliği içerisinde konuşuyor. Hayat pahalılığı oranının sıfır ilan edilmesini izah edemiyor.
Bir Başbakan Yardımcısı, sendikalarımızın, sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşlarının ve siyasi partilerimizin tüm uyarılarına karşı halka dayattıkları "ekonomik yıkım paketine" makyaj yapıp kalkınmaya dayalı program dedikten sonra bugün çıkıp bu paket sorunlara çare olamaz diyorsa yaşadığımız yıkımı kimsenin reddetmesine artık imkan yoktur.
Ekonomi batar, halk inim inim inlerken, bu paketi halka dayatanlar, Lale Devrini aratmayan bir anlayışla yalnız kendilerini kurtarmak için milyarlarca liralık emekli ikramiyelerini almaya öncelik verirlerse, bu anlayış sahiplerinin yarattıkları düzenden ne şikayet etmeye ne de bunu değiştirmeye yüzleri vardır.
Bu gün ekonomi çöker ve halka çıkış yolu olarak öne sürdükleri Türkiye ile entegrasyon yolu ile kurtulacağız masalı her yönü ile iflası yaşarken, ülkemize dayatılan yapıyı artık değiştirmekten başka çare kalmamış demektir.
Yaşadığımız tüm bu yıkımın tek bir gerekçesi vardır. Sözde milliyetçi hedeflerle Kıbrıs'ta statükoyu sürdürmek adına takip edilen ekonomik ve siyasi politika bu sorunların sebebidir. Sırf Kıbrıs sorununda çözümsüzlük sürsün ve Kıbrıs Türk halkı ile Türkiye'nin AB süreci kesintiye uğratılsın diye hareket eden gerek Kıbrıs'taki gerekse Türkiye'deki bu bağnaz ve gerici zihniyet hem burada hem orda her şeyi krize sokmuşlardır.
Kıbrıs sorununda taksimci anlayış ile hareket edenler bir yüzü ile Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye'nin AB süreçlerinin önünü sözde ulusal çıkarlar adına keserken, gerçekten bir halkın bir toplumun bir ulusun varlığının temeli olan ekonomiyi dünya ile barışık demokratik gelişmesini darbelemişlerdir. Bu sözde ulusalcılar bu siyasetleri ile gerek Türkiye'de gerekse Kıbrıs'ta halklara tek bir şeyi dayattılar, bitmeyen krizleri. Denktaş, Ecevit, Bahçeli, Şükrü Sina Gürel anlayışları bu gün yaşadığımız ekonomik çöküntünün ve siyasi belirsizliğin sorumlusudur.
Bütün yaptıkları yetmezmiş gibi, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için başlayan doğrudan görüşme sürecinde, aylardır havanda su döverek zamana oynama taktiği gerçekleştiren Denktaş ve Türkiye'deki destekçileri, bu oyunları yüzünden BM Güvenlik Konseyinden Kıbrıs Türk tarafının suçlanmasını sağlamışlardır. Böylece Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünü sağlayarak kendi ideolojik saplantıları için hem Kıbrıs Türk halkının hem Türkiye'nin AB yürüyüşünün önünü kesmeyi amaçlamışlardır.
Kendi dar milliyetçi görüşlerine yol açmak için takip ettikleri bu oyun yüzünden TL'yi tarihinin en kötü parası haline düşürenlerin ulusal çıkar adına söyleyecek hiçbir şeyleri olamaz. Bu maceraları için, bugün en kritik bir dönemde, Türkiye'de siyasi istikrarsızlığı yaratanların kendinden başkasını düşünmediği ortadadır. Siyasi gelişmelere çare üretmemeye karşın koltuğa ömür boyu saplanıp kalma tutuculuğunun toplumlara ne felaketler getirdiğini, Denktaş, Eroğlu örnekleri ile yaşayıp bilen Kıbrıs Türk halkı, şimdi Türkiye'de Ecevit'in bu tutumunu da ibretle izlemektedir.
İşte bütün bunlardan ötürü artık Kıbrıs sorununun çözümü ve AB süreci yalnız siyasi ve toplumsal geleceğimiz için değil, ama bu gün yaşarken sahip olmamız gereken iş, ekmek, huzurlu yaşam, demokrasi ve sivilleşme için de gereken bir dönüşüm haline gelmiş bulunmaktadır.
Hal böyle iken Denktaş barış, çözüm ve AB üyeliği talep eden halkımıza, demokratik güçlere bakarak "söylesinler bakalım bayrağı direkten indirelim mi" diye sormaktadır.
Yıllardır bu ülkenin insanının gözünün içine bakarak "Kıbrıs'ta tek Türk kalmasa bile bizim çıkarımız vardır" diyen Türkiye'nin bağnaz siyasi esnafının, Kıbrıs Türk halkının varlığını hiçleştiren açıklamalarına cevap vermeyen ve "Kıbrıs'ta Kıbrıslı olarak yalnız eşek vardır" diyen Denktaş'ın "söylesinler bakalım bayrağı direkten indirelim mi" demeye hakkı yoktur. Çünkü uyguladığı çözümsüzlük siyaseti ve oluşmasına katkı sağladığı ekonomik yıkım paketleri ile toplumsal tüm değerleri omuzlarında yükselten halkı güney Kıbrıs dahil dünyanın çeşitli yerlerine göç etmek zorunda bırakan bu siyaset sahibinin, bu değerlere sahip çıkmaya hakkı yoktur. Çünkü tüm değerleri ayakta tutan halktır, onun demokratik ve ekonomik huzuru ve gönencidir.
Bu vesile ile belirmek gerekir ki bu sözde milliyetçilerin takip ettiği ekonomik siyasi hareket hattı ile Kıbrıslı Türk'lere ateşten gömleği, pahalılık, işsizlik ve yüksek enflasyon olarak giydirenlerin bu gün takip ettikleri siyasetle, güneyin tek yanlı AB üyeliği yolunu açmaktadırlar. Bunu bilerek ve güneyin tek yanlı AB üyeliğine gidişinin kaçınılmazlığı bilerek bu siyaseti izleyenler, bu olsun, bizde o zaman kuzeyi Türkiye'ye ilhak ederiz, gibi çarpık bir görüşün ortamını yaratmaya çalışmaktadırlar. Ama, bunun gerek Kıbrıs Türk halkını ve gerekse Türkiye'yi sonu belirsiz ekonomik ve siyasi bir kaosa sürükleyeceği açıktır. Bu yüzden görüşme sürecindeki tıkanıklığa dayanıp çarpık milliyetçi görüşlerine kapı açmaya çalışanlar bilmelidir ki, tarih bu bağnaz kafa ile uluslarına felaket hazırlayan diktatör ve şöven siyasetçi örnekleri ile doludur.
Bu memleket Bizim Platformu olarak 2002'nin Aralık ayına kadar olan sürecin öneminin bilincinde olarak bu oyunlarla halkımıza felaketler dayatmaya çalışanların oyunlarına fırsat vermeyeceğiz.
Herkes artık net olarak görmüştür. Bu günkü ekonomik çıkmazın aşılmasının ve geleceğimizin demokratik tarzsa aydınlığa ulaşması için Kıbrıs'ta toplumumuzun siyasi eşitliğine ve 1977-1979 doruk antlaşmalarının belirlediği federal ilkelerde iki bölgeli bir ortaklık çözümüne ve halkımızın ekonomik,siyasi toplumsal varlığı ve hakların güvence altına alınacağı bir çözüm ve AB üyeliği ile olanaklıdır.Bu tarihi doğruyu artık yalnız "Bu Memleket Bizim Platforumu" değil,iş dünyası ,esnaf ve zanaatkarlar dahil herkes ifade ederken,aynı zamanda bu yıkımın sorumlusu olan UBP ve DP sözcüleri dahil utangaçça dile getirmeye başlamışlardır.Bütün bunlar da tek çıkış yolunun artık çözüm ve AB üyeliğinden geçtiğini göstermektedir.Bu konuda BMBP halkımızın temel çıkarı olan tüm alanlarda en geniş toplumsal diyalog ve kararlı bir mücadele ile gereğini yerine getirme kararındadır. (EK)