Önceki gün başladığımız Türkiye'de yaşayan ve dünyaya kadın cinsiyetiyle gelip biyolojik kimliğini reddeden transseksüel erkeklerin hayat hikâyelerini anlattığımız yazı dizimizde bugün son bölümü yayımlıyoruz.
TIKLAYIN - Eren: Trans Erkeğim ve Yönelimim Gay
TIKLAYIN - Aren: Kadın Kalbi Taşıyorum
Trans erkek Deniz ve Yiğit’in yaşadıkları, birçok transın mücadelesi hakkında ipuçları veriyor.
“Toplum kırıcı söylemlerde bulunuyor”
Deniz 23 yaşında Malatya doğumlu bir trans erkek. Sürece başlamadan önce görünüşünden dolayı toplum baskısına maruz kalıp bir süre eve kapanıp okul hayatına ara vermiş. Sürecini tamamlayıp kimliğini aldıktan sonra bıraktığı okuluna tekrardan devam etmek istiyor.
Trans erkeklik bana göre doğduğu bedene hapsolmuş ve ne pahasına olursa olsun bunu aşma mücadelesi veren erkektir diyen Deniz, şunları söylüyor:
“Toplumda trans erkek olmak maalesef ki birçok kişinin dikkatlerini istemeden çektiğini fark etmektir. Bunun yanı sıra bulunduğumuz toplum o kadar sığ düşünüyor ki anlamamakla beraber kırıcı söylemlerde bulunuyorlar mesela ben şuan okuluma devam edemiyorum kaygılarım var başladığımda acaba nasıl bir hakaretle karşılaşacağım deyip derslerime nasıl konsantre olurum bilmiyorum.”
“Onur kırıcı davranışlarla karşılaştım”
Şuan sürecin bitimindeyim diyen Deniz, toplumda onur kırıcı davranışlarla karşılaştığını, iş görüşmelerinde bile transfobik söylemlere maruz kaldığını anlatıyor:
“Hatırlıyorum da ilk zamanlar toplu taşıma araçlarına bindiğimde kız mı erkek mi bakışları o kadar onur kırıcıydı ki umumi tuvaletleri bile kullanamıyordum. Zaten iş görüşmelerine değinmek bile istemiyorum biz erkek arıyoruz ya da kadın arıyoruz diyenler bile olmuştu.
“Sürece başlarken ailem tarafından hiçbir tepki ile karşılaşmadım. Soruları oldu tabii ki de süreci beraber yaşıyoruz ve gördükçe netleşiyorlar. Bu konuda diğer arkadaşlarımdan şanslıyım. Çevremde güzel tepkiler almadım ilk zamanlar elbette ya öyle şey mi olur düzelirsin falan yani bir hastalık gibi bakmaları beni deli ediyordu fakat şuan öyle değil elbette sabırla işledim bu ilmekleri.”
“Yeniden doğuyorum”
Çoğu Trans erkeğin LGBTİ+ bireylerden uzaklaştığını, onlarla anılmak istemediğini söyleyen Deniz, şöyle konuşuyor:
“Şu an süreçteyim, kısa bir sürede kimliğimi alacağım, dava günümü bekliyorum. Sürecimin sonlarındayım yani. 20. hormon iğnemi vurdum. Sesim, görüntüm baya değişti. Bu beni çok mutlu ediyor, yeniden doğuyorum. Tabi doktorlar ve hâkimler bu konuda çok bilgili değiller bu da yıllarımızı alıyor. Ben 2 yıldır kimlik savaşımı veriyorum. Bazı doktorların cinsel eğitim derslerini almadan doktoruz demeleri gülünç geliyor.
“Burada, doğu bölgesinde daha zor oluyor. Çünkü sıfır bilgililer öyle ki ben anlatıyorum onlara ne yapacaklarını. İşin en trajik yanı hormona, süreç bitiminde başlatıyorlar. Türkiye’de trans bir bireyseniz mülteci bir hayat yaşıyorsunuz demekle eşdeğer oluyor.
“Kimliğimi aldıktan sonra sevdiğim kadınla evlenip, yarıda bıraktığım okuluma tekrardan başlamayı istiyorum. Düşününce ne naif bir hayal değil mi? Bu kadar basit görünen herkesin yapabildiği bir şey bizim hayalimiz oluyor ve ona ulaşmak için çabalamamız gerekiyor. Kolaylıklarımız dahi yok, yıllarımız alınıyor.”
Yiğit: “Bedenimin içine hapsolmuş ruhum”
Yiğit, Elazığ’da büyüyen 24 yaşında trans bir erkek. Ailesinin cinsiyet kimliğini öğrenmesinin ardından evden kaçmak zorunda kaldı. Yiğit şimdilik hayatını başka bir şehirde idame ettirip geçiş sürecinde kaldığı yerden devam ediyor.
Canım en çok kuaför çıkışlarında eve giderken aileme ne diyeceğim diye yanardı diyen Yiğit, küçüklüğünden beri erkek gibi hissettiğini, diğer kız çocukları gibi olmadığını anlatıyor. Yiğit, evcilik dahi oynarken baba figürünü hep kendisinin olduğunu söylüyor:
“Kendimi tanımlarken ilk başlarda lezbiyenim diyordum. Evet, kadınlardan hoşlanıyordum. Erkekler ilgimi çekmiyordu. Lezbiyen kavramını önce araştırmıştım böyle miyim diye. Bakıyordum kadın kadına ilişki yazıyor ama ben kendimden rahatsız oluyorum ve erkek gibi davranıp erkek gibi giyiyordum. O zaman ben neyim sorgusuna başladım?
“Uzun bir araştırma sonunda trans erkek olduğumu öğrendim ruh ve beden uyuşmazlığı yani. Bedenin içine hapsolmuş bir ruh düşünün. Benim de tam olarak öyleydi. Bedenimin içine hapsolmuştu ruhum.
“Bir gün eve geç gittiğim için büyük ağabeyim beni odasına çekti ve benden utandığını söyledi. Aynı iş yerinde çalışmamızdan dolayı diğer iş arkadaşlarım beni abime sorup sürekli dalga geçiyorlarmış. Bana kadın mısın yoksa erkek misin? Neden böyle davranıyorsun, biraz kadın gibi davransan, derdin ne gibi söylemlerde bulundu.
“Ağzına geleni söyledi ben sadece sustum ve hatta beni o akşam öldürmesi için içimden dualar ettim. 23 yaşıma kadar bedenimle olan direnişim beni çok yormuştu. Toplum ve aile baskısı da üzerine gelince kaldıramıyordum artık. O gün yaşanan tartışmanın ardın odama geçip ağlamakla yetindim sadece.”
"Yiğit ismini ilk defa İstanbul'da kullandım"
İstanbul’a gitme kararı verdiği süreci de şöyle anlatan Yiğit, şunları söyledi:
“Anemin, İstanbul’dan gelen amcama benim eşcinsel olabileceğimi söylemesi üzerine amcam benle konuştu. Her şey orada başladı işte. Hissettiklerimi, durumumu anlattıktan sonra amcam benden, şimdiye kadar bilmeyip yardımcı olamadığı için özür diledi ve benim de onunla beraber İstanbul’a gitmem için ısrar etti.”
“Özgürlüğüme kavuşmak için aileme haber vermeden, geride 3 sayfalık bir mektup bırakarak ve ettim onlara. İstanbul’da amcamla ilk doktora gittiğimizde doktorun süreci anlatmasının ardından amcam doktora, ‘verelim östrojeni (kadınlık hormonu) düzelsin, uzatmayalım’ demişti. Tepkisi beni şaşırtmıştı.
“Meğer beni erkek geçiş süreci için değil de kadın olabilirmişim, düzelebilirmişim diye ikna ederek getirmiş. Bunu kabul etmeyerek başka bir doktorda sürece başladım. İlk defa Yiğit ismini burada, İstanbul’da kullandım. Ailemin İstanbul’a gelip beni tehditleriyle memlekete geri götürmelerinden dolayı cinsiyet geçiş sürecim 3 ay sürdü sadece.”
"Ailemin tehdit mesajlarından etkilenmiyorum"
Memlekete gittiğinde baskının arttığını söyleyen Yiğit son olarak şunları söylüyor:
“Memlekette ailemin baskısı giderek arttı. Beni sürekli hacı hocalara götürüp sanki hastaymışım gibi iyileşmem için çaba gösteriyorlardı. Kimliğimi hiçbir zaman kabul etmediler, kendileri hariç herkesi suçladılar. Bana hastaymışım gibi davranıp küçük düşürdüler sürekli.”
“Tüm bu yaşananlara daha fazla dayanamayacağımı anlayıp evden kaçmak için fırsat kolladım. Bir süredir hayatımda olan kadının yaşadığı şehre gitmek için planlar kurdum.
"Her şeyi göze alarak ailemden kaçtım ve hayatımda olan kadın yaşadığı şehre yerleştim. Şimdi yarıda bırakmak zorunda kaldığım cinsiyet geçi sürecine devam ediyorum. Ailem arada bir tehdit mesajları gönderseler bile artık pek fazla etkilenmiyorum.” (MB/EMK)
* Deniz ve Yiğit’in isim ve şehirleri güvenliği için değiştirilmiştir.