Gerekçe, 25 Haziran'da Hamas'ın askeri kanadının yönetiminde gerçekleşen ve iki askerin öldürülüp birinin kaçırıldığı bir baskındı. İsrail'e göre, bu olay Hamas'ın Ocak seçimlerindeki zaferini yok sayan yeni bir politik realite yaratmaya bahane sunuyor.
Bu en son krizin arka planında uzunca bir olaylar listesi var: Sderot'un Gazze'den günlük roket atışına tutulması; İsrail'in başarısız hava misillemeleri; Jamal Abu Shamdana'ya düzenlenen suikast (İsrail Arananlar Listesi'nde 2 Numara, Hamas tarafından Filistin polisinin başına atanmıştı); Gazze plajında Ghalia ailesinin öldürülmesi, Arap sivilleri arasında artan ölü sayısı.
Oysa olaylar çok daha başka gelişebilirdi. 25 Haziran baskını, İsrail ve Filistin hükümetlerinin pozisyonlarında meydana gelmek üzere olan bir değişimi bütün yönleriyle engelledi.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert, aynı sabah için Filistinli "Tutsaklar Belgesi"ni tartışmak üzere bir hükümet toplantısı düzenlemeyi planlamıştı. İsrail'in Hadarim Hapishanesi'nde, aralarında Mervan Barguti'nin de bulunduğu tutsak liderleri tarafından kaleme alınan bu belge 18 başlıktan oluşuyor.
Belge, aralarında Hamas ve İslami Cihat'ın da yer aldığı, hapisteki bütün Filistinli grup temsilcilerince 18 Mayıs'ta imzalandı.
Belge, ulusal çapta bir anlaşmaya temel olarak, 1967 sınırları içinde bir Filistin devleti, FKÖ'nün reformu, Hamas ve İslami Cihat'ın FKÖ'ye girmesi, Hamas ve El Fetih'i içeren bir ulusal birlik hükümetinin oluşturulması, uluslararası ilkelere dayanan politik bir programın belirginleştirilmesi, İsrail'le FKÖ'nün himayesi altında müzakereler yürütülmesi, İsrail içindeki saldırılara son verilmesi ve gruplar arası şiddetin son bulması dahil bir dizi yaklaşım sunuyor.
Aynı kaderi paylaşan tutsaklar kendi aralarında, dışarıdaki politik güçler arasındakine göre daha kolayca uyum kurmayı başardılar.
İsmail Haniyeh liderliğindeki Hamas hükümeti, İlk önce anlaşmayacaktı. Ne var ki muazzam bir basınç altındaydı. Batı'nın ekonomik boykotu çok kuvvetli hissedildi. Filistin Başkanı (El Fetihli) Abu Mazen'in (Mahmud Abbas) Tutsaklar Belgesi'ni ulusal referanduma götürme tehdidinde bulunması üzerine, Haniyeh yumuşamaya başladı. Sanki, Filistin tarafında, İsrail'le müzakereler için bir zemin oluşturuluyor gibi göründü.
İsrail cephesinde, Olmert'in daha önce Filistin'in bir iç sorunu diye dillendirdiği Tutsaklar Belgesi'ni görüşmeye neden karar verdiği sorulabilir. Cevabıysa, Olmert'in, İsrail, Arap dünyası, Washington ve Avrupa içinde kendi "Uyum Planı"na destek toplamayı başaramamasında bulunabilir.
Kimsenin arka çıkmadığı bir planda vakit ve prestij kaybetmeye hiç gerek olmadığını anlamıştı. Olmert'in ve partisi Kadima'nın merkezi hedefi, Batı Şeria'nın büyük çoğunluğundan çekilmek, Filistinlilerden ayrılmak ve yeni duvarın uluslararası arenada İsrail'in sınırları olarak kabul edilmesini sağlamaktır.
Çatışmaya kanan İsrail kamuoyunun bakış açısı, böylesi bir çekilmeye -İsrail terimleriyle de olsa- hazırdır. Yabancı yatırıma bağımlı olan ekonomi için de, politik bir çözüme ihtiyaç vardır.
Bu arka plana karşı, kimi gözlemciler 22 Haziran'da Filistin Yönetimi lideri Abu Mazen ve Olmert arasında Petra'da (Ürdün'ün bir kenti; -ç.n.) gerçekleşen ve Temmuz başında yeniden bir araya gelmeye yönelik bir anlaşmayla sonuçlanan kısa karşılaşmayı önemli buldular (Bush'un temsilcileri David Welch ve Elliot Abrams bu yüzden bölgedeler).
İzlenim şuydu ki, İsrail Başbakanı kendisini Filistin Yönetimi içindeki (Hamas hükümetinin bile dahil olduğu) mevcut düzenlemeye razı etmişti. Şöyle bir senaryo öngörülebilirdi: eğer Hamas Tutsaklar Belgesi'ni imzalayarak Abu Mazen'e katılsaydı, İsrail, İşgal Altındaki Topraklarda geçici bir Filistin devletinin kurulması isteyen "Barış için Yol Haritası"nın ikinci aşamasına geçmek istiyor olacaktı.
İsrail açısından, böylesi bir programın Olmert'in Uyum Planı'na kıyasla avantajı; İsrail'in, sadece geçici olarak bile olsa çekildiği sınırların uluslararası toplumca kabul edilecek olmasıydı. Ve "geçici"nin kötü tarafı ne? Hamas, altmış yılın "geçici" bir ateşkesini önermemiş miydi?
Baskının arifesinde, Fetih ve Hamas arasında adımları görüşmeleri çok yakın görünüyordu -belki de, bunu, Filistin Yönetimi ve İsrail arası görüşmelerin yeniden başlaması izleyecekti.
Halit Meşal'i kayda geçin. Şam'da üslenen Meşal Hamas'ın, siyasi kanadına liderlik ediyor. Meşal Tutsaklar Belgesi'nde yer alan İsrail'i tanıma yönündeki eğilime karşı çıkıyor. Hamas'ın, baskına liderlik eden, askeri kanadı hükümeti değil onu rehber kabul ediyor. Kimileri onun baskın için 25 Haziran ("İllüzyonun Buharlaşması" denmişti) tarihini seçmekteki amacının gelişmelere çomak sokmak olduğunu düşünüyor. İşte o çomak bir şekilde sokuldu.
Hatta, belki Meşal'in tahmininden de derine girdi. Birkaç ay önce Hamas'ın seçim zaferi üstüne kendine çeki düzen veriyordu. Sorun, devlet iktidarının, sorumlulukları almadan, meyvelerini istemesiydi. Şimdi Filistin halkını tehlikeli bir maceranın içine atmış oldu.
Sonuçta açığa çıkan kriz Hamas içindeki çatlağa bütün yönleriyle ışık tuttu. Kaçırılan asker üzerinden tansiyon yükselince, Haniyeh, askeri kanatla aynı kefeye konmaması gerektiği sinyalini vererek Tutsaklar Belgesini imzalamayı kabul etti. Ayrıca (sözcüsü kanalıyla) kaçırılan askerin koşulsuz serbest bırakılması için çağrı yaptı. Ne var ki, onun "sokaklarının" yanıtı Filistinli politik tutsaklarla değiştirilmesini talep etmekti.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert herhangi bir takas teklifini doğrudan reddetti. Şimdi İsrail, Hamas hükümetini rehin aldı. Küçük bir vuruşla, demokratik seçimlere verdiği gerçek önemi dünyaya göstererek Ocak seçimlerinin sonuçlarını ortadan kaldırdı.
İsrail'in eylemleri kimi açılardan 2002'deki "Savunma Kalkanı" Operasyonunu andırıyor. O zamanın bahanesi bir Paskalya Yortusu sırasında gerçekleşen bir intihar saldırısıydı. Operasyonun görüntüdeki amacı, Başbakan Ariel Sharon tarafından kasten belirsizce formüle edildiği biçimiyle, terörist altyapıyı yok etmekti.
Oysa, kısa süre sonra, amacın bunun ötesinde bir şey olduğu netleşti. Şehirlerin yeniden ele geçirilişinin ardından, İsrail ordusu Filistin Yönetimi bürolarına girdi ve Yaser Arafat'ı, tam da terörizmle ilişkilendirmek için deliller uydururken, Ramallah'taki karargahında esir aldı. En açıklayıcı eylemi Jibril Rajoub'un karargahının yıkılmasıydı.
Bu eski tutsak Filistin Yönetimi'nin Önleyici Güvenliğine başkanlık etmişti. Vaktiyle İsrail'in Filistin Yönetimi içindeki en yakın dostuydu. İsraillilere dönük saldırılara mütemadiyen karşı çıkmıştı. Rajoub'un düzeneğini tahrip etmekle, İsrail, terörist altyapıyı değil, barış ve sükunu korumayı başaramayan Filistin Yönetiminin kendisini hedef alıyordu.
Aynı mesaj bugün Haniyeh'e veriliyor: Eğer İsrail için barışı ve sükunu korumayı beceremezsen, bu dünyada yerin yok.
Koruma Kalkanı, bütün taktik başarısına karşın stratejik bir yenilgiydi, çünkü El Fetih'i zayıflatıp Hamas'ı öne çıkardı. Şimdiki operasyonda da, İsrail'in Hamas hükümetini tasfiye etmekten ne kazanabileceğini görmek zor. Onu seçmiş olanlar -ve onları onu seçmeye iten şey- hala mevcut. Sindirilmeyeceklerini pek çok kere gösterdiler.
Mevcut girdabın asıl nedeni ne Hamas'ta, ne de terörizmde; İsrail'in, yarattığı sefaletin sorumluluğunu alamamış olmasında yatmaktadır. Sadece şuna bir göz atın: kırk yıllık işgalin ardından, kişi başı GSYİH İsrail'de 24,600 dolar$ Batı Şeria'da 1,100 dolar; Gazze Şeridi'nde 600 dolardır.
Bir yandan, İsrail, İşgal Altındaki Toprakların büyük bölümünden çekilip küresek ekonomide büyük bir aktör durumuna gelmeyi tercih edebilir. Ama, bu sonuca ulaşmak için, ister çözülme, uzlaşma, Dörtlünün (ABD, AB, Rusya, BM) himayesi altında geçici bir devlet yoluyla olsun; ister aralarında bir duvar bulunan iki devlet yoluyla olsun, "topraklar"dan "kurtulmak" yeterli değildir.
Birinin gelişimi ve diğerinin sefilleşmesi sonu gelmez şiddete yönelik bir formüldür. İsrail'in aradığı türden bir barış -sorumluluğunu kabul etmeksizin ve yılların sömürüsünü tazmin etmeye dönük herhangi bir hazırlığı olmaksızın- kan döngüsüne asla son vermeyecektir.
İşe yarar bir barış önerisinin yokluğunda, eğer Filistinliler kendilerine boş vaatler sunan bir örgüte oy verirlerse, İsrail ancak kendi kendisini suçlayabilir.(RBE/SO/EÜ)
* Bu yazı Challange dergisinin Temmuz-Ağustos 2006 sayısından sendika.org tarafından çevrildi. Makalenin yayınlandığı Challenge dergisi, İsrail-Filistin sorunu küresel bir bağlamda ele alan iki aylık sol bir dergidir. İsrailli Marksist-Leninist Parti ODA üyesi Araplar ve Yahudiler'in katkılarıyla çıkarılmaktadır.