Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Özgür Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) düzenlediği "92. yılında Cumhuriyet ve Demokrasi" panelinin açılış konuşmasını yaptı.
İstanbul Tabip Odası’nda gerçekleşen etkinlikte Demirtaş, “2 Kasım sabahı AKP zayıflayınca demokratik bir cumhuriyete uyanmayacağız” derken cumhuriyetin demokratikleşmesi ve değişim için kutuplaşmadan uzaklaşmanın önemine değindi.
“Toplumun tüm kesimleriyle doğru bağlar kurmamız lazım. Bu da çoğulcu demokrasi, bütün kimliklerin, inançların bir arada yaşayabileceği, birbirinin hakkına dokunmadan birbirinin hakkını savunabileceği siyaseti ortaya koymakla olur.”
TIKLAYIN: 92. YILDA CUMHURİYET VE DEMOKRASİYİ TARTIŞTILAR
“Mevzu sadece AKP değil”
Demirtaş'ın konuşmasında öne çıkan satırlar şöyle:
“Kötülükten, onu iyileştirecek şifayı çıkarmak; içinde bulunduğumuz durum bu. Cumhuriyet ve demokrasi konuşulacaksa mevzu sadece AKP, son 13 yılımız değil.
“Toplumda veya bizlerde şöyle bir ağının hakim olmasını yanlış görüyorum; ‘AKP giderse ertesi gün Türkiye demokrasi ile buluşacak.’ Hayır. Zaten demokrasi eksiği olan bir ülkeydik. Cumhuriyetin kötü uygulamalarıyla ağır aksak 2002 yılına geldik. AKP kötünün kötüsünü yapan siyasi anlayışla biriktirdiğimiz, cumhuriyeti demokrasi ile buluşturacak dinamikleri arkasına alıp çarçur etmiş hareket olarak 13 yılı hoyratça kullandı.”
Hakemlerin rehin alınması"Spor kulübü başkanı hakemleri dört saat rehin almış. TCK'da suç bu; hürriyeti tahdit. Bir kişiyi zorla alıkoyduğunuzda TCK'ya göre suçtur. "Gururla diyor ki 'Uğruna canımı feda edeceğim liderim beni aradı da serbest bıraktım'. Kimse sorgulamıyor bile. Ülkenin cumhurbaşkanı suç devam ederken suçluyu arıyor, hürriyeti tahdit suçunu işeyen kişiden ricada bulunuyor. 'Suç işlemeyi bitir, serbest bırak' diyor. 'Hay hay, zaten sana canımı verirdim' diyor. "Bu duruma müdahale edecek savcı var mı? Resen soruşturma gereken durum ortaya çıktı. Açık itiraflar var, hakemler dört saat rehin alınmış. Çıkmalarına izin verilmemiş. Ülkenin Cumhurbaşkanı 'Nasıl hakemleri orda tutarsınız?', diyemiyor. Hukuktan yana değil suç ortaklığı yaparak suçludan yana tavır sergiliyor. "Beyefendi 'Gururla böyle yaptık. Kadın gibi yaşayacağımıza erkek gibi yaşarız' diyecek kadar da hafifleşebiliyor. Özrü kabahatinden büyük. Suç, su ortalıkları, cinsiyetçilik... "Spor kulübü başkanının eşi, kız kardeşi, annesi itiraz etsin, kimse itiraz etmesin de onlar itiraz etsin. Desinler ki kadın olarak yaşamak onursuzluk mudur? "Biz senin gibi bir dakika yaşayacağımıza özgürlüğüne düşkün bir kadın gibi bir saniyede canımızı veririz, kadın gibi yaşarız daha iyi. Böyle bir anlayışı nasıl ülkede iktidar yaptık?" |
“Devleti kurgulayan bizleriz”
“Devlet öylesine bir aygıttır ki siz ona neyi teslim ederseniz onu sonuna dek savunur. Şu anda teslim edilen şey bizi baskı altına zorbalıkla yönetme gücüne dayalı bir sistem. Zannediliyor ki bizler bizi bir arada tuttuğu söylenen şeyleri yeniden kurgularsak, kardeşlik, halk, çoğulculuk, barış, özgürlük, laiklik, millet kavramlarını tartışmaya açarsak devlet paramparça olur zannediliyor.
“Hayır, bunları hepimizin ortaklaşacağı şekilde yeniden tarifleyip devletin önüne malzeme olarak koyunca devlet bu yeni durumu benimseyecektir. Çünkü devleti kurgulayan bizleriz. Bu kavramları tartışınca devlet ve toplum nefes alacak. Norm düzeyde anayasalarda tarifledikçe, her alanda varlığını hissettirecek şekilde yaşama getirmeye çalışınca göreceğiz ki bölünmüyoruz, devlet zayıflamıyor.”
“Kodlama tekçilik üzerine”
“Şu andaki kodlama tekçilik üzerine. ‘Türk milletiyiz, bir dilimiz var onun dışında resmi dil tartışılsa dahi hemen parçalanabiliriz, aşağı yukarı dinimiz hatta mezhebimiz de aynı, cinsiyetimiz de, hepimiz neredeyse erkeğiz.’ Cumhuriyet böyle kodlandı. Devlet de kendini böyle kodladı.
“Bizi birada tutacak şey teklik değildir. Biz çoğulcu bir toplumuz, çok dilli, çok inancı, farklı tarihsel geçmişleri olan karma bir toplumuz. Toplumumuzun ulus millet anlayışı buna uygun tariflenmeli. Anayasaya böyle norm olarak yazılmalı.
“Bu, Türk milletinin, Türk dilinin tarihinin, burasının aynı zamanda Türklerin anavatanı olduğu gerçeğinin inkarı değildi. Tam tersine, Türkün de zararına olan, huzur içinde yaşamasına engel olan şey tekçilik düşüncesidir.”
“Her iktidar korku merkezi yaratıyor”
“Her iktidar yeni bir korku merkezi yaratıyor, onun etrafında toplumda kenetleme sağlıyor, bunu siyasi ranta dönüştürüyor, bu değişimin önünde en güçlü taban haline geliyor. Bunun aşabilmenin yolu toplumu tehdit etmek değil. Toplumu tehdit ederek toplumu değiştirmeyi hedef olarak önümüze koyamayız.
“AKP’ye oy vermiş yüzde 40 bir toplum var. Biz onları tehdit ederek ya da tehdit gibi görerek toplumsal değişimi, uzlaşmayı gerçekleştiremeyiz. Bizi sürekli çektikleri tuzak bu. Her gelen iktidar yeni kodlamayla bir kitle, bir ada yaratıyor, kendi hükümdarlığını kuruyor. Geri kalan küçük adalarda yaşayan bizler ana adayla bağ kurmaya çalışırken vatanımızdan kopuk mücadele sürdürüyoruz. Ana kitle belirleyici oluyor ve onu kontrol eden her zaman iktidarı elinde tutan oluyor.
"Toplumun tüm kesimleriyle doğru bağlar"
“Bunu değiştiremediğimiz müddetçe sonuç değişmeyecek. Toplumun tüm kesimleriyle doğru bağlar kurmamız lazım. Bu da çoğulcu demokrasi, bütün kimliklerin, inançların bir arada yaşayabileceği, birbirinin hakkına dokunmadan birbirinin hakkını savunabileceği siyaseti ortaya koymakla olur.”
“Kutuplaşmaları bertaraf edip tüm toplumsal kesimleri tabanda ana ilkeler etrafında buluşturup bunun üzerine toplumsal hareket inşa edip iktidar olursak devleti demokratikleştirebiliriz. Cumhuriyet ve demokrasi ancak hem tabanın ve hem de devlet yönetim mekanizmalarının birlikte birbirini hem zorlayıp hem uzlaşarak gerçekleştireceği mücadeleden çıkacak.” (BK)