Kaynak ve fotoğraf: AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısına katıldı.
Kılıçdaroğlu, anayasaya göre baroların, kamu tüzel kişiliği niteliğinde olduğunu belirterek, "Bir devlette iki tane Merkez Bankası olmaz. Aynı vilayette iki tane vali olmaz. Aynı kazada iki kaymakam olmaz. İki tane maliye bakanı olmaz. Bir ilde de bir tane baro olur" dedi.
"Baskıyı kurumsallaştırmak isteyenler, kendilerine göre bazı çözüm araçları, baskıyı artıracak araçlar bulurlar, bulmaya özen gösterirler ya da baskıyla bunu sağlarlar" diyen Kılıçdaroğlu, bunlardan birinin yargı kurumu olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Yargıyı baskılarsanız; hakimi hakim olmaktan, savcıyı savcı olmaktan çıkarırsanız, bunları sarayın köleleri haline getirirseniz yargı yargı olmaktan, savcı da savcı olmaktan çıkar" dedi.
"Savunma kutsal bir haktır"
"Yargıya olan güvenin en diplerde" olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bunu ben söylemiyorum; Yargıtay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı, sokaktaki vatandaş söylüyor. 'Bu ülkede var mı?' diye soruyorsunuz, 'Ne adaleti, adalet yok.' diyor. Ama bunu sağlayacağız. Bunu sağlayacak unsurlardan biri de savunmadır yani avukatlardır. Yargıyı kontrol altına aldılar, savcıyı da kontrol altına aldılar. Sıra geldi savunmayı kontrol altına almak. 'Bunun için kanun çıkaracağız.' Neymiş baroları parçalayacaklarmış. Başka işin mi yok Allah aşkına senin? Bunlarla uğraşıyorlar. Anayasaya göre barolar kamu tüzel kişiliği niteliğindedir yani Türkçesi budur. Bir devlette iki tane Merkez Bankası olmaz. Aynı vilayette iki tane vali olmaz. Aynı kazada iki kaymakam olmaz. İki tane maliye bakanı olmaz. Bir ilde de bir tane baro olur. Barolar da seçimle gelir. Baro başkanı seçilir. Savunma kutsal bir haktır. Bugün o polislere talimat verip avukatları sokmak istemeyenler ve gece boyunca orada açacağımız çadıra, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş'ın açacağı çadıra izin vermeyenler şu gerçeği hiç unutmasınlar; gün gelecek siz de avukata ihtiyaç hissedeceksiniz."
"Yarın hakim Saray'dan işaret mi bekliyor göreceğiz"
110 gündür tutuklu olan ve yarın hakim karşısına çıkacak olan gazeteciler; Odatv'den Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Yeni Yaşam'dan Ferhat Çelik, Aydın Keser ve Yeniçağ'dan Murat Ağırel hakkında da şunları söyledi:
"Özgür, namuslu, kalemini satmayan gazeteci haber yaptığında kendileri rahatsız olursa 'doğru hapse' diyorlar. Zannediyorlar ki bu gazeteciler onurlu duruşundan vazgeçecek. Bunlar gazeteciliği birilerine yaranmak için değil, halkın haber alma hakkı adına yapıyorlar. 100 günü aşkın süredir bekliyorlar, yarın yargıç karşısına çıkacaklar, bakalım hakim ne diyecek. Bakalım hakim gerçek anlamda bir hakim mi yoksa saraydan işaret bekleyen hakim mi. Bu arakadaşlar aynı zamanda tecritteler, konuşmasınlar diye de araya birer boş oda bırakılmış. Bu kadar intikam alma, sizi ezerim duygusuyla yola çıktın mı adaletsizliği de perçinliyorlar."
"Adalete, insanlığa bu kadar zulmetmeyin"
CHP lideri Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğu ile ilgili olarak da şunları söyledi:
"Elbette Türkiye Cumhuriyeti'nde görev yapan saygın savcılar var, yasaları uygulayan, adaleti savunan, vicdanlı... Selahattin Dermitaş için tutukluğunun makul süreyi aştığını ve Anayasa'nın 19. maddesinin ihlal edildiğine karar verdi Anayasa Mahkemesi. 50 bin lira tazminata mahkum etti Türkiye Cumhuriyeti devletini. Aynı şekilde Eren Erdem için de kişi hak ve hürriyetinin ihlal edildiğini söyledi. Demirtaş tam 4 kez tahliye kararı verilen ama her seferide de tahliye kararı uygulanmayan ve tekrar hapse atılan bir siyasetçidir. Düşüncelerine katılırsınız katılmazsınız o ayrı, ama bir insanı haksız hukuksuz yere içeri atarsanız elli dereden su getirirseniz toplumun vicdanı kanar. Adalete, insanlığa bu kadar zulmetmeyin. Tahliye kararını hangi gerekçeyle uygulamıyorsunuz. Bu dikta yönetiminin Türkiye'deki yansımalarıdır."
(AÖ)