CNN Türk'ün haberine göre, suç duyurusunda bayrak yakma girişiminde bulunulan ve altı kişinin tutuklandığı Mersin başta olmak üzere Ankara, İstanbul ile diğer illerde düzenlenen 56 etkinliği düzenleyen komite içinde DEHAP yöneticilerinin bulunduğuna dikkat çekildi.
Emniyetin bu illerle ilgili yaptığı suç duyuruları Ankara'da toplandıktan sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın da bir suç duyurusunda bulunması bekleniyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü sözcüsü Ramazan Er, "Olayların arkasında kimin olduğu malumdur. Türk polisi olayların ardında kimin olduğunu bilmektedir ve bu yönde çalışmalarını sürdürecektir" dedi.
Altı kişi tutuklandı
Mersin'deki bayrak yakma girişimiyle ilgili açılan soruşturma kapsamında tutuklanan çocukların sayısı da altıya yükseldi. Zanlılar, "Türk bayrağına saldırıda bulunmak, bölücü terör örgütü adına slogan atmak, güvenlik güçlerini taşlamak ve terör amaçlı sokak gösterileri düzenlemek" suçlarından tutuklanarak, Mersin Cezaevi'ne gönderildi.
Bu arada DEHAP Genel Başkan Yardımcısı Alaattin Erdoğan başkanlığındaki heyet de Mersin'de incelemelerde bulundu. İl yöneticileriyle basına kapalı bir toplantı gerçekleştiren heyet, daha sonra açıklama yapacak.
5 Norveçliye soruşturma
Diyarbakır'daki Newroz kutlamalarına katılan 9 kişi hakkında da dava açıldı. Diyarbakır-Elazığ karayolundaki fuar alanında 21 Mart'ta DEHAP Diyarbakır İl Örgütü'nce oluşturulan tertip komitesi tarafından yapılan Newroz kutlamaları ile ilgili yapılan inceleme sonucunda dokuz kişi hakkında 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşüne Muhalefet suçundan Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, tertip komitesi ile beş Norveç vatandaşı hakkında da soruşturma başlattı. Soruşturma sonucu dava açılıp açılmamasına karar verilecek.
Ayrımcılığa karşı barışçıl tutum
İnsan Hakları Derneği (İHD) de bir açıklama yaparak "Devletin en üst kademelerinden yapılan açıklamalara ve tüm yurtta yaratılmaya çalışılan fırtınaya bakıldığında, ister istemek akla bunların önceden planlanmış bir senorya olduğu geliyor" dedi.
Genel Başkan Yusuf Alataş imzasıyla yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Yaşları 12 ile 17 arasında değişen birkaç çocuğun ellerindeki bayrağı bilinçsizce yerde sürüklemesi sonrasındaki olayları ne yazık ki hayretle, ibretle ve kaygıya izliyoruz.
Bir hukuk devletinde suç olan eylemler ve bunların karşılığı olan cezalar yasalarla belirlenmiştir. Ve yargı organları hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma ilkelerini göz önünde bulundurarak yasaları uygularlar. Başka herhangi bir devlet kurumunun herhangi bir suçun sorumlularını hedef gösteremezler, yasada belirlenmemiş toplumsal yaptırımlar ya da nitelemeler öngöremezler.
Fakat ne yazık ki Genelkurmay Başkanlığı, yaşları 12 ile 17 arasında değişen çocukların vatandaşlık konumlarını dahi sorgulama hak ve yetkisini kendisinde bulabilmiştir. Geçmişte, toplu katliam yapan, faili meçhul cinayet işleyen, işkence dahil insanlık suçu işleyenlere karşı gösterilmeyen böyle bir tavrın, 3-5 çocuğa karşı gösterilmesi kabul edilemez.
Bu ülkede yaşayan herkes, suçlu olup olmadığına ya da etnik kökenin ne olduğuna bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdırlar. Hiç kimsenin, nasıl bir eylem gerçekleştirmiş olurlarsa olsun, birileri hakkında "sözde vatandaş" deyimini kullanarak, onların vatandaşlık konumunu sorgulamaya, ayrımcılık yapmaya hakkı yoktur. Bu nitelemenin muhataplarının çocuk olması durumu daha da vahimleştirmektedir. Bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki, yasal ve uluslararası mevzuatımıza da aykırı olarak yurttaşlarımız arasında ayrımcı bir tanımlama yapılmış olmasından sonsuz kaygı ve üzüntü duymaktayız. Geçmişteki, ülke sorunlarını barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmek yerine, yok sayma ve şiddete başvurma şeklindeki pratiklerin sorgulanması yerine; yurttaşlarımıza yönelik olarak "geçmişten dersler çıkartmaları" gerektiği şeklinde tehdit içeren ifadelerin kullanılması düşündürücüdür.
Uzun yıllar çatışma ve şiddet ortamından en fazla zarar görenler, bu ülkede yaşayan yurttaşlarımız olmuştur. Bugün itibariyle yapılmak istenen, milliyetçilik duygusunun yeniden hortlatılarak ülkemizde şiddetin ve kaosun hakim kılınmasıdır; yurttaşlarımızı karşı karşıya getirmek çabasıdır. Bu çabaların geçmişte de çok kere denendiğini; bundan yurttaşlarımızın çok büyük acılar çektiğini unutmadık. İnsan hakları savunucuları olarak, tüm kesimleri sağduyulu ve duyarlı davranmaya, tüm kamu otoritelerini de yurttaşlarımızı birbirine düşürecek söz ve davranışlardan kaçınmaya çağırıyoruz".(AK)