Türkiye, Uluslar arası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası ile gerekli anlaşmaları yapmış, kendinden talep edilen reformlar için çaba gösteriyor... Ayrıca toplumların sosyolojik dokusunda önemli farklılıklar var. Bizdeki devlet ve aile anlayışı daha farklı işlev ve roller yüklediği için, kısa dönemde yollar ayrılmıştı.
Ancak bu ayrılık kısa dönemli bir ayrılma. Gidilen yön ve yollar farklı.Önümüzdeki süreçte paniğe gerek yok. İşte bu anlamda yolların ayrıldığını düşünüyorum.
Oysa uzun dönemde Türkiye'nin yeniden Arjantin'in durumuna düşmeyeceğini, henüz öngöremeyiz. Aksine, eğer Türkiye, geçmişteki gibi yönetilirse, gelecekte Arjantin'in bugünkü durumuna düşebilir.
Bugünkü Arjantin'in milli geliri bizim iki katımız dolayında ve enflasyon sıfırlanmış durumda. Türkiye, henüz milli gelirinde daralma yaşanan ve enflasyonda 70-85 bandında bulunan bir ülke..
Bu koşullarda IMF ve Dünya Bankası destekleri, kısa dönemli darboğazı ve borçların çevrilebilirliğini, şimdilik güvence altına alıyor.
Bu durumda Türkiye,dışarı sürekli borçlanırken, şimdilik iç ve dış borcu çevirebiliyor.
Ancak borçların çevrilebilirliğini, sürekli dış desteğe dayandıramazsınız.
Taşıma su ile değirmen dönmez. Arjantin'in borçlarını çevirememesi nedeniyle bu krize düştüğünü de hatırlayalım.
Türkiye yeniden yatırım ve üretime dönmeli
Türkiye istikrar arayışı yanında, sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme ile ihracat artışını da güvence altına alırsa gelecekte bugünkü Arjantin'in durumuna düşmekten ancak kurtulur.
Bunun bir başka anlamı, Türkiye yeniden yatırım ve üretim yapabilen, rekabet edebilen bir ülke durumuna gelmelidir. Sadece bankaları kurtarmak yetmez. 20 milyar dolar fonlanan banka kesimine yeniden 4 milyar dolar aktarmak Türkiye'nin sorunlarını çözmeye yetersiz kalır.
Türkiye'nin, yeniden yatırım yapabilen ve büyüyen bir ekonomi olabilmesi için, yatırım iklimi ve ortamı ile yatırım motivasyonu yaratmak gerekiyor. Bunun için kısa vadede enflasyonun önlenmesi önemli. Ancak bunun yanında çok daha önemli veya en az onun kadar önemli bir konu, Türkiye'nin yeni kalkınma anlayışına yönelmesidir.
Bilgi çağı, ağ (network) ekonomisi olarak örgütlenirken,kalkınmayı yerelden, kentten ve bölgeden başlatan yeni bir içerik kazandı.
Bu yeni içerikte, yerel birimlerin, kamu veya özel gönüllü veya resmi, belediyeden, odalara, üniversitelere, araştırma kurumlarına, sendikalara, gönüllü örgütlere ve vatandaşa kadar uzanan bir ortak çalışma, katılım ve işbirliği içinde yürütülen yeni bir yaklaşım oluştu.
Kent kalkınma ajansları kurulmalı
Yerel girişimciliğin evrensel bilgi ve pazarlarla buluşturulması gerekiyor. Bunu sağlayacak örgütlenmeler, yani Kent Kalkınma Ajansları kurumları)gerekiyor.
Yeni kalkınma anlayışı için yeni örgütsel ve yasal düzenlemeler ile, kamuoyunun aydınlatılması ve bilgilendirilmesi yönünde yapılacak çok iş var!..
İşte uzun dönemde, bugün aldığın borçları geri ödeyebilmek ve Arjantin'in bugünkü durumuna düşmemek için, bu yöndeki sorumlulukların şimdiden yerine getirilmesi gerekiyor.
Bankalar için 3 yılı ve geçen yılki bütçe büyüklüğünün yarısını harcayan Türkiye, çok daha cüzi kaynaklarla, geleceğini emanet edeceği yapılanmaları şimdiden kurmalı ve kurumlaştırmalıdır.
Umudu ve geleceği yalnızca IMF, Dünya Bankası ile Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlarsak Osmanlı'dan daha kötü duruma bile düşeriz;değil Arjantin olmak. Öyleyse geleceği daha bilinçli yönlendirip yapılandırmalıyız...(ÇM)