Fotoğraf: AA (Arşiv)
300'e yakın sivil toplum kuruluşunun üye olduğu Denge ve Denetleme Ağı (DDA) "Demokratik Seçimler İçin Somut Öneriler" başlıklı bir rapor yayımladı.
DDA raporda, "Süregelen erken seçim/zamanında seçim tartışmaları çerçevesinde, öncelikli olarak demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan adil ve özgür seçim sürecinin sağlanmasına ilişkin adımların atılması elzemdir" dedi.
Türkiye'de gerçekleşen son 4 seçimde seçim bütünselliğinin temel bileşenlerinde yaşanan gerilemeye dikkat çeken DDA şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu dönemde seçimler, yüksek katılım sağlanmasına rağmen, partiler arasında adil rekabetin sağlandığı, özgür ortamda gerçekleşen seçimler olma özelliklerini giderek kaybetmişlerdir. Demokrasinin en temel bileşeni olan adil ve özgür seçimler temelinde yaşanan bu geriye gidiş, bazı siyaset bilimcilerin Türkiye'yi demokrasiye en yakın demokrasi-dışı rejim tipi olan 'rekabetçi otoriter rejim' kategorisi içerisinde değerlendirmelerine yol açmıştır."
Temel kriterler
Raporda seçimlerin demokratik olarak yapılabilmesinin temel kriterleri şöyle sıralandı:
- Seçimsel demokrasinin temel unsurları arasında bulunan tüm vatandaşların eşit oy verme hakkına sahip olması,
- Partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının özgürce faaliyet gösterebilmeleri,
- Seçimlerin hile ve diğer düzensizlikleri içermeyecek şekilde gerçekleştiriliyor olması,
- Seçimler arası dönemde ifade özgürlüğünün sağlanması ve alternatif bilgi kaynaklarına ulaşımı sağlayacak bağımsız medyanın bulunması.
DDA, dünyadaki ülkelerin demokratik seçim yapma kapasitelerini düzenli olarak ölçümleyen Demokrasinin Çeşitleri (Varieties of Democracy) veri setinin Seçimsel Demokrasi Endeksi'nin, Türkiye'de yaklaşık son yirmi yıl içerisinde demokratik seçim yapma kapasitesindeki geriye gidişi somut bir biçimde ortaya koyduğunu aktardı.
2018 seçimlerinde yaşanan problemler
DDA, 24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinin bütünselliğini etkileyen seçimin idaresine ilişkin uluslararası seçim gözlemcileri tarafından tespit edilen problemleri ise şöyle sıraladı:
- Seçim öncesi ilave seçim bölgeleri kurulmuş ve bu düzenlemeler siyasi parti temsilcilerine danışılsa da konuyla ilgili teknik uzmanların görüşü alınmamıştır.
- Erken seçim kararı sonucu sıkışık bir takvimde ilerlenmesi gerekçesiyle YSK, önemli değişikliklere uğrayan seçim mevzuatını da içeren seçmenleri bilgilendirici bir el kılavuzu hazırlamamıştır.
- Yukarıda değinilen değişiklikle sandık kurulu başkan ve üyelerinin kura usulü kamu görevlileri arasından belirleneceği belirtilmişse de bu değişikliğe tam anlamıyla uyulmamış ve kura prosedürü uygulanmadan sandık kurulu başkanları valilik ya da ilçe seçim kurullarınca atanmışlardır.
- Valilerin güvenlik kaygısı ile yaptığı talepler sonucu YSK, bazı sandıkların yerlerini değiştirmiştir.
Tartışmalı yasal düzenlemeler
DDA, Son genel seçimlerden günümüze de, seçimlerin bütünselliğini olumsuz yönde etkileme potansiyeline sahip çeşitli yasal düzenlemelerin kabul edildiğine dikkat çekti:
- OHAL dönemindeki kamudan ihraç işlemlerinin devam ettirilmesi;
- Gözaltı süresinin hâkim kararıyla dörder günlük sürelerle uzatılarak toplamda 12 güne çıkarılabilmesi;
- Valilerin toplantı ve gösteri yürüyüşlerini sınırlama ya da erken dağıtma gibi yetkilerini üç yıl daha sürdürebilmesi.
DDA, valilerin belirledikleri kentlere giriş çıkışları ve bu yerlerde sokağa çıkışları yasaklama yetkisinin uzatılması, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı yönünden problemli olmasının ötesinde, seçim sürecinde siyasi partilerin aktivitelerinin kamu görevlilerince engellenme riskini beraberinde getirdiğini ifade ederek, "Bu riskin iktidar partisi ve muhalefet partileri tarafından eşit paylaşılmayacağı, geçtiğimiz seçim süreçlerinde görülen yıkıcı kutuplaştırıcı söylem ve muhalefet partilerinin terörle ilişkilendirdiği söylemler dikkate alındığında oldukça yüksek bir ihtimaldir" dedi.
DDA, Gözaltı sürelerinin on iki güne çıkartılmasının da seçim esnasında ya da öncesinde seçimlerin adil ve özgürlüğü için olmazsa olmaz bir kriter olan ifade özgürlüğü konusunda soru işaretleri doğurduğunu belirtti.
Kamudan ihraç sürecinin, seçim dönemini kapsayacak şekilde uzatılmasının ise devlet memurları üzerinde baskı oluşturacağı ve seçim sürecinde görev alan kamu görevlilerinin partilere ve her seçmene eşit davranması noktasında şüpheleri arttıracağını hatırlattı.
Bağımsız medya
DDA, 24 Haziran 2018'de gerçekleştirilen seçimlerde özellikle kampanya sürecinde belirleyici olan bağımsız medyaya ilişkin de somut geriye gidiş yaşandığını belirtti:
"Bu geriye gidişte büyük medya kuruluşlarının hükümete yakın firmalar tarafından satın alınması ve medya alanını düzenleyen ve denetleyen düzenleyici ve denetleyici kurumların giderek yürütmenin kontrolüne geçmesi temel etkenler olmuştur.
"Bu çerçevede, önümüzdeki Kasım ayında TBMM'nin gündemine gelmesi beklenen sosyal medyaya yönelik yapılacak düzenlemeyle beraber, medya alanındaki bu gelişmeler seçimlerin adil ve partiler arasında eşit rekabet şartlarını sağlaması yönünden problem yaratma potansiyeline sahiptirler.
"En genel ifadeyle, ifade özgürlüğü bir temel hak olmanın ötesinde adil ve özgür seçimlerin yapılması yönünden de yaşamsal öneme sahiptir."
Öneriler
Bir sonraki seçimlerde uluslararası demokratik standartların sağlanmasına yönelik iyileştirmeler yapılmasını gerekli olduğunu vurgulayan DDA'nın somut önerileriyle şöyle:
- Bir yıl daha uzatılan bazı OHAL uygulamalarının tekrar uzatılmaması gerekmektedir. Bu uygulamalar yürütme erkine geniş yetkiler vererek seçimlerin serbestliğini ve adilliğini olumsuz yönde etkileyecek düzenlemelerdir.
- Denetim yetkileri dernekler ve meslek kuruluşlarına doğru genişletilen Devlet Denetleme Kurulu'nun yürütmeden bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanması gerekmektedir. Keza halihazırdaki yapısıyla Devlet Denetleme Kurulu, yürütmenin doğrudan etkisi altındadır. Bu hem siyasi parti finansmanı açısından hem de sivil örgütlenme özgürlüğü açısından problem yaratma potansiyeline sahiptir.
- Meclis gündemine gelmesi beklenen yeni sosyal medya düzenlemesi bağlamında, sosyal medya üzerinden yalan haber yapan, yayan ve hakaret edenlere verilecek cezaların somut kriterler üzerinden belirlenmesi, alternatif bilgi kaynaklarına ulaşma ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikte olmaması gerekmektedir.
- Sosyal medya alanını denetlemesi için oluşturulması öngörülen kurumun yürütmeden bağımsız ve tarafsız olması ve hesap verilebilirliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu tür bir düzenleme için farklı ülkelerdeki modeller değerlendirilebilir. Ancak Türkiye'de bu modellerin ifade özgürlüğünü kısıtlamayacak şekilde uygulanmasına yönelik yapısal problemler gözden geçirilmelidir. Dijitalleşen dünyada siyasi partilerin adil ve serbest şekilde rekabet edebilmesi için bu düzenlemenin tüm paydaşların (muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları ve uzmanlar) geniş katılımıyla yapılması gerekmektedir.
- Seçim kanunu ve siyasi partiler kanununda yapılması öngörülen değişikliklerin hazırlanması sürecinin, iktidar grubu içerisinde ikili müzakere şeklinde değil, geniş katılımlı ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Bu, seçimlerin meşruiyeti açısından ve demokratik kriterlere uyum açısından yaşamsaldır. (KÖ)