Dört yıl süren dava sürecinde beş polis 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bir kısım cezaların infazı çıkan bir yasa ile "affedildiyse" de polislerin hapse atılması sağlandı, cezaları ise onandı.
Metin Göktepe Davası'nın gazeteci dayanışmasına katkısını ve dava sonrası süreci, Metin'in davasını sonuna kadar izleyen yüzlerce meslektaşından Celal Başlangıç, Murat İnceoğlu ve Serpil Kurtay değerlendirdi.
Önce dayanışma
Metin'in öldürülmesinin, daha önce Türkiye'nin doğu ve güney doğusunda çok sayıda gazetecinin aslında her yerde öldürülebileceğini gösterdiğine dikkat çeken gazeteci Celal Başlangıç, "Aynı dayanışmanın mesleki ve ekonomik örgütlenmelerinde de gösterilmesi gerekiyor" dedi.
Metin Göktepe dava sürecinden bugüne pek fazla bir şey kalmadığını savunan gazeteci Murat İnceoğlu, ise dayanışmanın önündeki en büyük engel olarak, "basın çalışanlarının örgütlülüklerine sahip çıkma bilincinde olmaması, çoğunlukla 'sınıf atlama ve kendini kurtarma' anlayışına yakın olmasını" gösterdi.
Gazeteci mücadelesinde "Metin'den önce Metin'den sonra" şeklinde formüle edilen bir sürecin yaşandığını ifade eden gazeteci Serpil Kurtay ise "Datça'da duruşması görüleceği gün tutuklanmasına kesin gözüyle bakılan gazeteci Sinan Kara'nın bir gün de olsa özgür kalmasını, çeşitli illerden bir çok gazeteci davaya giderek sağlamıştır" dedi.
Başlangıç: Çok gazeteci öldürüldü
Metin'in öldürülmesine doğru giden süreçte Türkiye'nin doğusunda ve güney doğusunda çok sayıda gazeteci öldürüldüğünü anımsatan gazeteci Celal Başlangıç, o dönemde durumu ve sonrasını şu şekilde aktardı :
* Ancak yaygın bir kanı olarak "Nasılsa bize değmez" düşüncesiyle basındaki gazeteciler bu cinayetlere karşı pek duyarlı davranmadı.
* Metin'nin öldürülmesiyle görüldü ki Türkiye'nin neresinde olursa olsun bir gazetecinin can güvenliği bazı güçlerce açık şekilde tehdit edilmektedir.
Cinayet dayanışma ruhunu canlandırdı
* Bu olay üzerine gelen dayanışma ruhu gazetecilerin Göktepe cinayetinin peşini sonuna kadar bırakmamasına yol açtı.
* Bu arada Metin, çok sayıda gazetecinin bir araya gelmesini, birlikte yolculuk yapmasına, birbiriyle dayanışmasını öğretmiş oldu.
* Bu, kısmi de olsa örgütsüz gazeteci topluluğuna örgütlenme ihtiyacını ortaya çıkmasını da sağladı.
* Geçtiğimiz süreçte gelişen Gazeteciler Meclisi Girişimi, Metin Göktepe'den bize kalan örgütlenme gerekliliğinin bir yansıması idi.
"Yıllar sonra Datça'da yaşadık"
* Yıllar sonra bunu Datça'dan cezaevine gönderdiğimiz gazeteci Sinan Kara olayında da yaşadık.
* Göktepe davasına gider gibi İstanbul'dan, Ankara'dan, İzmir'den, hatta Bodrum ve Marmaris'ten gelen çok sayıda gazeteci Sinan'ın yargılandığı duruşma salonunda ya da Sinan'ı koyduğumuz Ula Cezaevi'nin kapısında bir araya gelmesini bildi.
Mesleki ve ekonomik örgütlenme de gerekli
* Metin Göktepe deneyimi olmasaydı böyle bir katılım gerçekleşmeyebilirdi.
* Gerek Metin'in gerekse Sinan'ın süreçleri gösteriyor ki artık gazetecilerin, yalnızca öldürülen meslektaşlarının arkasından mahkeme salonlarında ya da hapse gönderilecek arkadaşlarının ardından cezaevi kapılarında değil mesleki ve ekonomik örgütlenmelerinde de bulunmaları gerekiyor.
İnceoğlu: Kilometrelerce yok gittik
"Metin medyanın kalbinin attığı İstanbul'da gözler önünde öldürüldü" diyen gazeteci Murat İnceoğlu ise, cinayetin ardından "bazı 'gazetecilerin' onun gazeteciliğini tartışmaya açmak istedilerse de meslektaşlarının davanın takipçisi olduğunu hatırlattı.
İnceoğlu, çabaları şöyle anlattı :
* Suçluların cezalandırılması için kilometrelerce yol defalarca gidildi ve gelindi. Aslında gazetecilerin tecrübe aktarabilecekleri böyle bir pratik de daha önce yaşanmamıştı.
* Gazetecilerin tepkisi duygusaldı, Metin gözler önünde, alenen öldürülmüştü. Bu yüzden onun ölümü Güneydoğu'da mesleğini yapmaya çalışan meslektaşlarının ölümünden daha fazla etkiledi.
* Elbette duygusal tepkiler geçicidir, önemli olan ise o dönem ortaya çıkan dayanışmanın örgütlü hale getirilmesi ve sürekli kılınmasıdır.
* "O günlerden bu günlere ne kaldı?" sorusuna yanıt arandığında ortaya çok da parlak bir tablo çıkmıyor.
"Tepkiler yetersiz "
* Zaman zaman yaşanan gözaltıların ardından yaşanan dayanışmada Metin'in gözaltında öldürülmesinin hafızalarda bıraktığı izin önemi büyük.
* Fakat halen Türkiye'de dergi büroları basılabiliyor, gözaltına alınan gazeteciler "Metin Göktepe gibi mi olmak istiyorsun?" diye tehdit ediliyor.
* Tüm bunlara karşı verilen tepkinin yetersiz olduğunu ise aynı olayların tekrarlanabilmesinden anlayabiliyoruz.
* Basın çalışanlarının örgütlülüklerine sahip çıkma bilincinde olmaması,çoğunlukla "sınıf atlama ve kendini kurtarma" anlayışına yakın olması dayanışmanın önündeki en büyük engel olarak her zaman karşımıza çıkıyor.
* Açıkçası Metin'in öldürüldüğü günden bu yana ne kaldı sorusunun yanıtını vermek pek de kolay değil. Sorunun yanıtını bulmak için çok düşünmek gerekiyor, fakat sanırım yanıt çok da uzun anlatılacak gibi değil.
Kurtay: Süreç öğreticiydi
Gazeteci Serpil Kurtay ise, "Devletin basın ve halkın haber alma özgürlüğüne yaklaşımı değişmediği sürece Metin Göktepe sürecinin öğrettiği değerlere daha fazla sahip çıkmamız gerektiğini gördük ve görmeye devam ediyoruz" dedi.
Metin Göktepe Davası'nın pek çok bakımdan öğretici olduğuna dikkat çeken gazeteci Kurtay, davanın önemini şu şekilde anlattı :
* Devlet yetkililerinin "Sandalyeden düştü", "Duvardan düştü" şeklinde açıklamaya çalıştığı Metin Göktepe'nin ölümünden, polislerin mahkumiyetine kadar geçen süreç, bir çok bakımdan öğreticidir.
* Basın tarihinde ve gazetecilerin mücadelesinde "Metin'den önce Metin'den sonra" olarak formüle edilen bu süreç, devletin basına yönelik tutumunu gösterdiği kadar; gazetecilerin meslektaşlarına sahip çıkmasının ve halkın haber alma hakkını savunmasının önemli bir örneği olarak da kayda geçti.
* Sonucu bakımından Metin Göktepe davasını diğer gazeteci cinayetlerinden
ayıran en önemli özellik, elbette ki, genç gazeteciler ile Metin'in gazetesi "Evrensel"in, ailesinin, avukatlarının ve Metin'in haberini yaptığı emekçilerin örgütlü ve ısrarlı takibin baskıya dönüştürülmesiydi.
"Değerlere sahip çıkmalıyız"
* Kapsamlı ve örgütlü bir mücadelenin sonucunda tüm yasal ve yasal olmayan engellemelere rağmen, polislerin ya da dolaylı olarak devletin yargılandığı davalarda olumlu sayılabilecek sonuçların alınabileceğini, Metin Göktepe bize öğretti.
* Datça'da duruşması görüleceği gün tutuklanmasına kesin gözüyle bakılan gazeteci Sinan Kara'nın bir gün de olsa özgür kalmasını, çeşitli illerden bir çok gazeteci davaya giderek sağladı.
* Devletin basın ve halkın haber alma özgürlüğüne yaklaşımı değişmediği sürece Metin Göktepe sürecinin öğrettiği değerlere daha fazla sahip çıkmamız gerektiğini gördük ve görmeye devam ediyoruz. (EÖ)