Polis raporlarına göre gazetecinin "suçu", "Ülkü Ocakları binasına izinsiz girmek; burada bulunan tanesi 5 milyon TL değerinde beş dergiyi izinsiz alarak mülke tecavüz ve sirkat".
Dövene değil dövülene dava
Saldırının soruşturulması süreciyle ilgili soru sorulan bir polis yetkilisi, "Soruşturma sürüyor. Kanatlı'yı darp olayında failleri tespit edemezseniz kime dava açacaksınız?" dedi.
Uluslararası alanda büyük tepki yaratan ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) Türkiye Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'e "Failleri yakalayıp cezalandırın" diye mektup göndermişti.
Rejim dişini gazeteciye gösterdi!
AGİT'in, Ülkü Ocakları'nın 17 Ekim günkü eylemini izleyen gazeteci Kanatlının ülkücüler tarafından saldırıya uğrayarak fotoğraf makinesinin ve hafıza kartının elinden alınmasıyla ilgili olarak Türkiye Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'e mektup göndermesinin hemen ardından polis adli şubesi Cuma günü (31 Ekim 2003) gazeteci Murat Kanatlı'yı "Basın kartını da yanına alarak derhal polise gitmesi" talebiyle aradı.
Kanatlı'nın 17 Ekim 2003 tarihinde Ülkü Ocakları eylemini izleyerek fotoğraf çekmesi, eylem ardından Lefkoşa'daki Ülkü Ocakları binası balkonunda Ülkü Ocakları'nın bir temsilcisinin basına açıklama yapmasını izlemek üzere binaya girmesi, olayı fotoğraflaması ve burada herkese dağıtılmakta olan basın bildirisi ve dergilerden alması "mahkemelik olay" oldu.
Polis, olayın üzerinden iki hafta geçtikten sonra "ülkücülerden şikayet var" diyerek Kanatlı'ya binaya "izinsiz girmek gerekçesiyle mülke tecavüz, dergileri alması nedeniyle sirkat" suçlamasıyla dava açtı.
Kanatlı: Daha büyük sorunların sorumlusu olurlar
Uğradığı saldırı karşısında, polisin görevini yerine getirmemiş olduğuna dikkat çeken gazeteci Murat Kanatlı şöyle dedi:
* Bünyesinde yurttaş olmadığını düşündüğümüz ve sürekli olarak yapılan eylemlerle başta politikacılar, gazeteciler, aydınlar olmak üzerine birçok Kıbrıslı Türke hakaret ve tehdit ihtiva edecek şekilde sloganlar atanlara, olay çıkaranlara karşı da hiçbir işlem yapmayanları da ilerleyen süreçlerde çıkacak daha büyük sorunların sorumlusu olacakları uyarısını yaparız.
* Bu noktada onlarca polisin gözü önünden Ülkü Ocakları binasından çıkan ve/veya olay yerinde olan Ülkü Ocağı üyeleri veya sempatizanları tarafından saldırıya uğramamıza rağmen hakkımızda şikayetde bulunan Ülkü Ocakları yetkilileri hakkında başta Ülkü Ocakları Başkanı Tahir Erçelebi olmak üzere tüm Ülkü Ocakları yürütme yetkilileri hakkında, üyelerinin saldırgan tavırları ve şiddette dayalı hareketleri ile ülkedeki huzur ve güveni bozdukları ve bunun en somut örneği olarak da haberi takip eden bir gazeteci olarak benim darp edilerek fotoğraf makinemin hafıza kartını çalarak görevimi yapamaz hale getirdileri için ilerleyen süreçlerde hukuksal süreci başlatacağımızı da kamuoyunun bilgisine getiririz.
"Biz hukukla mücadele vereceğiz"
* Bir kez daha, bir süredir kuzeyde gerek açıklamalarla hedef göstererek gerekse de canlı yayını basarak gazetecileri susturarak bir terör kampanyası düzenleyenleri, tüm yapmaya çalıştıklarının farkında olduğumuzu şiddete şiddetle yanıt vererek değil hukuksal ve demokratik tüm haklarımızı kullanarak uluslararasındaki örgütlerle dayanışarak mücadelemizi sürdüreceğimizi ve asla susmayacağımızı özellikle bu ülkede gazetecileri öldürerek, araçlarını bombalayarak, sözlü ve yazılı taciz ederek özgür basını susturma niyetindeki üç-beş karanlıklar prensi başta olmak üzere tüm kamuoyunun bilgisine getiririz. (EÖ/BB)