Bunun birbiriyle ilişkili iki sebebi olmalı: Birincisi, derginin kendini önemseyen, fazla ciddiye alan bir otorite makamına dönüşme tehlikesinden kaçınma niyetimiz, ikincisi de tembelliğimiz. Virgülle aramıza her zaman belli bir mesafe koyma gayreti içinde olduk. Çalışmalarımız devam edecek.
Gelgelelim, belli yıldönümleri, örneğin 100. sayıya erişmiş olmak, insanda bazı ilkelerden ödün verme hevesi uyandırabiliyor: 100, sayıda dönüp bir ardımıza bakalım, bugüne dek değişik zamanlarda, değişik aralıklarla Virgül katkıda bulunanların Virgül'e dair düşündüklerini yansıtalım istedik.
Başlangıçta çok parlak gibi görünen bu fikri epeyce tartıp düşündükten ve tartıştıktan sonra da gerçekleştirmeye karar verdik, bir şartla; 100. sayı kutlamaları uğruna malzemeden çalmış olmamak için, Ekim sayısını 80 yerine 88 sayfa yayımlıyoruz.
Sağ olsunlar, daha önceden Virgül'de yazmış çizmiş arkadaşlarımız bizi kırmadılar. Yazarken de kırıcı olmamaya çalıştıkları anlaşılıyor. Her zaman olduğu gibi, uzunca yazılan kestik - işimiz bu. Eleştiri ve Önerilerin çıkarılan kısımlar içinde kalmamasına özen gösterdik. Yazılanlar arasında bizi şaşırtan, bazı şeyleri yeniden ele almamız gerektiğini düşündüren epeyce yorum var. Okurlarımızdan da bekleriz...
Dergilerin etkisi, biraz da ömürlerine bağlıdır, derler. Dünyanın en güzel dergisini yayımlamış olmanın çok büyük bir kıymeti yoktur, o dergiyi birkaç yıl olsun yaşatamadıktan sonra... Yüz sayı, dokuz yıl. Fena sayılmaz: Yayın hayatı yarın sona erse bile, Virgül artık başarılamamış, "yarım kalmış bir proje" olmaktan kurtuldu sayılır.
Hüsnükuruntuları bir yana bırakırsak; dergiler, yaşadıkları için ölümlüdürler. Renklerini ve canlılığını kaybettikten sonra da yıllarca çıkmaya devam eden, kendi kendisinin gölgesine dönüşmüş dergilerden biri haline gelme tehlikesi, her zaman var olacak.
Katkıda bulunarak Vîrgül'un 100 sayıdır ayakta kalmasını sağlayan herkese teşekkür ederiz. Kolay değildi. Bundan sonraki ilk hedefimiz, 101. sayıyı çıkarmak.
Sonra 102...
Tansu Açık
Kasvetli "kasabamızda" yeni sayısını dört gözle beklediğimiz birkaç dergiden birisi Virgül; son zamanlarda renkli basılmaya başlandı, resim üzerine, sinema kitapları üzerine yazılar arttı - çocuk kitaplarına ne oldu bu arada? İnsanbilimleri tamam, yazın pekiyi, sahne sanatlarına hiç yer verilmiyor gibi sanki, enikonu geniş bir yayın çeşitliliğine ulaşan doğabilimleri de hak ettiğinden az yer almıyor mu? Bence eli kalem tutanın yazmak isteyeceği bir dergi, çünkü kitap ve eleştiri dergisi olarak bizde benzeri yok.
Füsun Akatlı
Bir çocuğun büyümesine tanıklık etmek gibi. Çocuk dokuz yaşını geçmiş, okula bile başlamış olmalı bu hesapça! Ne var ki, bizim çocuk üniversite bitirmiş gibi doğmuştu zaten. Yine de, bu benzetmenin altında yatan sevecen, "müftehir" duygular ağır basıyor Virgül'ün macerasını düşündüğümde.
Gönül isterdi ki, her geçen yıl daha çoraklaşan, yozlaşan, sakatlanan kültür hayatımıza ödünsüzce ve kahramanca göğüs geren bu değerli dergiye daha sık, daha verimli katkılarda bulunabileyim. Ne çare... Zamansızlık en büyük dert! Aynı nitelikli ve yüksek düzeyli çizgide, çıtayı hiç düşürmeden Virgül'ün 500. sayısının da okura ulaşacağı umuduyla... Hepinizin elinize sağlık!
Necmiye Alpay
Virgül kitap dergisinin başlıca ayırt edici özellikleri, küreseîleşmeci olmayan dünyalı-lığı, geleneksel olmayan eleştirelliği ve güncelliğin atlanmadığı zam an dişiliğidir diyebilirim.
Feridun Andaç
Yazıda noktalama işaretleri, bir koşunun engelleri olarak gelirdi bana. Ciddi ciddi yazıyla cebelleştiğim lise yıllarımda izlediğim edebiyat dergileri, birer carı simidi gibiydiler. Çünkü, adlarını sanlarını bildiğim yazarların nasıl yazdıklarına, önümde engel gibi duran noktalama işaretlerini nasıl kullandıklarına bakardım. Öğrenmeye çalışırdım ne/nerede/nasıl kullanılıyor.
Kaligrafik olarak "g/G -ğ/Ğ" harflerini çok severdim. Zamanla buna iki virgül",/;" eklendi. Düşünce duraklarından geçmenin simgesi gibi gelirdi bunlar bana. Ekîm 1997'de ilk sayısına kavuştuğumuz Virgül de bana düşünce duraklarının yansılarını anlatır. Getirip önümüze açtığı zenginlik, yazıya/düşünmeye dair her şeyi içerir.
Virgül'ün durakları ayrıntılar üzerine düşünmemizi, önümüze sunulan birikimleri görmemizi sağlar. Oradan devşirdiklerimle, sıklıkla dönüp başvurduklarımla, bir derginin güvenilirliğini bir kez daha anlarım. Birçok dergide yazdım, yazıyorum da. Ama Virgül için yazmak benim için hep ayrıcalıklı olmuştur. Bazı yazıları yazar, okuduğum bazı kitaplar üzerine notlarımı alır, kimi söyleşileri yaparken; "Bunları Virgül için düşünmeli," derim kendime... Bir yazın/kültür dergisinin düşünce aura'sı olması gerektiğini de hatırlatır bize üstelik Virgül...
Efnan Atmaca
Ben okurluktan yazı dünyasına Virgül'de adım attığımda henüz 10'lu sayılardaydık. O gün edebiyata virgüller koymayı öğrenmiştim. Hâlâ da kalemi her alışımda, bana ilk öğretilen virgülleri ve noktalan kullanıyorum.
Hatice Aynur
Bir şeylerin hep yarim kaldığı, tökezlediği veya kazaya uğradığı bir ortamda, Virgülün her ay çıktığı ve çıkabileceği düşüncesi bana ferahlık ve ümit veriyor. Yazısını nerede yayımlatabileceğim soran birine "Virgül'e gönder, derginin amacına uygunsa hemen yayımlarlar, yazını yayımlatmak için araya bir tanıdığın girmesi gerekmiyor," cümlesini kurma ortamı sağladıkları için de tebrik ediyorum. Nice nice sayılara...
Tanıl Bora
Kitap dergilerinin bir hayli çoğaldığı bir vasatta, 100'lük Virgülün işi zorlaştı aslında. Neyiyle fark edilecek, hususiyeti nedir? Benim Virgül'de bulduğum fark, bir kitap veya bir dizi kitap üzerine yazılardan ziyade, onlar üzerinden yazılara ağırlık verdiğinde ortaya çıkıyor: Bir kitabı veya bir öbek kitabı vesile eden denemeler, onlar üzerinden konuya veya literatüre ilişkin spekülasyonlar...
İlla belirli kitapları ele almadan, umumiyetle kitap dünyası üzerine denemeleri de katabiliriz. Elbette düz (veya alengirli!) tanıtımlar da olur, ama Virgül'ü Virgül yapan, onu ayırt eden, zaten "virgül" mefhumuna da uyan, bu denemeci dili ve tarz olmalı.
Bu tür yazıların "iyisinin" temininde güçlük olduğunu biliyorum, ama Virgül'ün formda zamanlarında bunu pekâlâ becerdiğini de biliyorum. Form meselesi önemli: Virgülün aslında bütün ömürlü dergilerde görülen, "insanca" bir yanı bu. Bazen formdan düşüyor, nokta gibi büzülüyor; bazen zindeleşiyor, kuyruğu saltanatlı bir kedininki gibi dolgun, görkemli sarkıyor, ikinci 100'de, yüksek form diliyoruz!
İstek parçası mümkünse... O sıska, tek sütunluk, aylık "cool" editoryalin ihya edilmesini istiyorum. Mutlu ve kutlu olsun!
Vedat Çakmak
İlk yazım yayınlandığı zaman, "virgülüne bile dokunmadık, kestiğimiz yerler dışında" denilmişti, kahkaha atmıştım. Virgül'deki kitap yazılarında, daha önce hiç bilmediğim şeyler karşıma çıktı. Keyifle başka kaynaklara dönüp, ilgili kitabın sınırlarını aştığım çok oldu.
Bir kitap çevirisindeki hatalara kızarak yazmış olduğum bir yazıyı (yayınlanmadı) Virgül'e göndermiştim. Tutturdular, "eleştiri yaz" diye. Türkçe edebiyatla ilişkim zayıf olduğu için, "Türkçe'ye kazandırılması gereken kitaplar hakkında yazarım," dedim. Pazarlık ettik, "bir öyle, bir böyle," diye. Dikkat ediyor musunuz, buraya da bir "virgül" koydular!
Kerem Demirbaş
Virgül'de çıkan bir yazımı yüksek lisans mülakatında referans olarak sundum, gerçekten etkili oldu.:)
Hira Doğrul
Vay be, 100 sayı olmuş, 100 bolü 11 eder 9 küsur, 9 yıldır bu hayal sürmüş, hayalden gerçekliğe gerçeklikten hayale gidilmiş gelinmiş gidilmiş. Nice yolculuklara!
Leylâ Erbil
Dergilere İnsanlarmış gibi bakarını. Virgül, sevdiğim bir insandır. Tüm yayın kadrosu ve yazarlarıyla; her an değişen gerçekliği yakalamanın peşinde, yalansız, dobra, titiz, magazine hiç kaymadan, geleceğin entelektüeli olma yarışma patırtı gürültü çıkarmadan alçakgönüllükle katılan, dikkate değer bir insandır o. Her ay elime geçtiğinde sevgili bir yüzle karşılaşmış olurum. Ve bu güzel insana sağlık, esenlik dolu uzun ömürler dilerim.
Tuğrul Eryılmaz
insan teorik olurken sıkıcı (hadi edepsizlik etmeyeyim) zor anlaşılır, pop olurken çok sade suya tirit olmak zorunda mı? Virgül bunun yanıtını kocaman bir hayır olarak verdi ve 100. sayısına ulaştı. Yayınını belli ilkeler çerçevesinde sürdürürken, çağdaş dergiciliğin geldiği aşamaları da hiç göz ardı etmedi. Fikir mi, bilgi mi "ikilemini" bence çok güzel dengeledi. Okuruna yukarıdan hitap etmemeye çabaladığı açık.
Fazla uzatmadan şunu söyleyeyim: Virgül'ün her sayısında keşke bu yazı bana gelmiş olsaydı" dedirten en az iki yazı hep oldu. Daha fazla övemeyeceğim çünkü sonuç olarak biz de dergicilik yapıyoruz. 200. sayıyı da görme dileğiyle...
Not: Ah bir de dergiyi açar açmaz dört sayfalık "Vitrin"le karşılaşmasam! Vitrin, "Bize Gelen Kitaplar"ın önüne daha çok yakışmaz mı?
Asena Cünal
İlk sayıydı; o zaman Ankara'daydım, yine bir tezle cebelleşiyordum, bu sefer master tezi. Virgül'ü büyük bir merakla almış, Fatih Özgüven'in Muska ve Öte Yer üzerine yazdıklarından etkilenerek iki kitabı da hemen edinip okumuştum. Bu ilişki hep böyle devam etti. Virgül, bende her zaman kitaplarla ilgili bir heves uyandırdı, uyandırıyor. Hâlâ arada dönüp baktığım yazılar ve söyleşiler var. Derginin, yayıncılık, editörlük ve çevirmenlikle ilgili bir tartışma platformu olarak da ayrı bir önemli oldu benim için. Tamam bazen yazıların çoğu ilgimi çekmeyebiliyor ama hiçbir sayıya da kayıtsız kalamıyorum.
Kemal İnal
Virgül sadece bîr kitap eleştirisi dergisi olmakla kalmadı, bilakis kitap değerlendirmeleri üzerinden resmen çok farklı eğilimleri olan entelektüel bir çevrenin hemhal olduğu, fikir alışverişi yaptığı bir kütüphane işlevi taşıdı ve bunu da başarıyla yerine getirdi. Virgül, noktaya karşı demokratik bir entelektüel mücadelenin, fîkri zenginleşmenin ve düşünsel renklenmenin grameri oldu benim için; abecesi derin, zengin ve farklı bir gramer; okunması hep ihtiyaç kamçılayan bir dilsel şölen okulu.
Vivet Kanetti
Yıllardır "nokta"lı kitap yorumları ve yargılar okumaktan bıkmış olanlara Virgül, ekibiyle ve bizzatihi adıyla, değişik vitesli okumalar, varış noktaları (virgülleri mi demeli?}, belirlenmemiş yolculuklar vaat ediyordu. Bu dergide hemen her sayıda birçok heyecan verici yazı okudum ve Virgül'e en sevdiğim kitapları konu alan yazılar verdim. Biz noktalama işareti desek de, virgül, ferahlık, akıcılık (Herakleitosçu anlamda), zekâ, hatta demokrasi işaretidir ve Virgül bunu yüz kere hatırlatmıştır bugüne dek... Nice "yüzler"e...
Nadire Mater
Her zaman değilse de çokluk, şu ay bitse de Virgül çıksa, diye sabırsızlanırım. Yenisine kadar elimde Virgül keyifler yaşarım; hiç okumaya yeltenmediğini yazılar da olur, yarım bıraktıklarım da. Kitapları tanıdıkça hayatım zorlaşır, bunca kitap nasıl okunacak diye dertlenirim. Kimi kitapları hemen koşar alırım. Yetişemediklerim için de o kadar üzülmem doğrusu. Virgül pek güzel tanıtmış, okumuş kadar oldum derim. Daha ne olsun? Teşekkürler, devam!
Linda Stark
İlk sayısından beri raflarımızı dolduruyor, ve İlk sayıdan beri içeriği de tipi de güzelliğini koruyor. 100. sayıyı kutluyoruz. Seneye 10. yıl...
Mahmut Temizyürek
Virgül olmasa kendimi çölde hissederdim. Şimdi bozkırda hissediyorum. (KÖ)
* Virgül'e katkıda bulunanların 100. sayıya ilişkin görüşlerinin bir kısmını bianet'e taşıdık. Diğer görüşleri merak edenler Virgül'ün 100. edinerek bu meraklarını giderebilirler.