Iogen Corporation, tarımsal atıkların içerdiği şeker taşıyıcı selülozu etanole dönüştüren enzimler üreterek bu teknolojiyi bir adım daha ileri taşıdılar. Diğer bir yenilenebilir alternatif yakıt da biyodizeldir. Biyodizeller genel olarak dizel motorları için geliştirilmiş işlemden geçirilmiş bitkisel yağlardır.
Tokyo Teknoloji Üniversitesi'nden Michikazu Hara ve meslektaşları ucuz şeker, nişasta veya selülozun kömürleşmiş karışımının, etkili katı-asit katalisti olarak kullanılabileceğini ortaya çıkarttı. Bu katalist, düşük maliyetli biyodizel üretiminde kullanılabilecek.
Mühendisler, dizellerin daha az miktarda nitrojen oksit emisyonu çıkartması için çalışıyorlar Bu çalışmaların başını Almanya kaynaklı otomobil üreticisi DaimlerChrysler çekiyor.
Şirketin son günlerde piyasaya çıkarttığı BLUETEC teknolojisi, nitrojen oksit ve kurum miktarını belirgin bir şekilde azaltan modüler bir egzoz sisteminden oluşuyor. Böylece araçlar ABD'nin en sıkı emisyon standartlarına uyum sağlayabilecek.
Her kilometrede daha az karbon dioksit yakılmasını sağlayan bir diğer teknoloji de benzinli-elektrikli hibridler. Bu araçlarda benzinli motorlar elektrikli motorlarla birleştirilmiştir.
Halihazırda hibrid araçlar dur ve kalk tipi sürüşlerde yakıt tasarrufu sağlamakla birlikte, otoyollarda avantaj sağlamazlar. Generel Motors, DaimlerChrysler ve BMW'nin geliştirdiği yeni iki-modlu hibrit sistemi ise hem düşük hem de yüksek hızlarda yakıt randımanı artırıyor.
Hibrit araçların çevreye verdiği zararı azaltan bir diğer teknoloji de şebeke elektriğini depolayacak bir yöntemin geliştirilmesi. Böylece bazı zamanlarda araçlar yalnızca elektrikli gidebilme özelliğini kazanacaklar.
Dünya eriyor ve buzullar yer değiştiriyor
2006 'da küresel ısınma o denli etkili oldu ki, bu gelişmeleri izlemeye çalışan bilim adamları "ipin ucunu kaçırdılar". Grönland'da yapılan kapsamlı bir çalışma, 100 milyar metrik ton buzulun 2003-2005 yılları arasında eridiğini ortaya çıkarttı.
Bu erime hızı 5 yıl öncekinden 3 misli fazlaydı. Farklı bir çalışma da küresel deniz seviyesi yükselmesinin 20.Yüzyıl'da hız kazandığını gösteriyor. Eğer bu hız tahminler çerçevesinde yol alırsa, 2100 yılında denizler, kıyılarda 1990 yılına oranla 30 cm daha fazla yükselecek.
"Bu gidişat bizi bir hayli kaygılandırıyor" diye konuşan Princeton Üniversitesi'nden jeobilimci Michael Oppenheimer, "Bunun nedenlerinden biri kaybolan buzulların yerine yenilerini koyamamamız. Sistemde halihazırda biriken ısınma Dünya'nın sıcaklığını, deniz seviyesinin 4-6 metre daha yükseklerde olduğu dönemlere yaklaştırıyor.
Emisyonları kesme konusunda gerekli önlemleri almazsak, bu sonucu engelleme şansımız kalmayabilir. Deniz suyunun hızla yükseleceği noktaya gelmek üzereyiz. Bu gelişmeler bugün kıyılardaki bilinen uygarlıkları tarihten silebilir" diyor.
Bütün bu gelişmelerin insan elinden çıktığı konusunda herkes hemfikir. Bush yönetiminin tayin ettiği Federal İklim Değişikliği Bilim Programı Mayıs ayındaki toplantılarında, dünyanın alt atmosfer bölgesindeki ısınmanın, insan etkisiyle ısınma olgusunun doğrudan kanıtı olduğuna karar verdi.
Şubat ayındaki bir başka çalışmada karbondioksit ve metan gibi ısıyı hapseden gazların, 55 milyon yıl öncesine göre 30 misli hızlı yayıldığını ortaya çıkarttı. 55 milyon yıl önce iklim değişiklikleri aşırı bir ısınma döneminin başlamasına yol açmıştı.
NASA'nın Goddart Uzay Çalışmaları Enstitüsü'nden fizikçi James Hansen, "Son 30 yıllık ısınma, kesin olarak insan faaliyetlerinin yol açtığı sera gazlarının neticesidir" diyor.
Biyoçeşitlilik üretkenliği artırıyor
Haziran ayında sonuçları yayımlanan 10 yıllık bir çalışma, biyoçeşitliliğin ekosistemleri daha üretken ve daha dengeli kıldığını gösteriyor. Minnesota'daki Cedar Creek Doğa Tarihi Bölgesi'nde gerçekleştirilen çalışmada, bilim adamları uzun ömürlü 18 bitki türünden 2, 4, 8 veya 16 grupluk tohumları farklı parsellere diktiler.
10 yıl boyunca bilim adamları her bir parseldeki yeni oluşumların (üretkenlik) miktarını ölçtüler ve bu üretkenliğin yıldan yıla sergilediği değişikliği (dengelilik) izlediler.
Tür sayısı daha fazla olan parseldeki bitkilerin daha üretken ve daha dengeli olduğu görüldü. "Tür sayısı fazla olan parsellerdeki bitkilerin yıldan yıla fazla bir değişiklik göstermediğini izledik" diye konuşan Minnesota Üniversitesi'nden ekoloji profesörü Peter Reich, "Biyoçeşitliliğin azalmasıyla üretkenlik ve dengelilik konularının olumsuz yönde etkilendiğini düşünüyoruz.
Ayrıca biyoçeşitlilik ekosistemin küresel ısınmanın yol açtığı iklim değişikliklerine karşı direnci de artırıyor" diyor.(RO/EÜ)
* Çeviren ve derleyen: Reyhan Oksay, Cumhuriyet Bilim Teknik
* Kaynaklar: Discover, Ocak 2007; Scientific American, Aralık 2006; Newsweek, 11 Aralık 2006; Time, 11 Aralık 2006.