1990’lar ve daha çok da 2000’ler boyunca en çok sorulan sorulardan biriydi; “Kürtler ne istiyor?”. Mesut Yeğen, Uğraş Ulaş Tol ve Mehmet Ali Çalışkan’ın birlikte hazırladığı soruyla aynı isme sahip olan kitabın tanıtım metninde, bunun aslında çoğu zaman bir soru olmadığını, cevabını merak etmeden veya umursamadan, kızgınlıkla söylenen ve “Daha ne istiyorlar!” anlamında bir söz olduğunu belirtiyorlar. “Kürtler bu ülkede milletvekili, başbakan, hatta cumhurbaşkanı bile olabiliyorlar, daha ne istiyorlar?” diye ifade ediliyor bu ifadenin genişletilmiş halinde.
Bunu bir soru olarak kabul edip sorunun cevabını ya da cevaplarını bulmak için Cumhuriyet tarihine bakmak gerekiyor. 100. yılını geride bırakıp ikinci yüzyıla giren Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlerle olan ilişkisini, Kürtlerin neler istediğini, Cumhuriyet’in bu isteklere karşı nasıl bir yaklaşım gösterdiğini tartışan bir kitap yayınlandı bu günlerde. Dipnot Yayınları tarafından yayınlanan bu kitabın ismi, “Kürtler ve Cumhuriyet”. Kitap, Kürtlerin sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik anlamda 100 yıldır Cumhuriyet ile olan ilişkilerini tartışıp ikinci yüzyıla dair bir perspektif sunmayı hedefliyor.
Her biri akademisyen olan Ayhan Işık, Gülay Kılıçaslan, Behzat Hiroğlu, Kübra Sağır ve Çağrı Kurt’un editörlüğünde hazırlanan kitapta, Cumhuriyet’in 100. yılına atıfla 100 akademisyen, yazar ve araştırmacının makaleleri yer alıyor.
12 ana başlıktan oluşan kitapta, “Kürtler ve Cumhuriyet”, “Sömürgecilik ve Sömürgesellik”, “Ulus, Mekan ve Kimlik İnşası”, “Devlet Şiddeti”, “Hukukun İsisna Halleri ve Temsil Krizi”, “Direniş ve Hafıza”, “Toplumsal Hareketler ve Siyasal Mücadeleler”, “Kadın Hareketi ve Toplumsal Cinsiyet”, “Göç ve Diaspora”, “Devletler Sınırlar ve Jeopolitik İlişkiler” gibi konular ele alınıyor.
“Kürtler ve Cumhuriyet”in ilişkisini, bu ilişkinin son günlerde nasıl bir şekilde ortaya çıktığını ve kitabın içerdiği diğer konuları okuyucuların, akademisyenlerin, araştırmacıların tartışmasına sunmayı tercih eden kitabı hazırlayan editör ekibi, kitabın “Hem sembolik hem de içerik açısından aynı zamanda Cumhuriyetin 100 yıllık inkârcı ve asimilasyonist siyasetine rağmen Kürt çalışmalarının durumunu göstermek açısından da önemli olduğunu" düşünüyor.
Ekip, kitabın hazırlık süreci ve Kürt çalışmaları, Kürt tarih yazımı içerisindeki yerine ve önemine dair sorularımıza, Kürtler ve Cumhuriyet Kitabı Editörleri adıyla, kolektif bir şekilde ve yazılı olarak cevaplar verdiler.
“Hem sembolik hem de içerik açısından önemli”
Bu kitap nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
Son birkaç yıldır Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılına işaret eden 2023 yılında gerçekleştirilmek üzere birçok farklı çevreden konferans, panel, kitap gibi akademik çalışma hazırlıkları yapılmaya başlanmıştı. Ancak bu çalışmalar arasında doğrudan Kürtler ve Cumhuriyete odaklanan, Cumhuriyetin Kürt siyasetini analiz edecek çalışmalara dair bir işaret yoktu. Bu durum, özellikle Kuzey Kürdistan için önem arz eden bu yüz yılda, Kürtler ve Cumhuriyet ilişkisine odaklanan bir çalışma yapma ihtiyacını ortaya çıkardı. Farklı sosyal bilim disiplinlerinde Kürt çalışmalarında bilgi üreten araştırmacıların, 100. yıla dair söyleyeceklerini bir araya getirecek bir çalışmanın gerekliliğine inandık. Bu nedenle, 100. yılda 100 makale ile Kürtler ve Cumhuriyet ilişkisini farklı konularda ve farklı açılardan ele alan bir kitap projesi hazırlığına giriştik. Bu çalışmanın hem sembolik hem de içerik açısından aynı zamanda cumhuriyetin 100 yıllık inkârcı ve asimilasyonist siyasetine rağmen Kürt çalışmalarının durumunu göstermek açısından da önemli olduğunu düşündük. Kitap projesi böylesi bir ihtiyaç sonucu başladı.
Cumhuriyet tarihi boyunca oluşan Kürt kolektif hafızasına, Kürt çalışmalarına ne tür bir katkı sağlamasını bekliyorsunuz?
Öncelikle, Kürt çalışmaları alanında bilgi üreten yüzden fazla kişiyi bir araya getirip kendi araştırma alanlarında makale yazmalarını teşvik etmenin sembolik bir anlam taşıdığını düşünüyoruz. Bunun yanı sıra, farklı sosyal bilim alanlarından yazılan bu makalelerin bir araya getirilmesinin ansiklopedik bir değer ifade ettiğine de inanıyoruz. Son yüz yılda Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkisinin (hatta daha öncesinden başlayarak) farklı boyutları hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkesin bu kaynağa başvurabileceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bu çalışma, Kürtler ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkiyi anlamak isteyenlere kapsamlı ve çeşitli bakış açıları sunacaktır. Ayrıca içerdiği makalelerin geniş bir yelpazede olması nedeniyle bu kaynağın uzun bir zaman boyunca referans olarak kullanılacağı inancındayız. Bize göre kitaptaki makaleler hem kolektif hafızayı, çeşitliliğini, direncini gösterme açısından hem de kolektif hafızaya dair kalıcı bir miras bırakma açısından önem taşımakta.
Mehmet Bayrak: “Devlet aklı resmi planda ret ve inkarcı, gizli planda itirafçı ve kabulcu”
“Taşlaşmış devlet siyasetinde delik açmanın yolu...”
Kitabınızın yazarları arasında da yer alan tarihçi Mehmet Bayrak, Kürtlerin Cumhuriyet tarihi boyunca yaşadıklarını anlatmak için "Devlet aklı resmi planda ret ve inkârcı, gizli planda itirafçı ve kabulcü” diyor. İkinci yüzyılın hemen başındayız gerçi ama ikinci yüzyıl için nasıl bir Cumhuriyet öngörüsü var?
Mehmet Bayrak’ın ifade ettiği devletin ikili siyaseti yüz yıllık cumhuriyet tarihinin Kürt siyasetini göstermesi açısından oldukça önemli. Devlet kurumları kendi iç yazışmalarında Kürt ve Kürdistan ifadelerini daha sıklıkla kullanırken, resmi ve kamuya açık yazışmalar daha çok inkârcı ve Türkleştirici bir minvalde sürdürüldü. Devlet kurumlarının, yönetici elitinin bu asırlık siyaseti pek değiştirmeden sürdürmeye çalıştığı, Kürt ve Kürdistan meselesinin “çözümünü” zamana yayarak “bitirmeye” çalıştığı biliniyor. Devletin inkâr siyasetindeki çatlaklar, devlet aklının dönüşmesinden değil, Kürtlerin direnişinin ısrarından dolayıdır. Kürtler, Kürt hareketleri, taşlaşmış bu devlet siyasetinde delik açmanın yolunun, süreklileşmiş direnişlerden geçtiğinin bilincindeler. Bu sebeple hakkaniyetli bir çözümün zaman alacağını ifade etmek yanlış olmayacaktır.
Fakat öte yandan, Ortadoğu gibi bir coğrafyada, bırakın yüzyılı (son İsrail-Filistin savaşından da gördüğümüz gibi) birkaç ay veya yıl sonrasını bile tahmin etmek oldukça zor. Günümüzdeki durum Kuzey Kürtleri açısından pek iç açıcı gözükmemekte; ancak yarın için daha iyi koşulların oluşacağını düşünmemek için hiçbir neden de yok. Kitapta yer alan makalelerden de görülebileceği üzere, son yüz yılda Kürtlerin karşılaştığı zorluklara rağmen gösterdikleri direniş ve dayanıklılık, daha iyi bir geleceğin mümkün olduğunu bize düşündürtmektedir.
"Kürdistan bir sömürgedir"
Son 20-25 yılı saymazsak, uzun bir süre boyunca sömürgecilik tezleri Kürt hareketlerinin temel argümanlarından biriydi. Siz de kitapta bir başlık ayırmışsınız buna. Kürtlerin inkâr edildiğini ve imha araçlarının Kürtlere karşı kullanıldığını savunan ve İsmail Beşikçi’nin formülasyonu ile Kürdistan’ın Devletler arası bir sömürge olduğunu ifade eden bu tez, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında nasıl bir bağlama oturacak?
Kürdistan bir sömürgedir. Kitabın editörleri olarak bizler de tüm dünyada olduğu gibi Türkiye ve Kürdistan’da da 1970’lerden itibaren sıkça tartışılan fakat son yıllarda yeterince ele alınmayan (anti)sömürgecilik konusunu kitabın ilk bölümü yaparak gündeme getirmeye çalıştık. Dolayısıyla kitapta Kürtlerin son yüzyıldaki siyasi koşullarını tanımlamaya çalışan makalelerin yanı sıra geleceğe dair alternatif politik tasavvurları ele alan makaleler de yer almakta. Bu da yakın dönemden itibaren sömürgecilik tartışmasının çok daha kapsamlı ve dünyadan diğer örneklerle yeniden ve daha geniş bir perspektifle, özellikle akademik alanda, tartışılmaya açıldığının ve açılacağının bir işareti olarak değerlendirilebilir. Sonuç olarak cumhuriyetin ikinci yüzyılında Kürdistan’ın sömürge olma hali ve konusu ve meselenin doğru tanımı, özellikle genç Kürt akademisyenler eliyle çok daha görünür olacaktır.
“Kürt çalışmalarının kalitesi önemli bir şekilde artıyor”
Yeni nesil Kürt akademisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günümüzde Kürt çalışmaları alanında bilgi üreten araştırmacı/akademisyenlerin sayısının ve yürütülen çalışmaların kalitesinin önemli bir şekilde arttığını görüyoruz. Bize göre bu artış hem nicelik hem de nitelik açısından bu alandaki bilgi birikiminin önümüzdeki yıllarda daha da güçleneceğine işaret etmekte. Sosyal bilimlerin çeşitli disiplinlerinde, farklı perspektiflerden ele alınan konuları gördükçe bu alandaki araştırmaların çok zenginleşeceğini öngörmekteyiz.
Kürt çalışmalarının tanımına, birikimine, dönüşümüne dair son yirmi yılda oldukça önemli çalışmalar ortaya çıktı. Bunların bir kısmı dergiler bir kısmı kitaplar bir kısmı da makaleler şeklinde üretildi ve bu büyük bir ivmeyle devam ediyor. Dolayısıyla taslak mahiyetinde de olsa şöyle bir dönemlendirme yapmak iyi olabilir: Kürt çalışmalarında 1990’lara kadar Kürt akademisyenlerin pek olmadığı, Batılı yazar ve akademisyenlerin önemli rol oynadığı (kısmen oryantalizmi de içinde barındıran) bir oluşum aşaması var. İkinci dönem 2000’li yılların ortalarına kadar devam eden ve Kürt akademisyenlerin de dahil olduğu Kürt ve Kürdistan’a dair “içerden” bilgi üretiminin arttığı bir dönemden bahsedilebilir. Üçüncü aşama günümüze kadar devam eden ve çoğunlukla Kürdistan dışında (Avrupa ve Kuzey Amerika’da) eğitim gören genç Kürt akademisyen ve araştırmacıların olduğu yaygın bilgi üretiminin olduğu bir dönem.
Bizim çalışmamız, ağırlıklı olarak bu son kategoriden akademisyen-araştırmacı arkadaşların yoğun bir biçimde yazdığı dönemin ürünü olarak ele alınabilir. Kitaptaki yazıların üçte ikisi kuzey Kürdistan ve Türkiye dışından, yani Avrupa ve Kuzey Amerika’da akademik kariyerlerine devam eden (doktora ve sonrası) akademisyenlere ait. Dolayısıyla önümüzdeki yıllar Kürt çalışmalarının global ölçekte çok daha iyi bilindiği ve görünür olduğu, akademide yer aldığı bir döneme gireceğiz. Bu yeni nesil, sorunu tanımlamak ve analiz etmek konusunda çok daha cesur ve ele aldığı araştırma konuları itibariyle oldukça yaratıcı bir grubu da içinde barındırıyor ve bunun etkisini önümüzdeki beş-on yıl içinde çok daha iyi göreceğiz. Zaten Kürtler ve Cumhuriyet kitabını da Kürt çalışmalarına katkı sağlayan akademiden ve dışından tüm düşün emekçilerine ithaf ettik.
Hazırladığınız kitabın bu tartışmalara nasıl bir katkı sunmasını bekliyorsunuz?
Bildiğiniz üzere kitapta yer alan makaleler içerik açısından son derece zengin bir yapıya sahip; yüz makale, her biri farklı bir konuyu ele almakta. Her şeyden önce ele alınan konuların zenginliği itibariyle Kürt çalışmaları alanında araştırma yapan herkesin dikkate alacağı bir kaynak özelliği barındırmakta. Bu aynı zamanda kitabın hem ileride yapılacak benzer çalışmalara ilham verici hem de tartışmalara kapı aralayıcı özellikte olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla kitabın, Kürt çalışmaları alanındaki düşünceleri zenginleştireceğine, yeni perspektifler sunarak gelecekteki araştırmaları etkileyeceğine, öte yandan, yeni meydan okumalara ve karşı çıkmalara yol açacağına, tartışmaları derinleştirerek yeni üretimlere zemin oluşturacağına inanıyoruz.
Şimdi dönüp baktığınızda, eksik bıraktığınızı düşündüğünüz hususlar var mı?
Elbette kitabın birçok eksiği olduğunun farkındayız. Bu eksiklerin bir kısmı bizim sorumluluğumuzdan kaynaklanırken bir kısmı da Kürt çalışmaları alanının çerçevesi ve çok daha büyük yapısal sorunlardan kaynaklanmaktaydı. Öncelikle, "100. Yılda 100 Makale" formatı gereği kitaba dahil edemediğimiz birçok değerli araştırmacının bulunduğunu biliyoruz. Ayrıca, kitap içerisinde yer veremediğimiz, ancak Kürt çalışmaları açısından büyük önem taşıyan birçok konunun olduğunun da bilincindeyiz. Kitabın özellikle Kürtçe ve İngilizcede de yayımlanmamış olmasının da önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyor ve gelecekte bu dillere çevirisinin yapılması için uğraşlarımızın sürdüğünü ifade etmek istiyoruz.
(FD)