Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndanki 659. oturmalarında, 1993’te Yüksekova'da gözaltına alınarak kaybedilen Abduselam Şahin'in akıbetini sordu.
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve HDP Milletvekili Pervin Buldan da katıldığı eylemde, Abduselam Şahin'in oğlu Ferdi Şahin'in gönderdiği mektup okundu.
“Katledilenlere ‘terörist’ diyorlar”
Tanrıkulu, Elçi'nin cenazesine katılan bir kişi hakkında Diyarbakır'da soruşturma açan savcının "katilin cenazesi" ifadesini kullanmasına tepki gösterdi. Bu ülkede katledilenlerin "terörist" ilan edildiğini söyledi. "O cenazeye 'terörist' diyenler katillerin ta kendisidir, onu hedef gösterenler katillerin ta kendisidir. O iddianameye o cümleyi yazanlar katillerin ta kendisidir. Biz bu katilleri biliyoruz ve bir gün mutlaka hesabını yargı önünde soracağız ve bu meydanda onları mahkum etmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Buldan da “Bugün Kürtlere, katledilenlere ‘terörist’ diyenler bilsin ki, onlar bu ülkede her zaman barışın savunucusu oldular. Ama bu ülkeyi yönetenler insanlık suçu işlemekten hiçbir zaman vazgeçmedi. Biz insanlık suçu işlenmemesi için, aramızdan alınanların akıbetini sormak için buradayız. Kayıplarımız bulunana, faili meşhuller açığa çıkana kadar bu meydanda olmaya devam edeceğiz” dedi.
“24 yıllık bir işkence yaşıyoruz”
Ferdi Şahin mektubunda, babası gözaltına alındığında 5 yaşında olduğunu ve olan biteni anlayamadığını söyledi. “Hiç yaramazlık yapmadan beklediği günler boyunca babasının gelmediğini” ancak evin ağlayan bir kalabalıkla dolu olduğunu anlatan Şahin, "24 yıllık bir işkence yaşıyoruz. Tüm kayıp yakınları gibi adaletin peşinde olacağız, babamızı ve kayıp yakınlarımızı unutturmayacağız” dedi.
Kaybedilen Hasan Ocak’ın ağabeyiAli Ocak, Abduselam Şahin'in dosyasının da tıpkı Murat Yıldız'ın dosyası gibi kapatılmak istendiğini ifade etti.
Kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin de Galatasaray Meydanı'nın bu ülkeyi yönetenlerin "utanç duvarı" olduğunu söyledi.
Abduselam Şahin nasıl kaybedildi?
Gülseren Yoleri’nin okuduğu basın açıklamasında Abduselam Şahin’in kaybedilmesi şöyle anlatıldı:
“43 yaşındaki 6 çocuk babası Abduselam Şahin, Yüksekova ve Çukurca'da 9 yıl kamu personeli kadrosunda imam olarak görev yaptı. Bu sırada askerler tarafından gözaltına alınarak Yüksekova Jandarma Taburuna götürüldü ve ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Daha sonra ailesi ile birlikte Yüksekova/ Mune (Yılmazlar) köyüne taşındı ve burada imamlık yapmaya başladı.
“27 Kasım 1993’de Yüksekova'dan birkaç ay önce taşındığı köyüne gitmek üzere A.Ö.'ye ait Toyota marka araca bindi. Araçta Şahin ve sürücü dışında 3 kişi daha vardı. Köye doğru yol alan araç arama noktasında özel harekat timleri tarafından durduruldu. Yapılan kimlik kontrolü sonrasında, Abduselam Çelik gözaltına alındı. Araçta bulunan diğer kişiler Şahin Ailesi'ni durumdan haberdar etti.
“Abduselam Şahin'in nerede olduğunu öğrenmeye çalışan ailesi onun F.D.'ye ait kırmızı renkli Toros marka arca bindirilerek Yüksekova Komando Taburuna götürüldüğüne dair bilgiye ulaştı. Ancak kendisinden haber alamadı. Saadet Şahin, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak bu bilgileri verdi ve eşinin akıbetinin araştırılmasını talep etti. Abduselam Şahin'in yolda gözaltına alındığına tanık olan dört kişi de savcılığa giderek ifade verdi. Ancak bugüne kadar etkin bir soruşturma yapılmadı. Abduselam Şahin'in akıbeti açıklanmadı, onu kaybedenler yargı önüne çıkartılmadı.
“İç hukuktan sonuç alamayan aile 2012 yılında davayı AİHM'e taşıdı (9.04.2012-33180/12). AİHM, 14 Eylül 2017 tarihli tek yargıçlı oturumda ‘şikayette bulunulan olayların gerçekleştiği 1993 yılıyla, mahkemeye başvurunun sunulduğu 2012 yılı arasındaki ciddi zaman farkı dikkate alınarak’ gerekçesi ile başvuruyu kaybetme suçunun süreğenliğine aykırı biçimde kabul etmedi.” (ÇT)