Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, kadın sorunuyla ilgili fikri ve çabası olanları açıklamalarıyla hep şaşırttı. Radikal gazetesinde yayınlanan söyleşisinde, zinanın suç kapsamına alınmasını neden savunduğunu açıklarken, "kadınların en büyük sorunu sadakatsizlik" diyordu.
Kadından yana politikalar!
Kısa süre önce bir grup gazeteciyle yaptığı kahvaltıda Nimet Çubukçu, kadından yana politikalar üretmek istediğini söyleyince bir an duraladık. Sert söylemiyle tanıdığımız Bakan, acaba diyaloga açık bir tavır mı sergiliyordu?
Nimet Çubukçu, Konya Karaman'da doğmuş, hukuk okumuş, İstanbul Barosu Çocuk Komisyonu'nda çalışmış, evli ve bir çocuk annesi. Konulara hakim konuşma tarzı, modern giyimiyle ilginç bir AKP'li tablosu çiziyor.
Alanına ilişkin yerli ve Batılı mevzuata fevkalade hakim. Hukukçu kimliği ona avantaj sağlıyor. Muhafazakâr bir partinin bakanı olduğunu zaman zaman vurgulasa da modern-muhafazakâr diye tanımlayabileceğimiz bir tarzı var.
Basın hakkında bilgi sahibi
Nimet Çubukçu'nun, tek tek herkese adıyla hitap edişinden, basınla ilgili gayet iyi bilgi sahibi olduğu anlaşılıyordu. Hatta, Milliyet'in "Kadın Vekilin Karnesi Zayıf" manşetini, "Tamamen yanlış bir rapora dayanıyorlar, haber doğru değil" diye eleştiren cümlesi, "Üstelik, Sedat Ergin de Ka-Der üyesi" diyerek noktalanıyordu.
Önce bizlere bakanlığının görev alanlarının kadınlarla sınırlı olmadığını, Türkiye'nin üç dezavantajlı grubu, kadınlar, çocuklar ve özürlülerle ilgili sosyal politikalardan sorumlu olduğunu hatırlattı.
Bu nedenle de sohbetin yarısı özürlüler ve çocuklarla ilgili sorunlara kaydı. Ben kadın meselesi üzerine konuştuklarımızı aktarmaya çalışacağım.
Anayasa izin vermiyor!
Kahvaltı masasına oturur oturmaz yaptığımız ilk hamle sonuçsuz kaldı; kadın-erkek eşitliği için ombudsman teklifimiz, Nimet Çubukçu'nun, kısaca, "Anayasa buna izin vermiyor" itirazıyla tartışma dışı kaldı.
Ama hemen ardından eşitlik politikalarını çok önemsediğini vurgulamayı ihmal etmeyip Anayasa'nın 10. maddesinde yapılan değişikliği hatırlatarak "Bu madde ile pek çok şeyi çözmek mümkün" dedi.
2004 yılında Anayasa'nın 10. maddesine eklenen fıkra şöyle: "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür."
Çubukçu'dan temsilden memnun değil
Anayasa'ya bakınca devletin kadınlar için harekete geçmesi gerekiyor, ama yönetim organlarında kadınlar bu denli azken, bu fıkrayı acaba erkekler mi hayata geçirecek düşüncesiyle sohbeti temsil sorununa kaydırdık.
Acaba Nimet Çubukçu 10. maddeyi hatırlattığına göre uygulanmasında da aktif olacak mıydı?
Sonunda anladık ki, bir kadın politikacı olarak Nimet Çubukçu da kadınların parlamentodaki ve siyasi partilerdeki temsil oranından hoşnut değil. Artırılması gerektiğini savunuyor.
Ancak sorunun yasalarla değil siyasi partilerin tüzükleriyle düzenlenmesinden yana olduğunu söylüyor.
Kota, yasaya değil siyasi partiler tüzüğüne konulsun
AKP'nin yönetim kademelerinde yüzde 20 kadın temsiline dikkat ettiğini vurguluyor. "Her şey Siyasi Partiler Yasası'nda düzenlensin" fikrine sıcak bakmıyor; mevcut Siyasi Partiler Yasası'nın zaten kötü olduğunu, aynı çerçeve içinde yapılacak değişikliklerin sonunda hile ile ortadan kalkacağına inanıyor.
Hangi parti bu konuda en iddialı ise tüzüğüne en yüksek oranı koysun görüşünde.
"AB ülkelerinde de siyasi partiler yasasında kota uygulaması yok, bazı partilerin tüzüklerinde var. Kendi partimde kadınların yüksek oranda temsilini istiyorum. Ama AKP muhafazakâr bir parti, Batı'da kadın kotasını başlatanlar sosyal demokrat partiler. Bunu neden ille de AKP'den bekliyorsunuz?" diyor.
(Son cümlesi düşündürücü, ama kadın temsili, sol ya da sosyal demokrat siyasetlerin sorunu olmaktan çoktan çıktı.)
Kota ve AB ülkelerinde durum
AB ülkelerindeki uygulamaya biraz daha yakından bakarsak bizdeki tüzük uygulamasının AB'dekine hiç benzemediğini görürüz.
Kaynağım, Ka-Der'in Mayıs ayında yayınlanan "Eşit Temsil için Cinsiyet Kotası" adlı kitabı. Avrupa Konseyi tavsiye kararlarından birinde özetle şöyle deniliyor:
İlle de bir yöntem bulmanız gerekmiyor, temsil sorununu çözenlere bakın ve siz de bir benzerini uygulayın!
AB'ye üye ülkeler arasında Türkiye'nin yeri ne? Siyasette kadın temsili açısından AB'ye üye ve aday ülkeler arasında Türkiye 29. yani sonuncu sırada yer alıyor. Sondan bir önceki ülke Malta, yüzde 9.2 kadın temsil oranına sahip. Pekiyi biz neden son sıradayız?
Avrupa da Siyasi Partiler çözdü
Nimet Çubukçu'nun da söylediği gibi ülkelerin çoğu temsil sorununu siyasi parti kotasıyla çözmüş. Ama küçük bir farkla: Bu ülkelerin siyasi partileri kotayı seçim adayları için uyguluyor. Yani, bizdeki gibi yönetim organlarında birkaç kadın bulundurarak değil.
Ayrıca yasayla düzenleyenler de var. Kotadan maksat her iki cinsin de iyi bir biçimde temsilini sağlamak. Fransa'da tartışma tam sekiz yıl sürdü. Portekiz, Yunanistan ve İtalya'da anayasa değişti.
Bugün Belçika ve Fransa Anayasaları yüzde 50-50 seçim paritesi getirdi. Paritenin uygulandığı ilk yerel seçimlerde Fransa'da olumlu sonuç alındı, Belçika'da ise kadın temsili yüzde 35'e çıktı.
81 ülkede kota
İskandinav ülkelerinde nispi temsil sistemi
Kuzey Avrupa'nın farklı bir konumu var; kota kanunla değil parti tüzükleriyle düzenleniyor. Ancak, İskandinav ülkelerinde nispi seçim sistemi uygulanıyor.
Nispi temsil kadınlara daha fazla imkan tanıyor. İskandinav ülkelerindeki yüksek kadın temsilinin sırrı biraz da burada yatıyor.
Kadınların parlamentoda, yüzde 4.4 oranla temsil edildiği ülkemizde siyasi parti tüzükleri de erkekler tarafından hazırlandığı için yasal düzenleme şart gibi görünüyor. Kaldı ki cinsiyet/kadın kotası artık muhafazakâr partiler tarafından da kullanılıyor.
Erkek demokrasilerde kota tartışması
Dünyada kota tartışması 1980'lerde başladı.
25 yılda çok yol alındı ve kota uygulamasını hayata geçiren ülkeler "erkek demokrasi"lerinden kurtuldu.
Latin Amerika, Afrika ve Asya'da sürekli yasal düzenleme yapılıyor. Bugün 81 ülkede, 130 partide kota uygulanıyor.
Ka-Der'in de içinde yer aldığı 32 kadın kuruluşu, 2007 seçimlerinden önce yapılması gerekli yasal değişikliklere ilişkin bir de paket hazırladı.
Bu pakette, Anayasa (md: 8), Siyasi Partiler Yasası (md: 6), ve Seçim Yasası (md: 1)'nda değişiklik öneriliyor. Tüm partilere "en az yüzde 30 kadın kotası uygulama zorunluluğu" talep ediliyor. Hayata geçmesi için değişikliğin 2005 içinde yapılması gerekiyor.
Seçim adayları açısından kadınları kollayan bir geçmiş seçimden söz etmek istiyorum. 1930 yılı belediye seçimlerinden...
Bir zamanlar Maziye Bak
Mete Tunçay'ın "Türkiye Cumhuriyeti'nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması" adlı kitabında kadınların ilk kez katıldığı 1930 Belediye Seçimleri'ne giren adayların listesi yer alıyor.
Cumhuriyet Halk Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırka'nın aday listelerinin başına kadın adaylar yerleştirilmiş.
Nakiye Hanım, Rana Sani Yaver Hanım, Latife Bekir Hanım, Safiye Hüseyin Hanım iktidardaki Cumhuriyet Halk Fırkası'nın, Makbule Hanım (Atadan), Nezihe Muhiddin, Suat Derviş Hanım ise muhalefetteki Serbest Cumhuriyet Fırka'nın liste başlarına yerleştirdikleri kadın adaylar...
AKP ve 75 yıl gerilik
75 yıl önce liste başına çıkmayı başaran kadınlar, günümüzde hep liste sonuna yerleştiriliyorsa, galiba tek çözüm var:
Yasa koyucu koltuklarında kadın temsilini sağlamak için yasaları değiştirmek.
Bu gerçekleştiğinde, Nimet Çubukçu'nun değindiği "zina mutsuzu" kadınlar da her alanda eşit temsil edilmenin sağladığı güvencelerle, devleti yatak odasına davet etme çaresizliğinden kurtulacaklar.
Özet olarak vardığım sonuç ise şu: Kadın politikacıların kadından yana politikalar üretebilmeleri için galiba önce siyasi parti engellerini aşmaları gerekiyor.(İP/AD)