87 gündür hapishanede tutulan ve denetimli serbestlik hakkı tanınmayan gazeteci-yazar Celalettin Can, 29 yıldır tutuklu şair İlhan Sami Çomak ile söyleşti.
Independent Türkiye’de yayınlanan söyleşide Çomak, “İyiden iyilikten başlamışken devam edelim, iyi bir şair olarak bilinmek ve tanınmak isterim. Bütün bunlar mümkün, zira gelecek benden geçiyor” diyor.
"İyi bir şair olarak bilinmek ve tanınmak isterim"
Şöyle başlayalım istersen, İlhan Sami Çomak kimdir, nereden gelir nereye gider, nasıl tanımlanmak bilinmek ister?..
Kimliğim ve nereden geldiği sorusuna verilecek cevap, benim açımdan bir yönüyle zor bir konu. Zorluğu kendini bilmemekten değil de, kimlik dediğimiz şeyin değişken ve pek çok veçhesi bulunmasından doğuyor.
Daha somut söylersek, bu durum kimliğin belirsizliğe meyyal, zamandan, zamanın ruhundan azade olmayan yönüyle ilgili. Öyleyse bu belirsizlikten kurtulmak için kimi sabit değer ve tanımlara sığınmak doğru olacaktır.
Açık ve kanayan iki yara, benim kim olduğuma dair her zaman başvurulacak bir yerde duruyorlar. Zira kendilerini hatırlatmaktan asla imtina etmiyorlar. Kürt ve Alevi-Kızılbaş olduğum gerçeğinden bahsediyorum.
Kürtlüğü ve bir yere kadar Kızılbaş olmayı ben seçmedim doğrusu. Her ikisi de ebeveynlerinden bana devredildi. Biri doğuştan tabi olduğum ve bir köke işaret eden, diğeri ise kültürel bir sürekliliğin sonucu çocukluktan itibaren kişiliğime getirilmiş olarak. Bu iki sabit değer, esasta benim nereden geldiğine işaret ediyor.
Öte yandan, Kürtlük ve Kızılbaşlık devlet dersinden çok dövüldükleri için, aynı zamanda benim nereye gidiyor olduğuma ilişkin de veriler sunuyor.
Sanırım bu yaralar iyileşip kapanana kadar, sessiz geçiştiremeyeceğim şekilde onlara çalışmam bir zorunluluk. Ta ki olması gerektiği gibi bu değerler normal bir hal alıp önem sırasının gerisine çekilerek kendilerine şiddetle hatırlatmaktan vazgeçene kadar.
O gün geldiğinde kazanılan veya bir çabayla edinilen kimliklerin de yüksek sesle açık edileceğini biliyorum.
Ben şimdi buna çalışıyorum. Kendimi Kürt ve Kızılbaş olmanın bağlayıcı sözü dışında tanımlayabilmek için benden geçen, uğraş ve yeteneğime başvurmamı buyuran bir varlık alanında konumlamak istiyorum.
Geleceğimi ben tanımlamalıyım. Biliyorum, sabit değerleri aşmak güç, ama benim böyle bir derdim yok zaten. Ben kendim oldukça görünmez ama sonsuz bağlarla bağlı olduğum değer ve insanlara hakkını teslim etmiş olurum. İyi ve vicdanlı insan olmak zor bir görev. Fakat ben buna talibim böyle bilinmek isterim.
İyiden iyilikten başlamışken devam edelim, iyi bir şair olarak bilinmek ve tanınmak isterim. Bütün bunlar mümkün, zira gelecek benden geçiyor.
"Ben bir 'mecbur insan'dım; ölmek istemiyorsam yüzmem gerekiyordu"
Uzun bir mahpusluk hayatın var. Cezaevinde dert, sıkıntı bitmez. Cezaevinde yaşama tutunma sağlam direnç noktaları gerektirir. Nasıl oluşturabildin bunu?
19 gün ağır işkenceli sorgularından sonra cezaevine konulduğumda, hem ruhen hem bedenen çok zayıftım. İnsana ve geleceğe dair derin hayal kırıklıklarıyla doluydu dünyam.
Ama önce benim gibi aynı zorluklardan geçen arkadaşlarımın destekleri, sonra da zamanın sabırlı ilerleyişi ile kendime geldim.
Şunu fark ettim: Ben bir "mecbur insan"dım. Denize düşmüştüm, ölmek istemiyorsam yüzmem gerekiyordu.
Ben de böyle yaptım. Kulaç atıp karaya çıkarak ayaklarımı toprağa yani yaşamı uzatıp dokundurdum. O gün bugündür suya düşmedim.
Söyleşinin tamamını buradan okuyabilirsiniz.
(EMK)