Haklarında mahkumiyet kararı verilen yetişkinlere yönelik cezai yaptırımlarla çocuklar aynı potada eritilmek isteniyor.
Tasarı ÇHS ile çelişiyor
Türkiye, taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) gereğince, suça itilen çocuklar için, sadece onlara uygulanabilir yasaların, usullerin, onlarla ilgili makam ve kuruluşların oluşturulmasına kısmen de olsa çaba gösterdi.
Bu çabalar doğrultusunda Çocuk Mahkemeleri Kanunu yürürlüğe girdi ve sayılı illerde Çocuk Mahkemeleri kuruldu. Çocuk Polisi Yönetmeliği gereğince İl ve İlçe Emniyet Müdürlüklerine bağlı Çocuk Şube Müdürlükleri/Çocuk Büro Amirlikleri kuruldu.
Çocuk birimlerinde oluşturulan çocuk bakım ünitelerinde çocukların beslenme, barınma, oyun gibi ihtiyaçları karşılanmaya başlandı.
Sadece çocuklara uygulanan yasalar, usuller yürürlükteyken ve çocuklarla ilgili makam ve kuruluşlar oluşturulmuşken TCK Tasarısının kapsamına çocuklara özgü düzenlemelerin alınmaması ve yasanın, çocuklara özgü diğer yasaları iyileştirici bir işleve sahip olmaması, üzerinde durulması gereken bir konudur.
Eski yasanın bakışı korunuyor
Yürürlükteki ceza kanunu, yaş küçüklüğünün ceza sorumluluğunu kaldırması veya azaltması nedeniyle çocuklara özgü düzenlemeler içermekte.
Buna benzer bir düzenleme, yeni gelen Tasarıda da bulunuyor. Ancak yürürlükteki kanun, ÇHS Türkiye tarafından onaylanmadan ve iç hukuk mevzuatına dahil olmadan önce 1926 yılında yürürlüğe girmiş, oldukça eski bir kanun.
Eski kanunun sistematiğinin, çocuk hukuku açısından, yeni TCK Tasarısında da korunması sakıncalıdır. Tasarıdaki "çocuklara özgü güvenlik tedbirleri", Çocuk Mahkemeleri ve Aile Mahkemeleri Yasalarında yer alan çocukların korunmasına yönelik tedbirlerle örtüşüyor ve bir yenilik getirmiyor.
"Koruyucu tedbirler"in, ismen "güvenlik tedbirleri"ne çevrilmesine ve bu tedbirlere, Tasarının yetişkin hükümlülere uygulanacak yan cezaların düzenlendiği bölümünde yer verilmesine gerek yok.
Cezai yaptırım içeren tedbirlerle, güvenlik ön koşuluyla, çocukların topluma kazandırılması mümkün değil.
"Düzenleme her çocuğun farklığını tanıyabilmeli"
Her çocuğun yetiştiği aile ortamı, içinde bulunduğu çevre, eğitim durumu ve sosyal ilişkileri oldukça farklıdır. Bu farklılıklar, çocuğun işlediği iddia edilen suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilmesini de etkiler.
15 yaşından küçük çocukların, söz konusu yetiye sahip olup olmadıkları adli tıp uzmanları tarafından hazırlanan raporlarla tespit edilir.
ÇHS'nin çocukluk yaşı olarak kabul ettiği ve Medeni Kanundaki "küçük" olma yaşıyla da uyumlu olan, "18 yaşından küçük olma" kriteri, bu raporlar için de esas olarak alınmalı.
Ayrıca, bu raporlar pedagog ve sosyologlar tarafından da geliştirilmez, sosyal incelemeler yapılmazsa "tek tip ve hayali bir çocuk modeli" üzerinden çocukların akıbetini etkileyebilecek konularda karar verilmeye devam edilecek.
TCK Tasarısı, bu açıdan da eskinin bir tekrarı. Üstelik, Çocuk Mahkemeleri Kanunu'nda da yer alan ve yapılacak sosyal inceleme sonucunda eylemini idrak edebildiğine karar verilen çocuklar hakkında tedbire hükmedebileceğini belirten düzenleme de Tasarı da gözardı ediliyor.
Tasarı iyileştirilmeli
Bütün bu nedenlerle, çocuğa özgü mevzuatın iyileştirilmesine ağırlık verilmelidir. Çocuk ceza adalet sistemine uygun bir yaklaşım sergilenmelidir.
Toplum içinde kök salmış, çocuğun cezalandırılması gerektiği yönündeki inanışı kırabilmek için Türk Ceza Kanunu'nda çocuğa özgü düzenlemelere yer verilmemeli. (EÜ)